Levent Kaya

Bağırsak, Arıza, Serum, İlaçlar, ''Git'' Dolar lobisi, Nine

Levent Kaya

Bağırsaklarım çok kötü bozulmuş. Pazar öğleden sonra yalnızca su içmeme karşın sabaha kadar beni uyutmadı. Yine her hasta olduğumdaki gibi terliyorum. Bu yıl belimi fena büktü. Pazartesi neredeyse öğleden sonra üçe kadar uyudum. Ama ancak kendime gelmiştim. Evde su bitiyordu. Markete gittiğimde satın alma elemanı da oradaydı. Türkiye’den mal getirme konusunu açtım.


Salı günü Bilgee arayıp “Canın sıkılmıştır, seni gezdireyim” diye beni almaya geldi. Tam site girişinde arabaya binip ilerlerken 10 metre gitmemiştik ki 4üncü marketin önünde araba çat diye durdu.

Bir daha marş da almadı. Bu otomatik arabaların huyunu biliyorum; manueller gibi pat küt çalıştıramıyorsun. Neyse ki boşta ilerliyordu ve yolun ortasından itip 2 metre ötedeki otobüs durağına çektik. Bilgee ne kadar uğraştıysa da olmadı. O arada dağı oğlu Cicgee geldi ama o da tam bir çözüm bulamadı. Bir ara şans eseri marş aldı ve Bilgee bu fırsatla hemen iş yerine (tamirhane) götüreyim deyip yola çıktı.

Bu sırada en az bir saat geçmiştir. Dünden beri aç duruyorken eve gidince bir dilim ekmeğe tereyağı sürüp yedim. Bolca sıvı tüketiyorum ama midem zaten daha fazlasını almıyor. Bu arada yine takatim kesilmiş, yatıp uyudum. Akşam olduğunda sorunun bağırsakla sınırlı değil, mideye kadar uzandığını anladım. Yediğim daha hâlâ yerinde duruyor. Acaba bir aydır çektiğim tüm sıkıntılar bununla da mı bağlantılı? Gece saatlerce uyuyamadım. Sabah beşe doğru karnım boşalınca uyumuşum.

Geçirdiğim en sıkıntılı gecelerden biriydi. Midem üşüdüyse sıcak suya girmem gerek, ama kesik. Tansiyon için serin suya girmem lazım ama midem ağrıdığı için ona da giremiyorum. Böyle biri neden yaşıyor olabilir?


Gece saatlerce uyuyamama karşın Çarşamba günü dokuz sularında uyandım. Tüüşin’deki elemana mail gönderdim. Biraz sonra okuldan Buyaa hoca arayıp halimi sordu. Başımdan geçenleri aradım. “Bekle, sana haber ulaştıracağız” dedi. Biraz sonra bölüm başkanı arıyordu. Durumu ona da anlattım. “Öğleden sonra seni arayacağım. Okulun önünde buluşalım” dedi. Saat iki sularında okulun önünde buluştuk ve beni okulun ardındaki okulun kliniğine götürdü. Bir süre doktorun gelmesini bekledik. Sonra doktor birkaç soru ile önce Çin virüsü olup olmadığını anlamaya çalıştı. On bir aydır burada olduğunu öğrenince sorunun o olmadığı belli oldu.

Kısa bir muayeneden sonra kaç günlük sıvı kaybına karşılık iki serumum peş peşe verdi. Bu arada bir sürü ilaç da yazdı ve bölüm başkanı kendi gidip aldı. Ben serum takılı beklerken bölüm başkanı okula gidip ben çıkmadan geleceğini söyledi. Orada boş oturmamak için romanı okumayı sürdürdüm. Bugün her günkünden daha çok sayfa okudum. Kitap okumak güzel ama bunun için sağlığımın çökme düzeyine gelmesi gerekiyor mu? Gerçekten de ikinci serum bitmeden bölüm başkanı gelip son diyeceklerini söyledi. Ertesi günü öğleden sonra beni arayıp okula çağıracağını söyledi. Hazır gitmişken bu dönemin derslerini de seçerim diye düşünüyorum. Doktor da ilaçlarla ilgili son hatırlatmalarını söyleyip gitti. Serum bitince hemşire beni serbest bıraktı.

Teşekkür edip eve geldim. Açlıktan şekerim düşmüş, tüm bedenim titriyordu. Artık çok hafif şeyler yiyebildiğimi biliyorum. Dolayısıyla güzel bir yeşil salata hazırlayıp onu yedim. O arada yine bir ağırlık bastırdı. Bir-iki saat uyumuşum. İnternete girdiğimde Tüüşin’deki elemanın sorularını bağlantı bilgilerini verdiğim yükleyiciye cevap maili göndererek bana sorduğunu görüp çıldırdım. Biraz sonra İsmail de aradı. Neyse asıl tanıdığım eleman tatilden dönüyormuş, yarın işleri halledeceğini söylemiş. Biraz sonra Erbolat da Türkiye’den arayıp 20sindeki uçakla gelmeyi umduğunu söyledi ve sağlığımı sordu. İki elimin sırtında iki serum deliği, önümde masa üstünde bir torba ilaçla oturuyorum; nasıl olayım?


Sonunda kaç günden sonra bu gece nasıl rahat ve uzun uyumuşum. Ertesi sabah ilaç içeceğim saatte uyandım ama peşinden beklemeden yine yattım. Öğleye kadar uyumuşum. Ben bölüm başkanının öğleden sonra arayacağını sanıyordum. Öğle arası bitmeden arayıp okula çağırdı. Öğle arası bitene kadar bölümde sütlü çay içip biraz lafladık. Buyaa hoca gelince bizi çağırdı. Ders durumunu konuştuk. Ülkede çok az sayıda yabancı öğrenci kaldığını ve Pazartesi günü Eğitim Bakanlığında gelen yazıda yabancı öğrencilerin derslerinin online olacağı için (zaten uçuş yok; gelemezler) buradakilerin de gönderileceğini söyledi. Vizem zaten Eylül’ün 1ine kadar. Özetle bana kibarca “git” dediler.

Ayın 20sindeki uçaktan haberim olup olmadığını sordu; Elçilik haber vermişti ama durum belli olmadığı için henüz cevap vermemiştim. “Adını hemen yazdır. Vizeni uzatmayacağız; sonra sen sorumlu olursun” dedi. Bölüm başkanıyla çıktık. Ben eve dönüp Elçilik’e haber verdim. Eve dönüp yine güzel bir salata yedim. Bugünkü hâlimi düşünüyordum da, son bir aydır ne kötü hastaymışım. Bunca ilacın sonunda beni olabildiğince iyileştirmesini umuyorum.


Cuma günü sabah Berat Bey “Hemen biletinizi alın” diye mesaj göndermiş. Öğleden sonra elçiliğe gidip gelişmeleri görüştük. Oradan çıkınca MIAT şubesine bileti danışmaya gittim. Oradan beni telefona yönelttiler. Telefondaki “Mail gönderin” dedi. Elçilik’in liste verdiğini ve orada adım olduğunu söyledim. “Görünmüyor” dedi. Gece geç saatte bir daha arayıp sordum, “Pazar gününe kadar biletinizi alın” dedi. Nasıl bir mekanizma döndüğünü bilmiyorum. Zaten iki kaynak “Okuldan çıkış ve vize kesme yazısı alıp gideceksin” derken Büyükelçinin sekreteri “Okuldan aldığın yazıyla çıkış vizesi alman gerek, yoksa dışarı çıkarmazlar” dedi. Gerçekten kim ne yapması gerektiğini bilmiyor.

Elçilikte Serhat ile karşılaştım. Babası, Hüsmen Bey sonunda ev karantinasından çıkmış. Bunun üzerine Bilgee ile Gobi’ye gittik. Nasıl gelebildiğini ve gitme işimi konuştum. “Levent, yazıyı al git. Gönderirler. Gelmesi zor ama herkesi göndermeye çalışıyorlar, sorun çıkmaz” dedi. Aynen öyle yapmaya niyetliyim.


Cumartesi günü bilete bakmaya gittim ve asıl sorun ortaya çıktı: para! Öğleden önce çeviri teklif edenleri arayıp ayın 20sinde gideceğimi söyledim. Bunun üzerine bir görüşelim bakalım. Ön ödeme olursa işimi epeyi rahatlatır. Ondan başka bir iki kişinin daha kulağına çıtlattım. THY bu yolda geliş gidip 700+ dolara çalışırken MIAT tek yön 700 dolar kesiyor. Zaten karantina döneminde bir sürü kişiye borçlandım.

Önümüzdeki bir yıl bu borçları karşılayamam. Gerçi, maaşımı dolarla almadığım için beni ilgilendirmiyor; hatta benim bir maaşım bile yok. Ama 700 doların kur artışıyla yaklaşık 5000 liraya dayandığını düşününce iki gecedir yatakta uykusuz dönüyor, uyuyamıyorum. Ant olsun gerginlikten midem sancıyor yahu! Bakalım; bir yolunu bulacağız. Yoksa gitmeyeceğim. Ama güya yabancıları göndermek istiyorlar. O zaman 700 dolar ne arkadaş; dolar lobisiyle mi ortaksınız?


Akşamı eve giderken Bilgee beni de aldı. Bu kez anneannesi de gelmiş. Beni son gördüğünde beline kadar inen dalgalı saçı olan biriydim; bu kez görünce tanımadı. Sonra Hoca hanımla konuşurken beni konuşmamdan tanımış. Yattığımda hocam hâlâ dışarıda olduğu için akşam görüşmedik.
Pazar günü hava raporu öğleden sonrayı yağmurlu gösteriyordu ama ben sabah camın denizliğindeki damla pıtırtılarıyla uyandım. Kahvaltı ve peşinden hocamla gelişmeleri konuştuk. Yağmur öğleden sonraya bile uzadı. Öğleden sonra yağmur bir ara dindiğinde onlar nineyi gezmeye çıkarırken ben de eve döndüm.


Yanlış hatırlamıyorsam ders seçme döneminden beri ikinci kez bu kadar uzun yazı yazdığım bu haftayı belirsiz, yorgun, uykulu ve ilaçlarım bitmemişken kapıyorum.