Levent Kaya

Sınav, Teknoloji laneti, Ödev, Çorba, Erhembayar kitap, 46

Levent Kaya


Pazartesi sabah erkenden Bilgee telefonumu getirdi ve hayatımı kurtardı. Nasıl mı?
Bugün Uygulamalı Dil Bilimi sınavım var. Hem dijital özürlü hem de talihsiz biri olduğum için, (burada altını çizdiğim söz “talihsiz”) sınav saati gelmeden okulun sistemine girip hazır beklemeye başladım. Bu arada hocamın kızından bir kere daha online sınavla ilgili bilgi aldım. Sınav saati geldiğinde dediği gibi “jurnal” kesimine bir link konmuştu. Adresi kopyalayıp yeni bir sayfada arama çubuğuna yazdım. Olmadı. Bir kere daha; yine sonuç yok. Tam dört kere, sonuç sıfır. Ders öğretmenini aradım, cevap vermedi. Bilgisayarı yeniden başlattım. Bu arada ders öğretmeni sınava girmediğimi fark edip geri aradı. Bilgisayar ise açılmamak için elinden geleni yapıyordu. Öğretmenime durumu anlattım. Linki mailime göndereceğini söyledi. Sonunda bilgisayar açıldı ve mailime girdim. Biri sınavın linki olmak üzere üç yeni mail vardı. Sınav linki olan maile bastım ama açılmadı. Bir daha, bir daha, tam üç kere. Yoklamak için diğer mailleri açtım, sorun yok. Dördüncü kere denedim. Bu arada aklıma, elimde belge de olması için olanları telefon ile kayda almak geldi. Videoda linkin olduğu mailin açılmadı, diğer mailin açıldığı, sonra yine linkin olduğu maili açamadığım ama en sonunda açıldığı, hepsi görülüyor. Böylece sınav saatinden 40 (yazıyla “kırk”) dakika sonra sınava girebildim. Bu sınav bitirme notunun yüzde otuzunu etkileyecek. Tahminen otuz üzerinden on beş puan gibi alıyorum ve “neden daha fazla değil” diyeni vurup öldürürüm. Benim umrumda değil, hatta sonuçta bitti diye bayram etmek üzereyim, neyin dersindesin be adam/kadın? Ama o arada öyle bir sinirlenmişim, sınav bittiğinde başım ağrıyordu. İlaç alıp dışarı çıktım. Telefon olmasa ders öğretmenini de arayamazdım, videoyu da kayda geçemezdim.
Bir daha sakın ha kimse bana “Herkes şansını kendisi yapar” demesin, kanıtı yukarıda, öldürmek için meşru gerekçe olur. Sonra, “demedi” demeyin.
Salı günü başka bir sınavım daha vardı. Çeviri işi bittikten sonra ne olur ne olmaz diye sisteme girip bir baktım. Amanın! Ders öğretmeni birçok ders notu eklediği gibi sınavı ödevle alacağını yazıp iki ödev konusu eklemiş. Hemen onu da aradım ama reddetti. Her duruma karşılık duyurulan saate kadar sistem başında bekledim. Bu arada yeni bir iş için bekleniyordum. Evden çıkına kadar ödevlerden birini hazırladım, ikincisi için ders notlarını okuyup ne ekleyeceğime karar verdim. Yarın tüm ödevleri bitireceğimi sanıyorum. Evden çıktığımda dersin öğretmeni aradı. Ona durumu anlattım. Ders notlarını geç gördüğüm için özür dileyip ödevleri zamanında yetiştireceğimi söyledim. “Sorun değil. Sen halledersin” dedi. Yola devamla beklendiğim görüşmeye gittim. Böylece Moğolistan’ın çok ünlü kişilerinden Baabar ile tanışıp bir saati aşkın söyleştim.
Dönüş yolunda beklendiğim elçiliğe de uğradım. Neden geciktiğimi merak ettikleri için gelişmeyi anlattım. Çay daha bayatlamamıştı. Canımın çorba çektiğini söyledim ve Hakan bey bana bir paket hazır domates çorbası hediye etti.
Akşamı salata ile geçiştirdim.
Çarşamba günü erken uyandım ve öğleye kadar çeviriyi bitirdim. Yine uykum bastırınca bir daha yatıp yaklaşık saat üçe kadar uyumuşum. Haliyle aç uyandım ama her yanım ağrıdığı için önce sıcak bir duş aldım. Dünkü hazır çorbaya elimi attığımda Samsun’dan Vasfi-Kenan ikilisi arıyordu. İkisi de daha yeni uyanmış, yataktan bile kalmamıştı. Onlara uymak için hâlâ pijamalı olduğumu gösterdim. Kenan o arada geçen muhabbetten üç karikatür çizdi. Adamın kıymetini bilen olmadı, yazıklar olsun.
Çorba atıştırdıktan sonra, yarın havalar “yeniden” on derece kadar düşeceği için güzel havada yürüyüşe çıktım. Çocuk sanat sarayının önündeki avluda oturdum. Hava alıp dinlendikten sonra eve geldim. Dünkü dersin ödevini tamamladım.
Yeğenimi aradım. Dışarı çıkma gününde amcamın evine gitmiş, bahçede teyzesi ile top oynuyordu.
Perşembe sabah çorbayı bitirdim. Çok çorbacı değilimdir ama arada canım çekiyor işte.
İkindi üzeri Erdenebat ile Erhembayar arayıp Novotel’e çağırdı. Gittiğimde Erhembayar’ın ayağını burktuğunu ve kaç gündür hareket edemediğini öğrendim. Ayağı hâlâ alçıdaydı. Okumam için imzalayıp bana iki kitabını hediye etti.
Tam gece yarısı yattım ama döne döne bir türlü uyku gelmedi. O arada saat üç olmuş. Boş boş dönmektense kalkıp çeviriye el attım. Saat altı buçuk olurken bugünkü kesim bitti ve gidip yattım uyumuşum.
Uyanıp telefonumu açtığımda hemen Hoca hanımdan mesaj geldi. İki hocamın doğum günümü kutladığını ve öğlen birde evin yakınında bir yerde birlikte buluşmamızı yazmıştı. Saate baktım; on bir buçuk. Bir buçuk saat kadar önce uyurken 46 olmuşum. Zaten altıda yatmışım, az daha uyuyayım derken, birazdan bu kez hocam aradı. O da saat birdeki buluşmadan söz etti. Gelen mesajı anlattım. Yirmi kala geldiklerini haber verdiler. Hava dekiz derece olduğu için iyi giyinip yanlarına gittim. Kısaca doğum günümü kutladık. Sonra aldığım kitapları onlara verdim. Hocamın Şar Had’a uğraması gerekiyordu. Onlar çıkar çıkmaz Okan Okandan arayıp kutladı. Peşinden bir daha yattım. Üç saat terler içinde uyumuşum. Uyanıp akşam yemeğine hazırlanırken sırayla iki kardeşim, Kenan-Vasfi ikilisi aradı.
Geç saatte Kenan’ın önerdiği “Samurai Marathon” filmine baktım. Çok güzel olmuş. Geç saatte Berkant’ın gönderdiği metne baktım. Saat iki gibi bugünü de kapadım.
Cumartesi öğleye doğru uyandım. Bu kez kahvaltıyı erken bitirip çeviriye başladım. Salata malzemesi bitmişti, ikindi üzeri alış verişe gittim. Akşam yemeğinin peşinden üstüme bir ağırlık çöktü. Bir saat kendimden habersiz uyumuşum. Peşinden görüntülü arama çağrıları üst üste geldi.
Pazar günü evde çeviri, belgeseller ve benzeri ile sakin geçti. İkindi üzeri hocama gitmeyi düşünüyordum ama Şar Had’a gittikleri için irtibat kuramadık ve zaten uykum olduğu için olduğum yerde bayılmışım. Geceye doğru kızı yarın hocamlarda buluşmayı teklif etti. Deterjan bittiği için çamaşır yıkama işini yarına bıraktım. Bugün sonunda molayı erken verdim.