Av. Tufan Akcagöz

BAHAR GELMİŞ

Av. Tufan Akcagöz

Sevdiğim yazarlar birer birer ölüp gidince kitap okumayla arama mesafe koyduğum doğrudur.

 

Ancak her ilkbahar geldiğinde, içimdeki okuma isteği öyle depreşir ki, bana elini yine en sevdiğim yazar ve şairler uzatır.
Ben kimi seversem, o olurum.

 

Her bahar Orhan Veli olurum mesela.
Sigara içmediğim halde, müptela gezerim.
Nâzım olur, düzene kafa tutarım.
Aşık olurum, sular seller gibi..
Serseri bir duman gibi gezer dururum, sırılsıklam..
Kül olurum.

 

Zaman bir eski dost gibi duruyor karşımda.
Sevdiğim şairler birer birer ölüp gidince, onlarla birlikte öldüğüm doğrudur.
Her bahar, yarım kalan bir dize gibiyim.
Uzanırım toprağa.

 

Kulak veririm börtü böceğe.
Ne söyler, ne anlatır ağaçlar?
Hayvanların kendi aralarında konuşmalarına şahit olurum.

 

Geveze kuşlar, sır vermeyen kelebekler..
Hepsi birer birer geçer önümden.
Karıncanın gözü görmez, beni, seni, arş-ı âlâyı..
Bir yazgı olurum.

 

Bir düş gibi kalırım sarhoş gönüllerde.
Hiç düşünmem açlık ne, sefalet ne!
İçim dışım gökyüzü..

 

Bir sofra kurarım gönlüme göre..
Sevdiğim şairleri oturturum teker teker.
Bir köşede o, diğer köşede ben.
Bir köşede yalnızlığım, diğer köşede zenginliğim.
Bir köşede fukaralık ışık tutar masama, diğer köşede giz..

 

Güzel günler yakında, merak etme.
Hele bu sofra dağılmasın hiç.
Hele hiç tükenmesin mey.
Gerisi kolay.

 

Gerisi çocuk oyuncağı.
Zaman, eski bir düşman gibi duruyor karşımda şimdi.
Sinsi, pis sakalları birbirine girmiş.
Zaman ki, en mutlu günlerimin kıskanç hasmı.
En kötü günlerimin sessiz tanığı..

 

Bir ülke kurarım, eski zaman hikâyelerindeki gibi.
Bir ülke kurarım ki, içinde, sen, ben, yalnızlığım.
Sevdiğim şairler, her yanında ülkemin.
İsimleri cadde ve sokaklarını kaplamış.
Heykellerine bir bakan, bir daha bakıyor.
Alışabilecek misin buna?

 

Sevebilecek misin, bir güzel roman gibi duran yağlı boya aşk resimlerini?
Ben iki kişi, sen tek.

 

Ben ve yalnızlığım, sarıverse seni ansızın.
Çare bulmak için içimdeki suskunluğa.
Bir çift taze kumru, havalandırsa kanatlarıyla keşke içimdeki sessizliği.
Her bahar, kuş gözü bir umudun paçasından tutar sürüklerim.

 

Benimle gelen ne varsa, kim varsa, karşısına geçip önümü iliklerim.

 

Düş olur, kış olur, allı morlu menekşeler olur..
Ezilip giden hayaller olur..
Dost iklimler, gülen yüzler..
Yabancı kavgalar.

 

Ziyan olmuş gitmiş dünlere ait sabır taşları..
Çok çekilmekten başı dönmüş tesbih tanesi gibiyim.
Kuru bir ekmek kadar naif, dolu bir göz yaşı kadar hudutsuz..

 

Beceremediğim ne varsa hayata dair, üstüne düşer, yanıma alırım.
Elimde kırılgan bir düş kalır.
Umut kalır..
Hüzün kalır ki, ekmekten öte bir ihtiyaçtır kıymetini bilene.

 

Ben, upuzun yaylalarda, kimse ne der diye düşünmeden seğirten bir yılkı atı gibi karşımda duran heyecan dolu bir umut var etmişim içimde.
Var mı başka bir hayat, tıpkı senin gibi, etiyle kanıyla cana dokunan?

 

Var mı başka bir hayat, küçük bir serçenin titrek kalbi, yavru bir köpeğin sadakatini içinde barındıran..

 

Dur bak dinle, yine geliyor elinde zilleriyle huzursuz akşamların musallat gerçeği.
Dur bak dinle, vuracak yine kırbacını olanca gücüyle yere..

 

Kıracak zilleri, dağıtacak masayı.
İçinde bir oya gibi büyüyen umuda saldıracak.
İzin verme buna, veremezsin..
Sen, iki adım gittin, üç adım yazdırdın zamanın büyük defterine.

 

Bu yüzdendir saçındaki ak, yüzünün çizgileri..
Şimdi bırakamazsın içindeki hevesi.
Böyle ulu orta dağıtamazsın domur domur çiçekleriyle bezenmiş gülistanı..
Duy bak ne söylüyor sana kainat..

 

Bahar gelmiş..
Sana yeniden doğup büyümen için fırsat veriyor söğüt yaprağı.
Görmüyor musun?
Duymuyor musun?
Konuşuyor, fısıldıyor..

 

Hışırdayan yaprakların türküsüne dem tutuyor yeşil fistanıyla bayırlar.
Bahar gelmiş..