Av. Tufan Akcagöz

RAHŞAN HANIMIN ARDINDAN

Av. Tufan Akcagöz

İki tür siyasetçi var.
Biri alan, diğeri veren..
Ecevitler, bu ikinci gruba giriyor.

Siyâsete adanmış bir ömür, millet için harcanan çabalarla geçen yıllar ve gözle görülür bir emek..

Rahşan Ecevit'in vefatı bana Ecevitli yılları anımsattı.
Büyük bölümünde henüz hayatta olmasam da, anlatılanlardan, söylenenlerden, okuduklarımdan hafızamda kalanları tazeleme fırsatı buldum.

Ruhu şad olsun, Rahşan hanım Bülent Ecevit'in hem eşi, hem siyaset arkadaşı, hem de çoğu zaman rehberiydi.
Temiz bir yaşam sürdüler.

Bu nedenle kimse arkalarından, 'Çaldılar, çırptılar' diyemiyor.
Aldıkları eğitimle, görgüleriyle ve yaşam çizgileriyle her zaman örnek kişi olmayı başardılar.

Bu kolay bir iş değil.
Hem uzun yıllar siyasetin içinde kalacak, hem de kirlenmeyecek ve örnek olmaya devam edeceksiniz.

Halk sevdiği siyasetçiye isim takar.
Süleyman Demirel'e 'Baba' dediler mesela.
Bülent Ecevit'e de 'Karaoğlan' dedi bu millet.
Şimdinin, sipariş 'Reis' lakabı gibi değildir.
İçten gelir.

Birden bire ortaya çıkmıştır.
O Karaoğlan ki, adını taşıyan mavi renk gömleğiyle Anadolu'yu karış karış gezmiş, en zor yıllarda, suikast tehlikesi altında mitingler yapmış ve 'Toprak işleyenin, su kullananın' diyerek, halktan yana bir düzen için mücadele etmiştir.

Tüm bu zamanlarda yine en büyük destekçisi Rahşan Ecevit'tir.
Mitinglere beraber giderler.
Bu mitinglerin birinde Bülent bey, Rahşan hanımı kalabalığın içinde kaybeder.

Sesini de duyuramadığı için, yüzük parmağını işaret ederek, eşini kaybettiğini anlatmaya çalışır.
Bunu yanlış anlayan kürsü çevresindeki kalabalık, 'Ecevit yüzüğünü kaybetmiş' diyerek aramaya başlar.
Hayatları bu denli iç içedir.

Ancak her zaman böyle neşeli günler yaşamazlar.
Bülent Ecevit, 12 Eylülden sonra üç defa cezaevine girer.
Bunların hepsi ayrı ayrı çile motifidir.
Ömür törpüsü yıllar..

Yasaklı dönemlerinde yol alabilmesi için en büyük rehber, yine Rahşan Ecevit'tir.
Robert Kolej'de başlayan aşk, çok uzun yıllar 'Ecevitler' olarak devam eder.

Halk onları birbirinden hiç ayırmamıştır.
2006 yılında Bülent Ecevit, aramızdan ayrılmış olsa da, onun bir parçası olan 'Rahşan' hayatta olduğu sürece bu böyledir.
Ve işte Rahşan Ecevit'i kaybettik.
Bir dönem kapandı diyebiliriz.

2017 yılında Ankara kitap fuarında karşılaştım kendisiyle.
Yılların verdiği yorgunlukla oturduğu sandalyede, Rahşan-Bülent Ecevit Bilim Kültür ve Sanat Vakfı'na ait kitapları imzalıyordu.
Ne diyorduk; iki tür siyasetçi var.
Biri alan, diğeri veren..

Birinci grubu hemen tanırsınız.
Siyasete girmeden önce pek bir şeyleri yoktur.
Sonra birden ne olduysa olur, hormonlu bir cüzdan kabarması, anormal bir zenginleşme içinde bulurlar kendilerini.
Çocukları, yeğenleri, kimleri varsa ihale kovalarlar, devlet kapısında iş yürütürler.

Bunlara hiç güvenilmez ama devletin kasasını millet nedense bunlara bırakmaya eğilimlidir.

Çünkü bunlar yalanı en iyi konuşan, demagog diye bilinen insanlardır ki, vatandaşı ikna etmesini iyi bilirler.
Kuraldır; bunlar ölünce çocukları Mahkemeye düşer, miras kavgasına tutuşurlar.

Diğer grup ise, veren siyasetçilerdir ki, Ecevitleri örnek gösterdim.
Memleket uğruna neleri varsa harcarlar, giderken de bir Vakıf kurup öyle giderler.

Güzel insanlardır.
Dini diyaneti, siyasete alet etmezler.
Halk için çalışırlar.

Bülent ve Rahşan Ecevit'in, Türk siyasetine bıraktıkları en büyük miras, nezakettir.

Şimdinin kaba saba erbabı siyasetini gördükçe bize, bu nezaketin karşısında bir defa daha şapka çıkartmak düşer.
Rahşan hanıma rahmet diliyorum.

Bülent Ecevit'in cenazesinde, tabutu taşıyan araçla birlikte saatlerce yürüdüğünü hatırlıyorum.

Ne büyük aşk dedirten o sahneyi, unutmak mümkün mü?
Şimdi kavuştular işte.
Güle güle Rahşan hanım.
Güle güle ak güvercin.