Av. Tufan Akcagöz

NASIL ÖFKELENMEM DÜŞÜNDÜKÇE MEMLEKETİMİ

Av. Tufan Akcagöz

Memleket şairi Nâzım Hikmet'in 118. doğum yıl dönümü bugün.

En çok memleket şiirleri yazan ama hayattayken yapmadığımızı bırakmadığımız, zindanlardan çıkarmadığımız Nâzım Hikmet'in..


'Memleketten kaçmasam öldürülecektim' diyor Nâzım.
Ve memleketine hasret, Moskova toprağında son nefesini veriyor.


Yüz yıllık Cumhuriyetimizin en büyük dramlarından, belki de ayıplarından biridir.


'Bir vapur geçer Varna önünden.
Uy karadenizin gümüş telleri.
Bir vapur geçer boğaza doğru.
Nâzım usulcacık okşar vapuru,


Yanar elleri..' diyerek hasretini dizelere döken büyük şair, şiirlerim Türkiye'mde, kendi dilimde yasak diye acı çekerken, aradan bunca zaman geçmesine rağmen aynı ıstırabı biz de yüreğimizde hissediyoruz.


Nâzım, Türkçeyi en güzel kullanan şairlerimizin arasında..
Zaten kaç kişi var ki?


Başka memleketlerde olsa meydanlara heykellerini dikerler, parklara bahçelere isimlerini verirlerdi.


Ben, şairin ahına inanıyorum.


Memleketine hasret giden her şair, yüreğinde ahla gitmiş demektir.
O yüzden mi iki yakamız bir araya gelmiyor nedir!


Şiirin, şairin düşman görülmesinin ana sebebi, etkileyiciliği olsa gerektir.
Her eve girer şiir..


Kimi zaman bir takvim yaprağının arkasında..
Kimi zaman bir gazetenin kuytu köşesinde..


Kimi zaman bir hatibin sözlerinde..
Şiir, zaman mekan tanımaz..
Duvarlar ona engel olamaz..


O nedenledir ki, 1963 yılında hayatını kaybeden büyük ustanın dizeleri, bugün üzerinde bile etkili olabilir..


'Nasıl öfkelenmem düşündükçe memleketimi.
Çırpınıyor ayakları altında bir avuç hergelenin ' derken, bakarsınız birileri üzerine alınabilir.


'Milletimin en talihsiz gecesi, ana rahmine düştüğünüz gecedir.' derken, belki biri çıkıp acaba bize mi söylüyor endişesine kapılabilir.


Ve mutlaka 'Vatan haini!' şiiri, birilerinin gözüne batıp, yasaklanabilir..
Şiirin gücü, işte tam da burada saklıdır.


Keşke daha çok yaşasa, daha güzel şiirler kaleme alabilseydi.
Ama olmadı işte.


Sizin son dileğiniz nedir bilmiyorum ama onunki, Anadoluda bir köy mezarlığına gömülmekti, o da olmadı.


'Başımda bir de çınar olursa, taş maş da istemez hani' dediği bir köy mezarlığına bile hasret gitti.


Oysa ne güzel şeyler söylemiş, anlatmıştı bu toprağın insanları için..
Ne güzel tasvirler taşıyordu dizeleri..


Kuvayı Milliye destanı geliyor aklıma.


Ne güzel anlatıyordu doğu karadeniz insanını..


'Dümende ve baş altlarında insanlar vardı.


Bunlar uzun eğri burunlu ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki..
Sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için
Hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler.'
Belki daha uzun yaşasa, kaçmak zorunda kalmasa, Samsun'u da yazardı kim bilir!


Ölümünün üzerinden elli yedi yıl geçtikten sonra, 'Bu dünyadan Nâzım geçti' dedirtebiliyorsa büyük usta ve güzel duygularla anıyorsa hala birileri onu, yaşadığına değmiş demektir.


Bize de, iyi ki onu tanıdık demek düşer.


Bugün onun doğum günü ve Nâzım artık 118 yaşında.


1902 yılında Selanik'te Paşa torunluğu ile başlayan, sürgünler, hapisler ve memleketin dışında, büyük bir hasretle sona eren yaşam..


İyi ki doğdun Nâzım.


Biz senin kıymetini bilemedik belki ama iyi ki bu güzel memleketin ozanısın.