Av. Tufan Akcagöz

ZAMANIN EN GÜZEL TÜRKÜSÜ

Av. Tufan Akcagöz

Bugün 1 Mayıs.

Üreten, çalışan herkesin emek ve dayanışma bayramı kutlu olsun. Dünyada uzun zamandır resmi bayram olarak kutlanıyor. 2009 yılından beri de Türkiye'de..
Bugün sokağa çıkma yasağı olmasa, elimizde bayraklar, meydanlarda olacaktık.
Marşlar söyleyecek, halaylara katılacaktık..
Biz meydanlarda olacaktık ama çoğu işçi yine işinin başında olacaktı.
Kimi inşaatta, kimi fabrikada, kimi tren yolunda, kimisi ise elinde anahtarları, tamirhanede..
Evde olunca, ne bayram aynı bayram, ne 1 Mayıs aynı 1 Mayıs..
Geçip giden günler, birbirinin aynısı. Karada karşımıza dikilen devasa binalar, denizde yolumuza çıkan sakal yosunları..
İnsan durunca, zaman hariç her şey duruyor gibi... Filmler, resimler..
İnsan gözünü kapatınca, ondan güçlüsü yok gibi..
Bir tek düşler durmuyor.
O yüzden hayallere kimse karşı koyamıyor.
Karınca gibi yaşamak da var, ağustos böceği gibi sefa sürmek de..
Karınca en büyük işçidir. Sırtında bir dünya kuruludur.
Bugün, ağustos böcekleri karıncaların sırtından geçiniyor.
İşçi olmak zor iş.
Dünyanın neresinde olursa olsun, en ağır yükü de onlar taşır, verginin en ağırını da onlar öder.
Kaza bela, adeta hayat arkadaşlarıdır.
Rize'de bir işçi kaza geçirir. Olayı ayrıntısıyla anlatmak için şantiye şefine bir mektup yazar. Mektubu birlikte okuyalım:
'Sayın şantiye şefim,
İş kazası tutanağında planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı bilgi istemişsiniz.
Şu anda hastanede yatmama neden olan olaylar aynen şöyle olmuştur:
Bildiğiniz gibi ben duvar ustasıyım.
İnşaatın altıncı katında işimi bitirdiğimde, biraz tuğla artmıştı.
Yaklaşık 250 kg. olduğunu sandığım bu tuğlaları aşağıya indirmem gerekiyordu. Bunun için bir varil buldum.
Ona sağlam bir ip bağladım. Altıncı kata çıkıp, ipi bir çıkrıktan geçirerek, ucunu aşağıya saldım. Tekrar aşağıya inip, ipi çekerek varili altıncı kata çıkardım.
İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp, tekrar yukarı çıktım. Tüm tuğlaları varile doldurup aşağı indim. Tam ipin ucunu çektim ki, kendimi havalarda buldum. Ben yaklaşık 70 kiloyum. 250 kiloluk varil aşağı düşerken, beni yukarı çekti. Heyecandan ipi bırakmayı akıl edemedim. Yolun yarısında dolu varille çarpıştık. Sanıyorum sağ iki kaburgam bu sırada kırıldı.
Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple birlikte çıkrığa sıkıştı.
Böylece parmaklarım da kırılmış oldu. O sırada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa dağıldı.
Varil hafifleyince, bu kez ben aşağı inmeye, varil yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık. Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı.
Can havliyle ipi bırakmayı akıl ettim ve tabii yaklaşık 3 kat yükseklikten aşağıya doğru düştüm. Sol kaburgalarım, sol el bileğim de o zaman kırıldı sanırım.
Başımı yukarı kaldırdığımda boş varilin hızla üzerime doğru geldiğini gördüm. Kafatasımın da böylece çatladığını düşünüyorum. Bu sırada bayılmışım.
Gözümü hastanede açtım.
Allah'ın, herkesi böyle görünmez kazalardan korumasını diler, hürmetle ellerinizden öperim.'
Gülelim diye yazdım bu fıkra gibi hikayeyi ama Allah hiç birimizin başına kaza bela vermesin.
Bir gün inanıyorum Türkiye'de de emek, en yüce değer olarak kıymet görecek.
Mutlaka bir gün bizim memlekette de tek yükselme kriteri liyakat olacak.
Sömürü bitecek.
Eşitlik, en doğal hak; bunun hayata geçtiği günleri göreceğiz.
Kimi sofrasında görürken en leziz yemeği, kimisi yemek programlarında görüyor ancak.
Bir gün bizim milletimiz de maval dinlemekten usanacak, çıkaracak üzerindeki mazlum gömleğini.
İlerde barış var, özgürlük var..
İlerde herkesin bölüşmeyi öğrendiği, özgürce yaşanacak günler var.
Sarı saçlı, mavi gözlü hürriyet..
Esmer tenli, aksânı dilinde eşitliğin..
Her memlekette aynı dili konuşur.
Barış der, hürriyet der, zamanının en güzel türküsünü söyler.
Yaşasın 1 Mayıs.
Yaşasın emek ve özgürlük..