Av. Tufan Akcagöz

NİSAN AKŞAMLARI

Av. Tufan Akcagöz

Bu güzel Nisan ayında daha bir zor geliyor eve hapis zamanlar.


Günler uzadıkça, karantina günleri uzadıkça yine şiire, edebiyata sığınmak çare oluyor bize.

Ataol Behramoğlu ne güzel anlatıyor ilkbaharı:
'Yüzümü bulutlara kaldırıp
Dua eder gibi mırıldanıyorum
Kuşlarla, otlarla yıkanıyorum
Rüzgarla, ilkbaharla..'


Hemen hemen hepimiz, ister istemez depresif bir ruh haletindeyiz.
Bahar her haliyle, yaşama sevincimize katkı sunuyor.
'Bir kuşu dilinden hiç öpmedim
Belki bir gün öpebilirim
Belki bir gün rüzgar olurum ben de
Eserim başakların üzerinden
Kalbim bir yaz gününe karışsın isterim
Bir kuş cıvıltısında doğmak için yeniden..'


Cahit Sıtkı'nın ilk sevgilinin gülüşüne benzettiği 'Nisan havası değil mi esen?'
İşte o nedenle, 'Zincirlere, kelepçelere inat, kanatlarımızı açmak zamanıdır.'
Sahi neredeler, Cahit Sıtkı, baharın gülüşüne benzettiği ilk sevgili.. ?


Unutulur mu hiç?
Unutulmuş mudur?
Hiç unutulur mu!


Bak nasıl da tutuyor elimizden, kucaklıyor yüreğimizden..
Ziya Osman Saba, sanki bu günler için yazmış değil mi:
'O günü görmek için sade bekleyeceğiz,
Göreceğiz bir sabah yeşil tomurcukları.
Hazırlanıyor gibi, gökyüzü, ufuk, deniz,
Bir sabah dökülecek baharların baharı..'


Bu günler geçecek, bu zor günler elbet bitecek.
Umuda sarılıp, gelecek güzel günleri hayal edeceğiz.
'Dışarda, bozkırın üstünde birdenbire
taze toprak kokusu, kuş sesleri ve saire…
Dışarda bahar geldi karıcığım, bahar,
dışarda bozkırın üstünde pırıltılar…


Ve içerde artık böcekleriyle canlanan kerevet..' diye seslenen koca Nâzım'ın sımsıcak sesine güveneceğiz.
Biz çok şeyler görmüş, çok sıkıntılara gark olmuş bir milletin efrâdıyız.
Zoru severiz biz.


Meşakkattir göbek adımız.
Şairin sözünü tutarsan, çok yaşarsın.
Şairin sözüne kulak verirsen mutlu yaşar, huzur bulursun.
Şair, nişan almasını bilendir kalbe ..


Sinoplu hemşehrimiz Ahmet Muhip Dıranas, 'Durma, durma, gözünün alabildiği kadar, sar bu şarkı söyleyen, bu danseden evreni ve ayırma güzel gökyüzünden gözlerini.. ' diyorsa vardır bir bildiği.
Ayırma gözlerini gökyüzünün derin ve insanın ruhuna hücum eden maviliğinden.


Gökyüzü sana ne çok şey anlatıyor!
Bir beyaz bulutlarla arkadaş, bir yağmurlarla dost..
Ama ille, yukarıda bir yerlerde altın bir top gibi asılı duran güneşle sevgili.
Ayırma gözlerini gökyüzünden..


'Yaşamak kadar güzel, saf, mavi gökyüzünden,
Bağışlayan gökyüzünden, ebedi gökyüzünden.. '
Ne garip şu Orhan Veli..
Ne garip bir insan Oktay Rıfat..
Ne garip bir adam Melih Cevdet..


O Melih Cevdet ki, hayattayken ölümü okuyan, dost fotoğraflarında..
'Dört kişi parkta çektirmişiz;
Ben, Oktay, Orhan bir de Şinasi.
Anlaşılan sonbahar;


Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli;
Yapraksız arkamızdaki ağaçlar.
Henüz babası ölmemiş Oktay’ın,


Ben bıyıksızım,
Orhan, Süleyman Efendi’yi tanımamış.
Lâkin ben hiç böyle mahzun olmadım.
Ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
Halbuki hayattayız hepimiz...'


Herkes hayattayken, ölümü hatırlatan nasıl bir ruh saklıdır resimlerde?
Ne zaman sonra bir kabristana döner fotoğraf albümleri..
Seneler, seneler, seneler..
Yazgın neyse, onun sana çizdiği yoldan gidiyorsun işte..
Hepsi bu.


Türkü söyleyecek, nâralar atacak, kâh sinirlenip, kâh coşacaksın ama mutlaka koşacaksın..
Sen bu yolu yürürken bazen mutlu, bazen mutsuz olacaksın ama az üzülmeye bak.
Çünkü, sıranı savacak kadar durup geçeceksin sen de..


'Hava ne kadar güzel öğretmenim
Yollar ağaçlar kuşlar ne kadar güzel
Yeryüzü pırıl pırıl öğretmenim
Gizlisi saklısı kalmamış dünyanın
Nesi var nesi yoksa dökmüş ortaya


Bütün bitkiler, bütün hayvanlar, bütün taşlar
Sürüngenler, konglomeralar, serhaslar
Hepsi hepsi ortada öğretmenim.
Ne olur biz de gidelim
Burda kalsın kitaplar
Burda kalsın iğneli karafatmalar


Kollarından bacaklarından gerilmiş kurbağalar
Burda kalsın hepsi
Bomboş kalsın hepsi
Bomboş kalsın evler okullar
Hapishaneler, hastaneler…
Öğretmenim, sevgili öğretmenim
Sırtımıza alırız hastaları
Kim bilir ne özlemişlerdir kırları…
Ya mahpuslar.


Ne sevinirler kimbilir
Sarılıp sarılıp öperler adamı.'
Ne olur biz de gidelim Melih Cevdet'in söylediği yere.
Ne olur!
Ne çok şanslıyım.


Cumhuriyet gazetesinde yazılarını okudum onun.
Söyleşilerine gidenleri, sohbetlerine katılanları kıskanırım hep.
Aynı masada oturanlara gıptayla bakarım.
Ne mutlu, çağdaşıyım sevdiğim çoğu yazarın..
Ne mutlu, aynı döneme denk gelmese de ömürlerimiz, çağdaşıyım sevdiğim çoğu şairin..
Ne olur biz de gidelim Melih Cevdet'in dediği yere.
Ne varsa şerre dair, bırakalım ardımızda.
Mümkün mü?
Mümkündür.


Biz istersek şayet, her şeyi yaparız.
Ve her şeye alışıyoruz yaşadıkça.
Ölüme kalıma, ızdırap veren sevdalara.
Her şeye ama her şeye ..
Edip Cansever soluyoruz sonra..
'Sıcak bahar ikindilerine
Harbe, sevda çekmeye..'
Her şeye alışıyoruz.


Ahmet Arif'i alıyoruz karşımıza..
'Dağlarına bahar geliyor memleketimizin'
Bahar doğurur hepimizi.
Baharda doğururuz içimizdeki sevgiyi.
Bir şair tutar elimizden yine, ne güzel dokunur yüreğimize..
'Bir bahar günü doğdun sen
Baharın ta kendisi oldun sen..'
Karakoç Sezai..
Bildiniz mi?


Baharda doğduk, baharla doğduk, bahara hapsolduk.
Sever misiniz baharı?
Peki ya aşka, sevdaya, hâsılı hayata dair sözünüz var mı söyleyecek..?
İki kelâm aşk sözü edebilir misiniz?
O halde çoktan tanışmış olmanız gerek Turgut Uyar'la..
Bahar gibidir şair..
Baharı müjdeler.


Hayatı karakalem bir resim gibi çizer, koyar önünüze.
Sonra bir yağlı boya tablodan, renk renk dolar taşar hayatımıza.
Kırmızı olur, mavi olur..
Kuş gibi şakır, kuzu gibi yayılır upuzun yaylalara.
'Küçücük pencerem bahçeye bakar
Bademler, erikler geceye bakar
Bir ışık dökülür yapraklardan şıkır şıkır
Filizler susmuş, tohumlar uyumuş;


Bir an durmuş, genişlemiş büyümüş
Bir eski şarkı, bir eski bahar, bir bildik deniz
Vakit nisan ortasında bir akşam…
Bu şiirde sevda sevda üstüne
Senelerdir veda veda üstüne
Yareli yüreğimde dağ dağ üstüne
Vakit nisan ortasında bir akşam.
Mehtap ettiğinden bihaber


Kuşlarla, çiçeklerle, balıklarla beraber
İki tel kumral saç olsa avucumda şimdi
Ağlayıp ağlayıp avunsam…'
İki küçük kuş konsa..
Biri sağımıza, biri solumuza.
Hiç bir kudret güç yetiremese kolumuza..
Biz ki baharın güvercini, aşkın kumrusu, tertemiz Nisan akşamlarının vazgeçilmez yavuklusuyuz.
Biz ki elemişiz içimizdeki kini, nefreti..
Bahar olmuşuz.


Ne garip adam Orhan Veli!
Ne gizemli veli..
Bir görev için gelmiş ve gitmiş gibi..
Kendisine öğütleneni, yazmış ve söylemiş gibi..
Susacağı günü beklerken, duraklar arasında dolaşırcasına, sevdalarla oyalanmış gibi.
Ne güzel adam Orhan Veli!


'Sanma ki derdim güneşten ötürü;
Ne çıkar bahar geldiyse?
Bademler çiçek açtıysa?
Ucunda ölüm yok ya.


Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten
Güneşle gelecek ölümden?
Ben ki her nisan bir yaş daha genç,
Her bahar biraz daha âşığım;
Korkar mıyım?


Ah, dostum, derdim başka..'
Korkmak bize yakışır mı?
Korkulur mu bahardan, güneşle gelecek ölümden?
Ama inadına yaşayacağız.
Güneş, yusyuvarlak sallanacak yine tepemizde.
Yakacak, kavuracak tenimizi.
'Aman Allahım, bugün ne de sıcak böyle!' diyerek dikleyeceğiz seyyar satıcıdan aldığımız buzlu limonatayı.
Deniz çarşaf gibi.


Mavi bir masa örtüsü gibi duruyor önümüzde.
Açacağız rakımızı..
Kavun yine o kavun.
Peynir yine o peynir.
Lezzet yine aynı lezzet.
Belini kıracağız yine yanlış giden şeylerin, keyif masalarında.


Belini kıracağız yine, zulmün, karanlığın..
Parlatacağız kafaları, bembeyaz yarınlar misali..
Bir şiir, bir şair, bir rakı, bir dilim peynir.
Tüm güzellikler sizin, bizim, hepimizin..
Hiç bir darlık, zorluk, ebediyen sürmez ki!
Koşup yorulacağız yine.


Ayakkabımız sıkacak, bir sedir arayacağız, belki bir söğüt gölgesi..
Belki öyle acıkacağız ki, çiğnemeden yutacağız yine soframızdaki lokmayı.
Bedri Rahmi, karadenizin en güzel çocuğudur..
Resim çizer gibi şiir söyler, şiir söyler gibi resim çizer.
Karadeniz'in en güzel rengidir Bedri Rahmi..
'Yılda bir kere çıldırır ağaçlar sevincinden


Rabbim, ne güzel çıldırır.
Yılda bir kere uzatır avuçlarını yaprak;
Sevincinden titreyerek.
Yılda bir kere kendini verir toprak
Yılda bir kere yarılır bahçeler hazdan
Rabbim ne güzel yarılır.
Biz de bir kere sevinebilseydik.


Çiçek açmış ağaçlar gibi çıldırasıya.
Kim bilir belki bir gün sulh olunca
Biz de deliler gibi seviniriz,
Ağaçları ve baharı taklit ederiz
Renkli bez parçalarıyla donatırız şehri
Renkli ampuller asarız pencerelerden
Kimbilir belki bir gün sulh olunca
Biz de çatır çatır çatlarız binbir yerimizden
Ağaçlar gibi.'


Hem çatlayacağız binbir yerimizden ağaçlar gibi..
Hem çatlatacağız kötü günleri..
Ve sereceğiz yere, en aşılmaz zorluğu, darlığı..
Yıkıp geçeceğiz..
Mutlaka.
Nisan akşamlarına inanın.