Av. Tufan Akcagöz

HANİ EKONOMİ TIKIRINDAYDI

Av. Tufan Akcagöz

Her kim ki öğrencinin yemeğine göz dikmiş ve bunu bir tasarruf tedbiri olarak görüyordur, en basit tabiriyle aklı başından gitmiştir. 

Yemeğe göz dikmek, emeğe göz dikmekten beterdir.
Öğrenciyi müşteri olarak görürseniz, yapacağınız her hareket, belki size mantıklı gelebilir.
 
Öğrenci müşteri ise, Rektör de patrondur elbette.
Rektör gaddar patron olunca, zavallı öğenci ne yapsın!
Önünde iki ihtimal var.
 
Ya bu sisteme teslim olacak, ya da direnecek. 
İstanbul Üniversitesi öğrencileri ikinci yolu tercih etti, direniyorlar.
Öğrenciden müşteri olur mu?
Olmaz.
 
Öğrenci yemekhanesi, ticarethane gibi idare edilebilir mi?
Hayır.
 
O halde öğrenci buna direnmesin de ne yapsın. 
Öğrencilik yapanlar bilir.. 
 
Hele gurbette kalmışsanız ve ailenizden uzaksanız.. 
Zengin aile çocuğu değilseniz, cebinizdeki para bugün varsa, yarın yoktur. 
 
Yani, bugün toksunuz, yarın aç. 
İstanbul Üniversitesi öğrencileri, 'Öğünümüzle oynatmayız' diyorlar.
Haklılar mı?
Sonuna kadar.. 
 
Rektörlük, onları dinlemek yerine polis copuyla, gazıyla karşılık veriyor. 
Ayıptır.
 
Hakkını arayan öğrenciye saldırmak, devletin mintanında simsiyah bir leke bırakır.
 
Tasarruf mu edeceksiniz? 
Öğrencinin yemeğiyle ne işiniz var, gidin tasarrufu başka yerlerde arayın.
Nerede mi?
 
Cumhurbaşkanlığı, gün başına ortalama 2 milyon 585 bin lira harcıyor.
Bilmiyor muydunuz? 
 
Saray’ın 1 günlük harcaması, yaklaşık 1300 asgari ücretlinin toplam maaşına denk geliyor.
 
İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin indirimli yemek hakkının kısıtlanması ve öğünlerin azaltılması kabul edilebilir bir durum değildir.
O halde, dokunmayın..
Emekçinin emeğine..
Öğrencinin öğününe..
 
Gidin, başka yerlerden tasarruf edin!
Bu ülkede gençler mutsuz ve çaresizse, sorumlusu sizsiniz. 
Bu ülkede gençler, 'Yemekhane kartımda 1 lira kaldı, gidecek yerim de yok, yaşanmaya değer bir hayatım da' notu bırakarak intihar ediyorsa, sorumlusu sizsiniz. 
 
Hem siz niye tasarruf tedbirleri arıyorsunuz ki?
Ekonomi tıkırında, memleket ayarında değil mi? 
Yoksa ana haber bültenleri bize yalan mı söylüyor?
İnanmıyorum. 
 
 
Not: Yukarıda bahsettiğim, 'Yemekhane kartımda 1 lira kaldı, gidecek yerim de yok, yaşanmaya değer bir hayatım da' notu bırakarak intihar eden kardeşimizin adı, Sibel. Adının önemi var mı yok mu bilmiyorum. Nasıl olsa iki gün sonra unutacak değil miyiz? İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi 3. sınıf öğrencisiydi. Parasızdı, işsizdi, çaresizdi, mutsuzdu. Bu biçare halini, tweet atarak duyurmaya çalıştı. Belki derdine derman aradı. Bulamadı. Sibel, en değerli servetinden, hayatından vazgeçti. Cesedini Samatya sahilinde buldular. Yemekhane kartında parası olsa, öğrenim hayatını sürdürebilecek bir iş bulsa, karnı doysa canına kıyar mıydı? Sanmıyorum. Memleketi yönetenler, günah galerilerine Üniversiteli Sibel'in intiharını da eklediler. Geride, bir öğrencinin çaresizliği ve ona derman olamayan bir toplum kaldı. Ve son sözüm: 
 
     Bir yandaş müteahhiti kurtarmak için harcanan parayla bütün Üniversite öğrencilerine, her gün ücretsiz yemek verilebilir. Devletin nihai amacı gençleri yaşatmak olmalı, yandaş sermayedarı kurtarmak değil.