Olcay Köseoğlu

Takımdaşlık, Protestolar ve Söylemler…

Olcay Köseoğlu

 

Söylenecek o kadar çok şey var ki? Şu dönemde hangisi takıma daha fazla fayda sağlar onu mukayese ediyorum. Bazen susup beklemek, bazen birilerinin çıkıp doğruları söylemesi faydalı olacaktır. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi saha dışı olayları çok konuşmayı tercih etmiyorum. Fakat bu konulara değinmeden olmayacak gibi. Öncelikle saha dışında gerek yerel gerek ulusal medya ile kurulan iletişimin değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizde ne söylediğinizin yanı sıra nasıl söylediğiniz çok önemli bir konudur. Bunun akabinde kulübümüzün daha iyi bir iletişim dilini tercih etmesini temenni ediyorum.

Bir diğer faktör dış etkenler. Öncelikle karar mercileri dış etkenleri bahane göstererek açıklamalar yapmamalı. Eğer alması gerektiği bir karar var ise ve o kararın doğruluğuna inanıyor ise o kararı almalıdır. Taraftar öyle istedi, yorumlar o yönde idi diye, gitmesi gerektiğini düşündüğünüz oyuncuyu tutmamalısınız. Sonuçta herkesin bir fikri var ve herkesi memnun edemezsiniz. Burada önemli olan takımın faydasına olanı gerçekleştirmektir. Oyuncuların durumlarını teknik ekip ve yönetim, gerek taraftardan gerek biz köşe yazarlarından daha iyi bilmektedir. Bizlerin söylemleri doksan dakikalık oyunun sonucuna göre şekillenmektedir. Bunun yanı sıra günümüzde sosyal medyanın etkisini iliklerimize kadar hissediyoruz. Mümkün ise sosyal medya üzerinden yapılan baskıları ya da söylemleri bir kenara bırakıp, tabiri caizse çokta kaale almadan, herkes işine odaklanmalı. Gözlem, istişare ve farklı bakış açılarını incelemek ve değer vermek elbette önemli.

Burada bizlere düşen görev hatayı ya da eksikleri bulup doğru bir dil ile bunu söyleyerek takıma bir şekilde olumlu katkı sağlamaktır. Yapılan her doğru eleştiri altından daha değerlidir diyor ve saha dışı olayları bir kenara bırakarak maça geçiyorum.

Maalesef yine kalemize gelen ilk top ve az sayıda top gol ile sonuçlandı. Ve yine maalesef aynı tip goller yiyoruz. Hayatta her şeyin çözümü olduğu gibi futbolda da bunların mutlak çözümü vardır. Ama önce takım olmayı becermemiz lazım. Benim sahada gördüğüm en büyük eksiklik takımdaşlık. Evet kanatlarda zaafımız var, pozisyon üretmekte zorlanıyoruz, agresif değil yumuşak bir takımız. Fakat bunların yanı sıra takım ruhu oluşmamış. Bunu daha önce de yaşadık, her şeyin çözümü olduğu gibi önümüzdeki günlerde gelecek hoca her kim ise bunun nedeni görüp çözecektir.

Golleri yedikten sonra oyunun geneline baktığımız zaman istatistik olarak gayet üstün görünmemize rağmen sahayı izlediğimizde, rakibi çokta tehdit edemeyen, sağa sola ve geriye oynayarak boşluklar arayan bir takım görüntüsü çizdik. Son dakikalarda gelen penaltı golü ile bir an acaba olur mu demedik değil. Lakin kalan dakikalarda da çok fazla etkimiz olmadığı için maalesef puansız ayrıldık maçtan.

Yazımı bitirmeden önce yapılan protestoya da değinmek istiyorum. Taraftarımızın artık dolduğunun ve sahada bir şeyler görmek istediğinin herkes farkında. Ki bende aynı fikirdeyim iyi bir oyun ve puanlar bekliyoruz takımdan artık. Lakin 90 dakika boyunca tek bir kişiye doğru evrilen protestoyu doğru bulmuyorum. Bir sorun var, yok yok bir sorundan fazlası var hatta. Fakat bu sorunları çözmek için, kişileri protesto etmek yerine, durumlara odaklanıp çözüp üretmenin takıma fayda sağlayacağı düşüncesindeyim. Bir sonraki maçta görüşmek dileğiyle.