Av. Tufan Akcagöz

HEPİMİZ MÜLTECİYDİK

Av. Tufan Akcagöz

Otuzun üzerinde şehit verdiğimiz günün ertesi, mültecilere sınırların açıldığı çağrısı ile uzun zamandır ülkemizde zorunlu mukim olan insanların Yunanistan sınırına akın ettiğine şahit olduk.

Kimi, yine bilinen yolu denedi ve ölümle kalım arasındaki netameli çizgide ilerleyen feribotlara doluştu.
Çoluk, çocuk..
Kimi Afgan, kimi Suriyeli, kimi Iraklı..
Orijini ne olursa olsun, hepsi insan!
Öyle değil mi?
2 Eylül 2015'te Muğla'nın Bodrum ilçesinde, 14 kişinin bulunduğu fiber tekne battı, hatırlayın.
Belki 'Aylan bebek' dersem hatırlamanıza yardımcı olurum.
3 yaşındaki Suriyeli Aylan bebeğin Akyarlar Mahallesi'ndeki Fenerburnu sahiline vurmuş, sırtını insanlığa dönmüş cansız bedenini unutmak mümkün mü?
Hep birlikte üzüldüğümüz, kanımızın çekildiği ve yaşadığımız sürece unutmayacağımız bir görüntüydü.
O küçük yavru, o bahtsız gemiden sağ kurtulsa, bugün 8 yaşında olacaktı.
Farzedelim, Samsun sokaklarında annesiyle babasıyla geziyor..
Kırmızı tişörtü, lacivert kısa pantolunu ve simsiyah saçlarıyla..
Ölmemiş ve aramızda yaşıyor.
Geziyor Samsun sokaklarında ve simsiyah gözü, esmer bedeniyle..
Keşke o gemide olmasaydı da, şimdi etiyle kanıyla yanımızda olsaydı.
Aylan bebeği 3 günde unuttuk.
Unuttuğumuz içindir ki, bir yabancı düşmanlığı bütün havsalamızı pençesine aldı, sıkıyor, sıkıyor..
Unuttuğumuz içindir ki, kendi topraklarını bırakmak zorunda olan insanlara 'asalak' gözüyle bakıyoruz.
Kimse kimsenin memleketinin meraklısı değildir mirim!
Kimse bayılmıyor bizim memleketimize.
Evet, dünyanın en güzel topraklarında yaşıyoruz belki..
İklimiyle, doğasıyla başka bir Anadolu yok.
Ama sorun bakalım o Suriyeli'ye; silahların patlamadığı İdlip mi, yoksa diyarı gurbet Samsun mu güzel?
İnsan, susuz bahçesinin kurumuş meyve ağacını bile özler, siz ne diyorsunuz!
Milyonlarca mülteci, Türkiye topraklarında yaşıyor.
Bir kısmı Samsun'da..
Bu mültecilerin yüzde kaçı ortadoğudaki akan kanın doğrudan sorumlusu?
Adı üzerinde mülteci..
Yani, sığınmacı.
Bu, uluslararası hukuk terminolojisinde yer alan bir kavram.
Allah göstermesin, öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, kimin nereye ve kime mülteci olacağına tek bir füze karar veriyor.
Sosyal medyayı takip ediyorum, aman Allah'ım!
'Defolsunlar!'
'Gitsinler ülkelerinde savaşsınlar, vatan hainleri!'
'Nargile içip, gülüp eğleniyorlar.'
'Pis herifler!'
Tepkiler bu minval üzere ilerliyor.
Sarsılıyorum, sinirleniyorum, bir türlü kabullenemiyorum.
'Hem Aylan bebeğe üzülüp, hem bu tepkileri koyan aynı milletin fertleri olamaz' diyorum.
Bu mümkün değil.
İnsanlık tarihi boyunca çok çeşitli sebeplerden, insanlar göç etmek zorunda kaldı.
Kuraklık, açlık, hastalıklar, fiziki imkansızlıklar ve en beteri de savaşlar nedeniyle.
Şimdi birileri, hiç düşünmeden mültecileri hedef alıp, 'Kendi memleketlerinde savaş var, onlarsa kaçıp buralara gelmiş!' diye bağırıp çağırıyor ya..
Savaşı filmlerdeki gibi sanıyorlar eminim.
Artık savaş, beden gücüne de dayanmıyor.
Bomba patlıyor, o gün hedefte sen varsan, seninle aynı kaderi paylaşan diğerleri ile birlikte ölüyorsun.
İşte savaş bu.
Bir bomba geliyor patlıyor, belki sesi bile cansız bedenine konuyor.
Canını elinden alan bombanın sesini duyamıyorsun bile, anlıyor musun?
O geldiğinde sen gitmiş oluyorsun.
Ki Türkiye'ye sığınan insanlar, asker de değil.
Çok acımasız davranıyoruz.
Sürekli dışarıda saçları jöleli, geziyorlarmış.
Ne yapacaklar, evde mi oturacaklardı?
Nargile içiyorlarmış.
Biz önlerine ne koyarsak onu mu yiyeceklerdi?
Onların da insan olduğunu unutuyoruz.
'Kendileri yetmiyormuş gibi, bir de üç beş çocuk yapmışlar' diyoruz.
Bunda çocukların suçu ne?
Neymiş, hükümet onlara para veriyormuş, durumları bizden iyiymiş!
İyi de bunun hesabını hükümetten sorsana!
Sormuyorsun.
Çünkü gücün, nefesin, baruta ve kana bulanmış toprağını bırakıp gelen zavallıya yetiyor.
Faili mülteci olan, basına da yansıyan bir kaç cinsel istismar vakası yaşanıyor, hemen içindeki yabancı düşmanlığı depreşiyor.
'Defolsun sapık herifler!' diye bağırıyorsun.
Yapma!
2011-2020 yılları arasında Türkiye'de 150 binin üzerinde çocuk istismarı vakasının yaşandığını biliyor musun?
Bunların failinin mülteciler olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun.
Ağır şeyler söylüyor, haksızlık ediyorsun.
Etme!
7-8 yıldır Türkiye'deler.
Onlar dilimizi öğrendi, keşke biz de onlardan bir kaç cümle öğrenebilseydik.
Hiç mi aralarında sesi güzel olan yok..
Keşke onu bulup, kendi dilinden ağıtlar dinlemeyi deneseydik.
Neyse!
Sarı saçlı Alman, kesif bir duman kokusu ile uyandı bir gün..
Günlerden pazar, aylardan hazirandı.
Bavyera'daki klasik Alman evinin eprimiş ahşap çerçevesini açtı.
Dumandan göz gözü görmüyordu.
Hemen itfaiyeyi aradı.
İtfaiye, adresi istedi, bölge bilgilerini aldı.
Aradan on dakika geçti geçmedi, bir ambulansla birlikte yangın müdahale ekibi oradaydı.
Pazar uykusundan uyanmamak için önce direnen, ancak yoğunlaşan koku ve dumana karşı direnemeyip ayağa kalkmak zorunda olan altmış yaşlarındaki Her Müller ve aynı yaşlardaki eşinin oturduğu mütevazı evin komşusu, Çinli Bay Juan Lee ve eşi Bayan Hui idi.
Bu iki Çinli, memleketlerini bırakıp gelmiş, bir taraftan Almanya'da yaşamaya ve çalışmaya devam ederken, diğer taraftan kazandıkları paraların bir kısmını memleketlerine göndermekte, geri kalan parayı biriktirmekte; ve Çin'den getirdikleri mangal yakmak, tavla oynamak, yüksek sesle konuşmak, yere tükürmek gibi alışkanlıkları da devam ettirmekteydiler.
Yalnız yaşayan Lee çiftinin yanına 5 yılda 4 çocuk eklenmiş, Çin'de yaşanan bir askeri darbeden kaçan politik göçmen yeğen de ilave olunca aile epeyce kalabalıklaşmıştı.
İtfaiye ekibinin, dumanın yangından kaynaklanmadığını, ortalığı kaplayan karaltının, odun kömürüne takviye bilcümle ağaç dalına ait mangal dumanı olduğunu anlaması bir kaç saniye sürdü.
Her Müller'in komşusunun Çinli olmadığının anlaşılması bakalım ne kadar sürecek!
O da size kalmış.
Ha mangal, ha nargile..
Demem o ki sevgili seyirciler, kader kimimize doğduğumuz yerde ölme şansı vermiyor.
Gittiğimiz yerlere her ne kadar uyum sağlamaya çalışsak da, kendi kültürümüzü taşıyoruz.
Kültürün içinde ne varsa onu..
İnanın böyle.
- Sen Arap'a mı düşmansın?
Değil.
- Arap'ın nargile içmesine mi?
Değilim ama gıcık oluyorum.
- Peki.
Tarih boyunca biz insanlar, oradan oraya gezip durmuşuz.
Şecere tutanınız var mı?
Ya da ailenize ait bir şecere belgeniz var mı?
İçişleri Bakanlığı, üstsoy sorgulama hizmeti getirdi, millet çıldırmış gibi bu hizmetten yararlandı.
Onda da en fazla, babaannemizin babaannesinin adını görebildik ki bu bizi en çok 1850'lere götürür.
Ya daha gerisi?
Azizim, oradan buradan şuradan geldik, bu bir kabahat değil.
Hep bir muhaceret, hep bir tehcir..
Savaştan kaçmak vatana ihanettir diyenler, hiç savaş görmemiş olanlardır.
Evet vatan tehlikede ise, can uğruna, özgürlük uğruna verilecek namus kavgasından kaçana, saklanana vatan haini diyebiliriz.
Peki ya tüm savaşlar öyle mi?
Birbirimizi suçlamayalım.
Biri Arap, biri Türk..
Kimi Çerkes, kimi Rum..
Hepsi insan.
Sen köpeğine arap ismini koyarken hiç düşünmüyorsun ama asker arkadaşın ve hatta çok sevdiğin Hataylı devren var ya, sana bu yüzden Arap olduğunu söyleyemiyor.
Yapma!
Sadece sen yoksun ki bu dünyada.
O da var, sen de varsın..
İyi ki varsınız!
İyi ki ayrı ayrısınız.
İyi ki o esmer, sense buğday tenlisin, diğeri ise kumral..
İyi ki, iyi ki, iyi ki!
Nasıl çıkıyor ağzından o kötü sözler?
'Ne Şam'ın şekeri, ne Arap'ın yüzü' derken, şekeri seviyorsun madem neden vazgeçiyorsun?
Anladıysan Arap mı oluyorsun illa?
Arap olunca ne oluyor?
İşlerin Arap saçına dönüyorsa, bunun suçlusu sensin.
Hem ne var Arap saçında?
Bak bu gidişle, Arap yağı bol bulunca sana ikram etmeyecek ona göre!
Kalacaksın öyle.
Yalnız, yapayalnız.
Ne diyorduk; kimimiz oradan kimimiz buradan geldik.
Hep bir muhaceret, hep bir göç hali.
Kimimiz ecnebi gelip ihtida ettik.
Kimimiz geldiğimiz gibi kaldık.
Aman ha önce biz geldik ukalalığına saplanıp kalma.
Biz dediğin kim?
Binlerce yıllık uygarlık toprağı üzerinde söylüyorsun bunları.
Komik olma!
Kimi Rus zulmünden kaçan Çerkes, kimi sefere çıkmış bir yeniçeri torunu.
Kimi bir karadeniz kentinden savrulup, başka bir karadeniz kentine göç eden 'dil bilmez gürcü'.
Sen hangisisin?
Kars'ın Karacaören köyüne yolun düşerse uğrayıver.
Yüz elli yıldır bu köyde yaşayan Almanlar var.
Alman Rus savaşı, Osmanlı Rus savaşı derken; Estonya'da esaret ve sonuçta Kars'a sürgün..
Yine savaş, yine savaş!
Yüz elli yıldır bu topraklardalar.
Buraya ait olabilmek için kaç yıl daha geçmesi gerekiyor?
Ege'de yaşayan Afro Türkler var, duydun mu?
Dedeleri beş yüz sene evvel gelmiş Afrika'dan.
Dışları kara, içleri bembeyaz..
Kimisi köle olarak gelmiş, kimisi yine dönemin politikalarının kurbanı olarak.
Ege şivesi konuşuyorlar..
Bunda şaşıracak bir şey yok.
Sen Anadolu toprağında yaşıyorsun.
Bir tarafın mezopotamya, bir tarafın ege..
Bastığın toprağı tanımazsan, düşman olursun senden gayrısına.
Sokrates öncesi çağın ve felsefe tarihinin ilk filozofları, Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes..
Üçü de İzmirli..
Gururlansana bununla!
Daha bir çok filozof, senin benim gibi Anadolulu.
Dünyanın ilk yazılı anlaşması bu topraklarda imzalandı efendi!
Hitit derler, sadece bir devlet değil, aynı zamanda medeniyet kurmuşlar kardeşim.
Hangisisin sen, frigyalı mısın yoksa?
Her Ankaralı biraz Frigyalı mıdır dedin!
Haklısın.
Atatürk'ün, kaybedilen bir Osmanlı toprağı için çok üzüldüğü bilinir.
Nasıl üzülmesin.
Doğduğun, çocukluğunun geçtiği coğrafya, kartlar yeniden dağıtılınca Yunanın elinde kaldı.
Ah Selanik!
Dramatik değil mi?
Sonra, malum; mübadele..
Sene 924.
Oradaki buraya, buradaki oraya..
Hiç bilmediğin topraklara doğru yol alıyorsun.
Soydaşlarının yanına gidiyorsun belki ama içinde hep bir burukluk.
Gemidesin ve o yol hiç bitmeyecekmiş gibi..
O geminin seni nasıl bir yere götüreceğini kestiremiyorsun bile.
Buradan oraya gidenlere 'Türk tohumu' dendiği gibi aşağılanmadın belki bir gün bile ama sen ısrarla mübadilim derken, sana 'muhacir' diyen kimi kendini bilmezlerin kullandığı sözcüklerin birbirine çarparken çıkardığı 'sonradan gelen' tınısını duymuyor musun?
Peki o zaman.
Sıkma canını.
Hepimiz iltica ettik aslında, hepimiz mülteciyiz.
Hayata da, bu topraklara sığındığımız gibi sığındık ve saklandık.
Özel değiliz.
Afrika kökenli Obama, koca Amerika'ya Başkan olduysa bu onun şansıdır ama kimi akrabaları hala Kenya'da, adil bir dünya düşlüyorsa bu onun şahsi talihsizliği midir?
Derdin fitili derinde dostum ..
Sıkıntı büyük..
Şimdi akın akın gidiyorlar ülkemize sığınan binlercesi.
Yolları açık olsun.
Yunanistan, kapıyı bacayı kapatmış, gaz bombaları ile karşılıyor onları.
Çoluk, çocuk, genç, yaşlı..
Ekmeğe, suya muhtaç, sınır boylarında bekliyorlar.
Her zorunlu göç dramdır, anlıyor musun?
İnsanlar keyifleri için sayfiye kasabası ararlar, bu öyle değil..
Hasılı, o insanları, güven duyacakları memleket topraklarına uğurlamak için çaba harcamadıktan, işi bu duruma getiren mel'un ortadoğu politikasından kurtulamadıktan sonra göçmenlere yönelik her türlü düşmanlık, katı bir faşizmdir.
Aylan bebeğin suçu ne?
Ölmese, bugün sekiz yaşındaydı.
Biz bakardık insanlık namına, keşke ölmeseydi.
Savaşlar kötüdür yoldaş.
Savaşın kendisi başlı başına beladır gardaş.
Bu beladan kurtulmak zorundayız sağdıç.
Sen savaşı yarat, sonra sonuçlarına düşmanlık besle!
İnsan değilsin.