Levent Kaya

Kar, Kışlık ayakkabı, Dönem ödevi, Gobi, -32

Levent Kaya

Bir önceki hareketli haftadan birden durulan haftaya geçtik.


Pazartesi sabahtan İsmail’in çıkış vizesi başvurusu için Göç İdaresine gittik. Evden çıkıp idareye varana kadar her şey olağandı. Dışarı çıktığımızda kar atmaya başlamıştı. Sayfamda karlı yol videosu görenler için söylüyorum; video o sabahtan.


Ama Salı günü kış bir geldi, pir geldi. Hava raporları don uyarısı veriyordu. Hocamın aldığı ayakkabıyı ilk kez bugün giydim. Çarşamba günü herkesin işi olduğu için dersi bu akşama almıştık. Bu sırada ayakkabılarımın resmini çekip önceden merak ettiğini yazan hocamın eşine gönderdim. ‘Ayakların üşümesin’ diye mesaj attı. Nedenini anlamadım.


Çarşamba günkü ders canımı sıktı. Çıktıktan sonra birkaç gün ‘ne dönem ödevi hazırlayıp da geçeceğim?’ diye düşünmekten bunalıma giriyordum. Ders zor değil, ben ne sunum hazırlayacağımı bilmiyorum.


Ulaanbaatar’da plaka numarasına göre trafiğe çıkış yasağı uygulamasına anlatmıştım. Bizimki 4 ile bittiği için Perşembe günü yola çıkamıyoruz. Dolayısıyla evde kalma günü gibi. Ama o gün hem Bilgee’yi görmem hem de okula gitmem gerekiyordu. İşin ilginci, onun da evde kalma günü. Ama okul yakınında bir görüşmesi olduğu için öğle üzeri geleceğini söyledi.


Bilgee gelince hoca hanımın mesajının nedeni anlaşıldı. Resimde ayakkabı gözüne kibar göründüğü için ince olduğunu düşünmüş. Bilgee’ye de onu soruyormuş. İçinin tüylü olduğunu gösteren bir resim de o çekip annesine gönderdi. ‘Benden örnek birkaç tüyü yolmamı bile isteyebilir’ diye şaka bile etti. İkna olup olmadığını bilmiyorum, eve gitmediğim için ayakkabının içini de gösteremedim.


Bu arada hocamın Cuma günkü dersinden sonra 10 kadar günlüğüne Çin’e gideceğini öğrendim. Gitmeden görmediğim için üzülmüştüm. Sonra birlikte evden çıkıp ben de okula gittim. Sınıf arkadaşlarıma da Çarşamba günkü ders için ne sunumu hazırlayacağımı bilmediğimi söyledim. Biri dışında tümü Moğolca öğretmeni olduğu için önerilerini dinledim. Bir ara koridordayken hocamın kata girdiğini gördüm. Yanına koşup gitmeden gördüğüm için çok sevindiğimi söyledim. ‘Haberi Bilgee mi verdi?’ diye sordu. Sunum işini ve aklıma gelen konuyu ona da söyledim. Elinde konuyla ilgili birkaç kitap olduğunu, Çin dönüşü vereceğini söyledi. O dersten geçmek istiyorum.
Cumartesi günü yine kar, yol, alış veriş, kar, akşam Marmara’da güveç, kar, yol, ev… On yıl önceki gibi genç ve dinç değilim. Bu arada, aradığım polar atkıyı hâlâ bulamadım.


Pazar günü daha soğuktu. Çeviri ve diğer işlerim yanında depoda donmasın diye İsmail’in mallarını ofise taşıdık. Avludaki o büyük köpek, Gobi, oynamak için hiç durmadan koşturuyor. Avluya çıkan kimseye rahat vermiyor. Neyse ki malları taşırken kemiği vardı da dönüp kimseye bakmıyordu. Çıkarken yine sırnaştı bana. Eldivenim yok, ellerimi hep salya etti. Zaten donuyordum, hep dondum.


Merkuri’de yine iyi bir sebze alış verişi ettik. Yine maydanoz buldum. Akşama dillere destan bir balık ve salata soframız vardı. Bu arada çocukları da almış eve giderken Bilgee uğrayıp reçel ve pekmez aldı. O arada avlunun önünde 3 dakika kadar lafladık. Moğolistan soğuk. Hoca hanım haklı, üşüyorum. Bu akşam Palau’ya yerleşmeye karar verdim.


Saat 11 buçuğu geçti. Dışarısı -29; bu gece 32’yi bulacağı tahmin ediliyor.