Levent Kaya

Vize davetiyesi, Akşam yemeği, Uzayan tatiller, Samet, Corona

Levent Kaya

Hafta başında doktoraya gelecek arkadaşımızdan mesaj aldım. Henüz davetiye numarası çıkmadığı için gelişinin gecikmesinden çekiniyor.

 

Haklı da… Ertesi gün okula gidip Buyanhand hoca ile durumu görüştüm. Kadın bana bütün başvuruların dışişlerine pas edildiğini ve vize işlerinin eskisi gibi olmadığını, çok ince eleyip sık dokuduklarını anlattı ve bilgisayar ekranından durumu gösterdi. Buraya gelirken yaşadığım benzer gerilimi de ekleyerek Türkiye’deki arkadaşımıza anlattım.

 


Akşama hoca hanımı arayıp onları ne zaman ağırlayabileceğimi sordum. Cuma akşamı gelseler iyi olacağını düşünüyordum ama Cuma akşamı okulda veli toplantısı olacağı için Perşembe’ye karar kıldık.

 


Çarşamba günü de hava almaya çıkıp yürüyerek yine okula uğradım ve durumu yokladım. Beklemede. Buyaa hocada zaten irtibat bilgim vardı. Durum şu: en kötü ihtimalle eğer davetiye Perşembe mesai bitimine kadar çıkarsa, o anda Türkiye’de öğlen olacak, bildirirsek, arkadaşımız ertesi sabah vizesini alıp akşam uçağa yetişebilir. Zaten İstanbul’da ve konsoloslukla görüşüyor.

 


Perşembe sabahı çeviriyle uğraşırken Buyaa hoca aradı ve davetiye numarasını bildirdi. Ben de hemen mesaj yazıp Türkiye’ye bildirdim. Yani Türkiye’de mesai başladığında numara hazırdı. Arkadaşımız o gün vizesini hemen almış. Haberler iyi, ikinci dönem ders param geliyor.
Öğleden sonra gezmeye çıktım, uzun aradan sonra Cafe Bene’de oturup kahve içtim ve bir iki eksiğimi alıp zamanında eve döndüm.

 

Eve gelmemden biraz sonra hocam arayıp girişin Kültür Sanat Üniversitesi yönünden mi olduğunu sordu. Ona o yönden değil, Hünsnii Döröv (Dördüncü Besin) marketi yönüne gelmesini söyledim. Zaten Kültür Sanat’ın önünden geçtiklerini söylediği için giyinip sitenin önüne çıktığımda trafiğin milim milim ilerleyecek kadar sıkışık olduğunu gördüm. Hocamların gelmesi belki de on dakika sürmüştür. Sonra bir hayırseverin site bariyerini açmasıyla beklemeden içeri girdik ve apartmanın önündeki boş bir yere bıraktık.

 


Eve geldiklerinde saat dört buçuk ve yiyeceklerin hiçbiri hazır değildi. Hocam “Bizi aç bırakmayı mı düşündün?” diye takıldı. Hemen bulguru koydum. Bu arada salata malzemelerini yıkayıp teker teker önüne yerleştiriyordum. Hoca hanımdan da kitaba bir göz atmasını rica ettim. O arada hazır fasulyeye katacaklarımı tamam ettim. Saat beş buçuk olduğunda sofraya oturmuştuk.

 

Yedi buçuk sularında Bilgee de geldi. Hocamlar ateş almaya gelmiş gibi hemen kalkmak istemiyorlardı. Sorunca da Bilgee’ye dokuz gibi gideriz dediler. Bunun üzerine Bilgee arabanın anahtarını alıp dışarı çıktı.
İş, güç, dünya hali derken epeyi laflamış, epeyi güzel zaman geçirmişiz. Dokuza doğru Bilgee aradı. Aşağıda arabada beklediğini söyledi. Ben de birlikte inip konuklarımı yolcu ettim. Giderken teşekkür edip “Yine gelin” dedim.


Eve girdiğimde hoca hanımın telefonunu unuttuğunu fark ettim. Hemen hocamı çaldırdım ve hocam bana “Yarın alırız” dedi.


Ertesi gün akşama doğru Buyaa hoca yine aradı. Gelecek arkadaşımızın Cuma günü burada olacağını sanıyormuş. Cumartesi buraya ineceğini ve karşılayacağımı söyledim. Başvurusunda yabancı öğrenci yurdunda kalacağını yazdığı için özellikle o konuyu sordu. Ben de “Kayıt işi hallolana kadar yanımda kalacak, sorun yok” dedim. Biraz sonra Bilgee arayıp geldi ve annesini telefonunu aldı.


Cumartesi sabahı sekiz sularında hocam arayıp “Evden çıktım. On dakikaya oradayım” dedi. Ben de hemen bir su içip yüzümü yıkayıp giyinerek evden çıktım. Tam kapıyı kilitlerken yeniden çaldırdı, sitenin önüne gelmiş. Arabaya girdiğimde hemen elime sütlü çay tutturup “İç” dedi. Doğrusu sabah sabah iyi geldi. Bu arada neden beklediğimizi anlamıyordum ya, “Hadi bitir de gidelim” dedi.


Uçağın planlanan iniş saati 09:15 olduğu için zamanında vardığımız düşünüyorduk. Arabadan inmeden birer bardak daha sıcak sütlü çay içtik. İçeri girdiğimizde İstanbul uçağının 08:25’te indiğini gördük. Ama anlaşılan yolcumuz çıkmamıştı. İstanbul yolcuları daha yeni çıkıyorlardı. Biraz sonra yolcumuz Samet çıkıp geldi. Hoş geldin dedik ve evime döndük. İyi bir kahvaltı hazırladım ve peşinden hocam ayrıldı.


Saat üçteki dersime gittiğimde o günden sonra lise ve altı tüm eğitim kurumlarına bir ay zorunlu tatil verildiğini öğrendim. Herkese de maske dağıtıyorlardı. Tahmin edeceğiniz üzere Corona yüzünden. İki buçuk saat dersimi yapıp eve döndüm.


Pazar sabahı geç kalktım ama bütün gün uykulu halim geçmedi. Öğleden sonra alış veriş için Samet ile birlikte Merkuri’ye gittik. Yolda eski kursumun ödeme haberi ve Salı akşamı yeni grubun dersinin başlayacağının haberi geldi.

 

Meydanda biraz takılıp fotoğraf ve video aldık. Markete uğramadan önce öbür köşeden geçerken Katar büyükelçiliğinden birinin hazırladığı Akdeniz mutfağının açılmış olduğunu gördük. Ama o fiyatlarla oraya giden pek olmaz. Alış verişimizi bitirip Gobi’ye çıktık. İçeri girdiğimizde Elçilik, TİKA ve THY personelinin toplandığını gördük. Biz de yemeğe gitmiştik ama bu toplantıyı beklemiyorduk.

 

Büyükelçimiz o gün çıkan bir kararla üniversitelerin tatilinin de Mart başına kadar uzatıldığını ve kalabalık toplantıların da yasaklandığını (ya) bildirdi. Kınamayın ama tatil uzadı diye sıkılmaya başlamıştım. Bu ne şimdi be ya? Bir ay daha tatille ben ne yapacağım?