Av. Tufan Akcagöz

SİYASAL İSLAM'IN İFLASI

Av. Tufan Akcagöz

Seksenli yılları, 'Türkiye İran mı olacak?' endişesi ile geçirdik..

Ve hatta doksanlı yılları.
Çünkü 12 eylül rejimi, ülkenin aydınlık gençlerini düşman bellediği gibi, bilime ve sanata özgür bir alan bırakmıyor, ilerici olan ne varsa adeta önünü kesiyor, engelliyordu.
Zorunlu din dersi dayatmasını, özgürlük olarak lanse eden darbe rejimi, bir taraftan ülkesinin yurt dışındaki din adamlarına şeriatçı örgütlerin maaş ödemesine göz yumuyor, bir taraftan da sanki Atatürkçü imiş gibi, Atatürk'ten ve devrimlerden uzaklaştırmaya yarayacak ne kadar argüman varsa kullanıyor, daha sonraları gardrop Atatürkçülüğü olarak anılacak bir takım marş, kılık kıyafet gösterileriyle milleti adeta zehirliyordu. 
Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için yola çıkan tertemiz Cumhuriyet, fikrini de, irfanını da vicdanını da siyasi iktidarın sopasıyla belirlemenin doğru yol olduğuna inandırılmış gençler yetiştirmeyi amaç edinen eğitim politikalarının kurbanı edilmek isteniyordu. 
Edildi de..
Özal'lı yıllarda topluma hakim olan, 'Gemisini kurtaran kaptan' gibi, 'İşini bilen memur' gibi kalıplaşmış siyasi jargon, adeta bugün yaşayacak olduğunuz günlerin sinyalini veriyordu.
Anayasa'yı bir kere delmekle bir şey olmaz diyen Özal'ın bize bıraktığı siyasi miras, Anayasa'nın da, yasaların da zaman zaman yöneticiler tarafından tanınmadığı, kanunların adeta arkasından dolaşıldığı, yargının bağımsız olma niteliğini kaybettiği günleri kötü bir armağan olarak getirmiştir.
Biz sanıyorduk ki, Türkiye'de şeriatçılar böyle giderse siyasi iktidarı ele geçirip, ülkeyi İran ya da benzeri bir ülke gibi teokratik bir rejime sürükleyecekler. 
Ancak öyle olmadı. 
Kaygılarımız boşa çıktı. 
Rahmetli Uğur Mumcu'nun yazılarında işaret ettiği gerici güruh, parayla imtihanını kaybetti. 
Dolar, mark, İslamcıları adeta başkalaştırdı. 
Özetle, emperyalizm siyasal islamcıları da kendisine oyuncak yapıyor, kapitalizme kul köle yapıyordu. 
Bugünün İslamcılarına bakın, ne demek istediğim kolayca anlaşılır.
Kokain içen mi istersiniz, hırsızlığı günah işleme özgürlüğü olarak gören mi? 
Yoksa, Filistin için ağlayıp, İsrail'le kan pazarlığı yapan mı..?
Bunların neredeyse tamamını bugünün İslamcılarında görmek mümkün. 
Başörtüsüne özgürlük diyerek geldiler, başörtülü insanların sömürülmesini ve yoksullaşmasını umursamıyorlar bile. 
Yıllar yılı, dinî değerler üzerinden kandırdıkları insanlara vaat edecekleri pek bir şey de kalmadı!
O nedenle milleti biribirine düşürüp kutuplaştırmak derdindeler. 
Tek çıkar yolları bu!
Demem o ki, Türkiye İran mı olacak Malezya mı derken; son günlerde Sicilya filminden çıkmış sahneleri aratmayan sözler, videolar havada uçuşuyor. 
Biri devletin değişik birimlerinde görev yapmış, eski bürokrat, siyasetçi.. 
Diğeri, yasa dışı suç örgütü oluşturmak, haraç almak, tehdit etmek ve bundan yarar sağlamak amaçlı mafya lideri.
Diğeri de şimdiki İçişleri Bakanı. 
Tehditlerin bini bir para.
Ortada da, 'Bodrum'daki Marina'ya ben sahip çıkmasam, buraya mafya çökecekti' diyen eski bir Bakan'ın sözleri ile kaçak Mafya liderinin İçişleri Bakan'ını hedef alan sözleri arasında beyni pelizeye dönmüş aziz milletim! 
Siyasal İslam'ın ülkeyi getirip bırakacak olduğu yer işte tam da burası, mafyanın kucağıdır. 
Şimdi bir Savcı çıksa da temiz eller operasyonu yapsa diye bekliyorsunuz değil mı?
Çok beklersiniz ! 
Bu yargı kadrolarının nasıl belirlendiğini, kimlerin içinden nasıl seçildiklerini bilmiyor musunuz?
O halde! 
Bu ülke, siyasal islamin iflasıyla birlikte, yeniden kuruluş felsefesi üzerinden ayağa kalkabilir ve kalkmalıdır da ! 
Tek mantıklı çıkış yolu da budur..
Tam bağımsızlıkçı, özgürlükçü, dünyayı ve yaşanan uluslararası ve bölgesel gelişmeleri iyi okuyabilen bir ülkemiz olsun istiyorsak, Atatürk'e ve kuvayı milliye ruhuna sıkı sıkıya sarılmaktan başka yol ve çare yoktur.
Atatürk'e ve onun kurduğu asil cumhuriyetin varlığına, Sevr'de takılıp kalan batılı devletlerle birlikte düşmanlık etmeyi iş sanan siyasal islamcıların tüm iddia ve idealleri bugün bindikleri lüks jiplerin yaldızlı plakaları ile eşlerinin kollarındaki on binlerce dolarlık çantalarda takılıp kalmıştır. 
Siyasal islamcıların ağzındaki her latif din tandanslı söz, bir kandırma taktiğinden başka şey değildir. 
Yine Uğur Mumcu'nun dediği gibi; tarikat, ticaret, siyaset üçgeninde kuvvetlenen İslamcılar, mor binliklerle olan savaşı kaybettiler, kapitalizme yenildiler. 
En sevdikleri yeşilin sancak yeşili değil dolar yeşili olduğu ortaya çıktı.
O nedenle bugün bir mafya lideri çıkıp, ülkenin İçişleri Bakanı'nı alenen tehdit edebiliyor. 
Sadi-i Şirazi der ki: "Hükümdar göz yummazsa eşkıya kervan basamaz"
Sonuçta örselenen bir ya da iki kişinin ismi değil, koca bir milleti temsil eden devlet kurumlarının köklerini tarihten alan hüviyetidir.