Av. Tufan Akcagöz

VEBAL

Av. Tufan Akcagöz

Kim ne söylerse söylesin, AK Parti hükümetlerinde İdris Naim Şahin'den sonra en etkili İçişleri Bakanı, Süleyman Soylu'dur.


BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder,
'Kurbanam kalın kaşına. Taç yakışan başına. Bir gün görmesem ey İdris Naim, yanarım ataşına.' diye boşuna şiir yazıp söylememiştir hakkında.
İdris Naim'in başına yakışan tacın, Süleyman Soylu'da daha iyi duracağı muhakkaktır.
Bir kere, tepede saç olmadığı için tacı ayarlaması, kondurması daha kolay olur.


Ayrıca kafa çapı da İdris Naim'den daha kibar ölçülerde olduğu için taç, estetik görünecektir.
Tayyip Erdoğan'ın, adam seçerken tüm bunlara dikkat ettiğini, boy, pos, kaş, göz ve sair organların durumunu eleyip bir karar verdiğini düşünüyorum.
Kim vatandaşa ve özellikle muhalefete ne kadar bağırabiliyor, mutlaka bunları da ölçüp tartıyordur.


Neyse, konumuzun kahramanı Süleyman Soylu..
O nedenle sağa sola sapmayalım.
Soylu, 'Tüyü bitmemiş yetimin hakkını sormazsam namerdim' dediği Tayyip Erdoğan'ın tarafına geçtiği gün zaten tarihe geçmişti.


Cuma günü gece 12'ye iki saat kala aldığı sokağa çıkma yasağı kararı o nedenle, devede kulak kalır.
Ancak, ruh sağlığımız açısından bu kararı analiz etmemizde fayda var.


Cuma gecesi bu kararı duyar duymaz, bir an için korona virüsün hükümete sızdığı endişesine kapıldım.


Gerçekten bir an için, paralel virüs yapılanması ile karşı karşıya kaldığımızı düşündüm.
Ekranlara yansıyan görüntüleri gördükçe, bu fikrim iyice pekişti.


Çünkü, eski bir istihbaratçı aynen şöyle söylerdi:
'Bir olayı tahlil ederken, ortaya çıkan sonuç kimin işine yarıyor, ona bakın.'
Baktım, İçişleri Bakanı'nın aldığı sokağa çıkma yasağı kararının sonucuna, koronanın işine yarıyor.
2 saat boyunca, vatandaş ekmek kuyruğunda.
İç içe, dip dibe.


Sosyal mesafe, hak getire..
Çoğunda maske dahi yok.
Eliyle ağzını kapatan var.
Hani biz evden çıkmayacak, bu izolasyonla koronanın yayılmasını önleyecektik?


Böyle bir kararı, korona hükümete sızmış olmasa başka hangi kudret aldırabilir?
Gelelim sadede.


Dün gece, sokağa çıkma yasağının bitimine 2 saat kala Türkiye, İçişleri Bakanı Soylu'nun istifası ile sarsıldı.


Bakan, aynen şöyle söylüyor istifa metninde:
'Gayretle ve titizlikle yürütülen bir süreçte, tamamen salgının önlenmesine yönelik hafta sonu sokağa çıkma kararının uygulanmasının sorumluluğu, her yönüyle şahsıma aittir. Başlangıçta kısıtlı saatlerde de olsa ortaya çıkan görüntüler, mükemmel yönetilen bu süreçle uyuşmadı.'


'Ortada, mükemmel yürütülen bir süreç mi var ki uyuşmasın' dediğinizi duyar gibiyim.
Başından beri kör topal ilerliyor işler.
Akabinde duyduk ki, Bakan Soylu'nun istifası külliye tarafından kabul edilmemiş.


Devlet geleneğimizde olmadığı için, pek alışık olamadığımız istifanın şaşkınlığını üzerimizden henüz atamamışken, bir de bununla sarsıldık.
Allah'ım, neler oluyordu?

Neler oluyorsa oluyor, asıl olan millete oluyordu.
Devletin tepesinde sergilenen kumpanyanın, keşke koronavirüs tedavisine bir faydası olsa.
Keşke Bakan Soylu'ya düzülen methiyelerin binde birinin, saçma sapan bir saatte uygulanan sokağa çıkma yasağı sonucu vatandaşın virüsün yayılımına yaptığı katkıya bir etkisi olsa.
Ama yok!


İçişleri Bakanı Soylu, madem ki tüm sorumluluk şahsıma aittir diyor; bu bir vebaldir..
Bu vebal, korona virüsün bundan sonraki yayılma hacmi kadar büyüktür.


O nedenle, Sağlık Bakanı her akşam hastalıkla ilgili raporu açıkladığında aklımıza gelecek ilk isim Süleyman Soylu olmalıdır.
Aldığı vebal, bakalım başımıza ne kadar büyük sıkıntı açacak..


'Hayatımın sonuna kadar sadık olacağım Sayın Cumhurbaşkanım beni bağışlasın.' demek kolay..
Zaten bağışladı da..
İstifayı kabul etmedi.


Git, kime sadık olursan ol ayrıca, bize ne!
Ancak, toplum sağlığı açısından öyle büyük bir belâyla karşı karşıyayız ki, millet seni nasıl bağışlar onu bilemiyoruz.