Levent Kaya

Canım çenemde, Su soğuk, İlaçlar, Emanet

Levent Kaya

Pazar gününden hocamın kızı ertesi sabah mesaiye gitmeden beni dişçiye götüreceğini söylediği için sabah erkenden uyandım. Gideceğimiz yer hocamın evine dönen yolun karşısı. İlk geldiğimde dikkatimi çekmişti. “Çekmez olaydı” mı desem? Gittiğimizde sırada hasta vardı. Saat 11i belirleyip dışarı çıktık. Ben kırılan dişin dolgusunun yenileneceğini sanıyordum. Doktor kafa dişi olduğu için çekmenin daha doğru olacağını söyledi. Haberiniz olsun, ilk kez dişime işlem uygulanırken anesteziye izin verdim. Onca dakika uyuşuk ağzımı ardına kadar açık tutmak yüzünden yanağımın etleri acıdı.

Evin karşısındaki eczaneden yazılan ilaçları aldım. Su almam da gerekiyordu. İlaçları günde üç kere tok karnına içmem gerektiği için günü 08-16-24 üçe bölüp zaten saat yanaştığı için yiyecek hafif bir şey hazırladım. Sabah erken kalktığım için de başımı kaldıramıyordum. İlacı içip yattım. Dört saat deliksiz uyumuşum. Birazdan gece ilacını içmeyi bekliyorum.

Diş işi ne zormuş arkadaş; canım çenemde. Bir ara dudağımın altı kaşınıyor ama kaşıdığımı hissetmiyordum. Dilimin sağ yanı hâlâ yarı uyuşuk; bademciğim de acıyor.
Salı sabahı uyandığımda ilaç alma saati geçmişti. İlaç içmek için tok olmam gerektiğinden dünden kalan et suyunu ısıtıp içtim. Dünkü kadar dirençsiz olmasam da hâlâ canım pek yok. Bütün gün evden çıkmadım. Gözlerim kendiliğinden kapanıyor; sıra dışı biçimde uyudum. İki gündür başladığım kitabı okumak bile içimden geçmedi.
Çarşamba gün boyunca evden çıkmadım ve çokça uyudum. Aldığım ilaçlar uyku yapıyor olsa gerek. Akşam Bilgee arayıp duş almak istediğini söyledi. Ancak bunun üzerine çıkıp marketten su alıp geldim. Bilgee gelirken bir çanta dolusu bisküvi, kola, soda, bana da içmekte zorlanmayayım diye çocuk meyve suyu getirmiş. O gittikten sonra başım ağrımaya başladı. Sıcak bir duşun iyi geleceğini düşündüm ama suyun iki yanı da soğuk akıyordu. Acaba çocuk duşu soğuk suyla mı aldı diye içime dert düştü.
Perşembe günü erken uyanmışım. Hemen et suyunu ısıtıp kalan iki ilacımdan birini içtim. Zaten başımı dik tutamadığım için bir daha yattım. Saat bire kadar uyumuşum. Golomt Bank’tan gelen telefon geçenki havale için pasaportumun gerektiğini söylüyordu. Biraz yürürsem iyi olacağını düşünüp oraya kadar gidip geldim. Eve geldiğimde karnımı az da olsa doyurup son ilacı içtim. Ama yine aşırı yorulmuştum. Soluksuz dört saate yakın uyumuşum. Dünden beri geçmeyen baş ağrısı ne kötü. Bugün sıcak su vardı bir duş ve bir de ağrı kesici aldım ama yine de geçmedi. Tansiyonumun yükselmiş olabileceğini düşündüğüm için limon yedim. Henüz tam rahatladığımı söylemem. Bu diş çektirme ne ağır bir işlemmiş arkadaş; kaç gündür kendime gelemedim. Bedenimde genel bir güçsüzlük var.
Cuma günü hocamın iki çocuğunun önerisi ve aracılığıyla eve ilk yardım geldi. Meğer tansiyonum tavan yapmış. Ekipler gelip tansiyonumu ölçtü, dilaltı hapı verdi, sağ elimin sırtından iğne yaptı. Giderken de damarlarım arasına sıkışmış o 60.000 tögrögü (yak. 132 TL) itina ile çekip aldılar. Hocama olan borcum gittikçe artıyor. Onlar gidince serin bir duş alıp söyledikleri gibi ilacın kalanını yuttum. Akşama doğru ancak biraz dinmiştim. 6 yıldır tuzu yok denecek kadar azaltmama karşın bu yüksek tansiyonun nedenini anlayamadım. Yalnızca yüksek ısı olmasa gerek.
Cumartesi sabahı geç kalktım. Zaten hâlâ tam olarak kendime gelmemişim, genel bir uyku halim var. Ama su ve birkaç bir şey almak için markete gitmem gerekti. Yağmur bütün gün dinmediği için çıkarken yağmurluk giydim. O arada Bilgee’nin eşinin doğum günü olduğunu öğrenip küçük bir hediye de aldım. Bu kadar kısa bir yürümeden sonra eve döndüğümde hem yağmurluktan dolayı ter içinde kalmıştım, hem de yorgunluktan kolumu kıpırdatacak halim yoktu. Eşine aldığım hediyeyi Bilgee’ye vermek için aradığımda işten izin alıp erken çıktığını ve eve çoktan yaklaştığını söyledi. Zaten yorgundum ya, yemekten önce bir saati aşkın uyumuşum. Bu akşam sonunda Hakan ile dersimizi yaptık ve erken yattım.
Pazar sabahı geç de olsa bulutlu ama kuru bir güne uyandım. Kahvaltıdan sonra önce Bilgee arayıp “bugün ötede beride işim çok var, istersen birlikte gezelim” dedi. Peşinden İsmail’in kaynanası veremediği parayı bugün vermek için aradı. Hâlâ uykuluyum, hâlâ başım bir tuhaf, hâlâ yorgunum. Sonra Bilgee gelip beni aldı. Hediyesini ve fişleri ancak bugün verebildim. Şehri bir uçtan bir uca iki kere gidip geldik. Geri döndüğümüzde teyze Horoolol’a gelmişti. Beni arayıp parayı getirdi ve emanet sonunda yerine ulaştı. Yarın tatile çıkacak. Zaten akşam oluyordu. Bilgi “Nisdeg Maşin”deki işini bitirip beni eve bırakıp evine gitti.