Levent Kaya

Uçakta gecikme, Macera adamı, Türkiye'den haberler, Hocamın yeni kitabı

Levent Kaya

Pazartesi sabahı güzel bir kahvaltıdan sonra İsmail ile Noter peşinde koşmaya başladık. İlki hemen sitenin karşısında; ama teyze mütebessim bir yüzle “Sistemim çalışmıyor. Başka yere bakın” dedi. Bir saate yakın noter arayıp sonunda ilk aklıma gelen ama uzak olduğunu düşündüğümüz için yakındakileri deneyelim diye ötelediğimiz yere gitmek durumunda kaldık. Sırada birkaç kişi vardı. Bu sırada kısa mı kısa boylu, ama tümüyle geleneksel Moğol giyimi içinde bir kadın gördük. İsmail’le bu coğrafyada özellikle kışın en doğru giyimin bu olduğunu konuşurken, ben de bu modaya anahtarlamak istediğimi anlattım ama tabi bu bir bütçe demek ve o da bende şu anda olmayan şey.

 

Biraz sonra o övdüğüm kadının eşi geldi ve Çince konuşmaya başladılar. O ana kadar aklımdan ve dilimden geçirdiğim tüm iyi sözleri geri aldım.
Sıra sonunda bize gelince teyze “Siz yabancısınız. Metni kendi dilinizde yazın, resmi çevirmen Moğolca’ya aktarsın, ben de onu onaylayayım” dedi. Onca zamanı boşa geçirdiğimize mi yanayım; sokakta noter ararken kulaklarımın donduğuna mı?..

 

Ben Çarşamba günkü derste sunacağım ödevimi hazırlamak üzere eve döndüm, İsmail işine gitti. Geç saatlere kadar hem çevirimle hem de ödevimle ilgilendim. Erken yatmayı düşünüyordum ama İsmail kayın tarafından birileriyle yol hazırlığı yapmaya geliyormuş. Beni de çağırdılar. Hem yardım ettik, hem de lafladık. Onları gönderip yattığımda saat gecenin 1ini geçmişti.

 

Sabah İsmail’i havaalanına bırakmak için öbür İsmail gelecekti. Zamanında havaalanına ulaşmak için saat 4 sularında yola çıkmaları gerekiyordu. İsmail de giderken işin, evinin ve gerekli olabilecek diğer yerlerin anahtarlarını bırakarak yola çıktılar. Bir kere uyanmış oldum. Sabah okuldayken hocamı görmek istiyordum. Uyusam öğleye kadar uyuyacağım için bilgisayarı açıp çeviriye başladım. Bir saat geçmiş olabilir. İsmail aradı. Uçakta daha Türkiye’den havalanmamış bile. Tabi böyle bir durumun telefon numaraları kayda geçen müşterilere neden bildirilmediği ayrı bir merak konusu. Anahtarını da bana bıraktığı için uyuyup uyumadığımı yoklamak istemiş. Çeviriyle uğraştığımı söyledim. Geldiğinde anahtarını verip çeviriye devam ettim. 9'a kadar uykusuz kalmak istemediğim için okula ders başlamadan gitsem iyi olacağı düşüncesiyle 7 buçuğa doğru evden çıktım. Gittiğimde bina alışık olduğumun tam tersine sessizdi. Hocam enfiye verdi ve çektim. Buralarda özellikle kışın çok iyi geliyor. Bilgee’nin dediği gibi, durgun, ama kendinde. İnsan kaç yaşında olursa olsun, annesini kaybedince öksüz oluyor canım. Sonra birkaç dakikalığına dersine girdim ama uyku bastırınca uzatmadan izin isteyip çıktım. Uçak 12 saat gecikme ile akşam kalkınca sanırım İsmail gün içinde gerekli tüm işlerini yetiştirdi.

 

Ertesi gün derste ilk sunum benimdi ve sorularda da çok zorlanmadım. Batıda daha çok hPags-pa diye bilinen dörtgen yazıyı tanıttım. Öğretmenimiz haftaya üzerine puan yazacağını söyleyip çıktısını istedi. Genel olarak sorunsuz. Geçmiş olabilirim.

 

Akşama dersim bitmesine yakın Bilgee iş çıkışında kursa geldi ve birlikte çıkıp bir şeyler yerken bir yandan da lafladık. Hocamın bir kitap işi var; geç kalmadan ona da yardım etmem gerekiyor ama bu yoğunlukta nasıl olacağını bilmiyorum. Gerçi derslerim bitti sayılır ve bu bana biraz zaman kazandıracak ama bu durumda ben mi hocama yardım edeceğim yoksa o mu bana; belli değil.

 

Cuma günü ikindi üzeri Merkuri pazarına gittim. Yolda büyükelçiliğe de uğradım. İsmail’in daha önce anlattığı biri var. Adam her fırsat bulduğunda Türkiye’den kaçıp buraya geliyormuş. Tam bir macera. İş bağlantısı yok, para yok, tanıdığı kimse yok. Tabi bu durumda resmi yetkililere yük oluyor. Daha önce birkaç kere geri gönderme işini elçilik üstlenmiş. Ta-da! Eleman yine elçilikteydi. Büyükelçi adamın biletini aldırmış, bu gece elçilikte kalması talimatını vermiş, iki kişiyi de üstüne görevli atamış. Biri “Senin yüzünden sabaha kadar buradayız” diye söyleniyordu.

 

Cumartesi akşamı tam rahat rahat çay içecekken gelip sonu hüsranla biten iş çağrısından söz etmeyeceğim. Gelmesi gerekip gelmeyen ödemeler yüzünden cebimde zaten 5000 üstü tögrög para kalmıştı. Bu yüzden kahvaltıya yumurta bile alamadım. Hâlâ sinirliyim.

 

Pazar sabahı kalkıp internete bir bakayım dedim. Bakmaz olaydım. Yeterlilik alanımın dışına çok çıkmamaya özen gösteriyorum, ama yahu arkadaş, benim güzel ülkem ne ara bu hale geldi yahu? Bir tek iyi haber yoktu ve içim zifir gibi karardı. Neden olanların da geleceği benzer biçimde karara!

 

Akşama Türkçe sınıfının son dersini tamamladık. Sonunda hocamın kitabına el attım ve hedeflediğim kadar iş göremesem de, çok iyi bir başlangıç yaptığımı görüp sevindim. Heyecanıma engel olamadığım için hemen Bilgee’yi arayıp durumu anlattım.