Av. Tufan Akcagöz

UŞAK

Av. Tufan Akcagöz

İngiliz kralı Edward İstanbul'a ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti verir. Yemekten önce:

-"Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini yahut bir aşçı bulunuz!.." diye talimat verir.

Nihayetinde bu tarz sofra usulünü bilen bir kişiden öğrenerek sofrayı o şekilde düzene sokarlar. Akşam kral sofraya oturunca kendisini sarayında zannederek bir hayli memnun olmuştur. Atatürk'e dönerek:

-"Sizi tebrik eder ve teşekkür ederim. Kendimi İngiltere'de zannettim" diyerek memnuniyetini bildirir.

Düzen, krala göre ayarlanmış ama sofraya Türk garsonlar hizmet ediyor. Her şey yolunda derken, garsonlardan biri heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlanır. Elindeki kase bir tarafa, tabak çanak bir tarafa.. Masa buz kesmiştir. Herkesin ne olacağını merak ettiği esnada Atatürk Kral'a eğilerek:

-"Bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim!" diyerek konuyu kapatır.

Bunu neden anlattım?

Atatürk'ün parlak zeka emaresinin yanında, nereden nereye gerilediğimizi göresiniz diye..

Ekonomik kriz yaşıyoruz diyoruz, dünyada da var diyorlar. Peki, dünyada bunca yolsuzluk, hırsızlık başka hangi ülkede var?

Ortaya saçılan iddiaların binde biri demokratik bir Avrupa ülkesinde gündeme gelse, hem ora kamuoyu o kişilerin gözünün yaşına bakmıyor, hem de yargı gerekeni hiç gecikmeden yapıyor.

Bizde ise insanlar söz söylemekten korkar halde ve asıl müdahale etmesi gereken kurumlar ise kabuğuna çekilmiş vaziyette. Elbette yargı kurumlarından bahsediyorum. Ortaya saçılıp dökülen iddiaların teki bile soruşturulmaya değmiyor mu? Neden o halde bir yürekli hukuk adamı çıkıp gereğini yapmıyor diyoruz ama madalyonun bir de öteki yüzü var. Cesaret beklediğimiz hukuk adamına kamuoyu olarak sahip çıkabilecek miyiz, yoksa on yıllardır alışageldiğimiz gibi gelişmeleri film izler gibi mi takip edeceğiz? İşte bu sorunun cevabı, belki bir yerlerde var olan hukuk adamının cesaretini güçlendiriyor ya da kırıyor.

Umutvâr mıyız?

Elbette. Bu memleket bağrından Atatürk'ü çıkarmış, ötesi var mı? Bugünler elbette geçecek. Hırlı hırsız, ak ile kara mutlaka anlaşılacak. Din istismarcıları, milletin geleceğine göz koyanlar bir daha dönmemek üzere tarihin tozlu sayfalarında yerlerini alacaklar. Bu kaçınılmaz. Ancak, bugün olsun, hemen olsun, çok gecikmesin istiyoruz. Gına gelmedi mi size de?

Seksen milyonluk zor bir coğrafyada yaşadığımızın farkındayım. Ancak, suyu nimet, toprağı nimet, havası bin bereket coğrafyamızda millet olarak fakirlik yaşıyorsak bunun sorumlusu bizi yönetenler değil midir?

Herifçioğlu Türkiye'ye gelse, cebindeki bin dolar, on sekiz bin Türk lirası ediyor. Yer, içer, eğlenir, gününü gün eder ve memleketine huzurla döner.

Ben milletime uşaklık yapmayı öğretemedim anlayış seviyesinden, parasızlıktan uşaklık seviyesine savrulduğumuz günleri yaşıyoruz. Elin oğlu cennet vatanımızda hayatın tadına varıyor, biz onun boşlarını topluyoruz.

Allah'tan reva mı?

Eğer değilse, bir el atın da şu hükümetten bir an önce kurtulalım. Yoksa kuyunun dibi karanlık, benden söylemesi..