Levent Kaya

Daral, Annem, Hocam, Çağkan ın doğum günü, Büyükleri arayın, İCÖ corbana, Tarialan

Levent Kaya

Hafta ile ilgili genel olarak aklımda kalan konu: daral! Evden çok seyrek çıktığım bir yana, görüşecek kimse de yok.

 

Pazartesi’den başlayarak Samet her gün öğle üzeri çıkıp günü dışarıda geçirdi. Anlaşılan Anhbayar hoca ile görüşüp ders durumunu ve diğer konuları yola koymaya çalışıyorlar. Bu arada yemeği bıraktı. Kahvaltılık gevrek ve süt almış. Sabah akşam bununla idare ediyor.

 

Türkiye’de yaşlılara sokağa çıkma yasağı gelmiş. Gerekliydi, çok geç kalındı. Evi aradığımda anneme nasıl olduğunu sordum. Annem haftanın beş günü sosyal etkinlik olarak pazar gezip alış veriş yapar. “Evden çıkamıyorum oğlum, nasıl olayım?” dedi. Dışarı çıkmak bir yana, pazar gezememenin anneme çok zor geldiğini bilebiliyorum. Ama birincisi emekli hemşire ve sağlık konularına çok duyarlıdır; neden evde kalması gerektiğini bilir. İkincisi annem çok kuralcıdır. Salgın varken evde kalmanın tartışmasız kural olduğunu bilir. Türkiye ve özellikle de büyüklerimiz; sağlığınız için siz de evde kalınız.

 

Çarşamba günü hocam sayfasında bir şeyler paylaşmıştı. Ben çıktıktan sonra da “Nasılsın?” diye mesaj göndermiş. Ancak geç saatte görebildim. “İyiyim, siz nasılsınız? Geldiniz mi?” diye karşılık verdim. Akşama Alka Yayınevim arayıp yeni kitabımın baskıdan çıkıp kolilerin kendilerine ulaştığını anlattı, gösterdi. Baskı çok kaliteli olmuş. Alın, okuyun.
Perşembe gün boyu hocamdan ses çıkmadı. Yeğenim Çağkan’ın doğum günüydü; ona kutlama mesajı gönderdim. Geç saatte The Departed’ı izledim.

 

Bu arada, marketlerde stok sorunu pek görmüyorum ama sanki soda azalmış. Ayranı sodalı hazırlayıp içmeyi seviyorum; son kalan üç şişeyi aldım. Peşinin gelmesini umuyorum.

 

Salı akşamı Mehmet Emin Şarhan amcamı, Çarşamba akşamı Ahmet Sena Kutlu öğretmenimi, Perşembe akşamı Buğra Atsız öğretmenimi görüntülü arayıp konuştum. Herkes evde, sıkılmış. Kimse “neden aradın” tepkisi vermedi. Buradan çıkarılacak ders: lütfen büyüklerinizi arayıp hatırlarını sorun. Zaten evde canları sıkılmış, iki lafın belini kırarsınız.
Cuma günü Bilgee’yi arayıp hocamın mesajını anlattım. Meğer hoca hanımın online dersi yüzünden Çarşamba günü zaten dönmüşler. Ben gitmişken en azından bir hafta kalırlar diye düşünmüştüm. Bunu öğrenince hocamı aradım. Ona süper bir teklifim vardı ama evden çıkamadığını söyledi. Arkadan kızların gürültüsü geliyordu. Anlaşılan herkes bir yere gidince torunlar onun başına kalmış.

 

Cumartesi günü ikindi üzeri değişiklik olsun diye yürümeye çıkıp kahve içmeye gittim. O arada evden kardeşim aradı. Yeğenim de evde sıkılmış. Onun için eve oyuncak kaydırak almışlar. Telefonun çevresinde dönüp bana oyunlar oynadı. O arada akşam yemeğimiz hazırlamaya başlamıştım. Harika bir yeşil salata ve baharat soslu spagetti.

 

Pazar sabahı erken uyanmışım. Önce biraz internette takıldım. Bizim İCÖ de karantinadan bunalmış olmalı, “bu virüs C O R B A N A” diye bir kısa film hazırlayıp yayınlamış. 8 dakika, zaman ayırıp mutlaka izleyin. Öğleye doğru hazır işim yokken, uzun süre önce başladığım ama araya bir sürü öteberi girdiği için öylece bıraktığım “Tarialan” adlı kitabımı biraz daha yazıp sürdürmeye başladım.

 

Öğleden sonra Schmidt Hakkında’yı izledim. Daha önceden gördüğüm filmleri yeni görmüş gibi neden yorum yaptığımı soran olursa: altı ayda hafızam silindiği için, daha önce yalnızca tanıtımını görmüş gibi izliyorum. Film ile ilgili düşüncem: harika bir senaryoyu yönetmen mahvetmiş.
Filmin bitmesine yakın Samet eve geldi; bittiğinde de ben dışarı çıkıp kısa bir yürüdüm. Bu arada CU’larda yeteri kadar soda stoku olduğunu gördüm. Eve döndüğümde saat onu geçiyordu. Her akşam olduğu üzere bir diş sarımsağımı yiyip ayranımı içip yattım.