Başbakan sendika toplantısında işçinin birine, 'Geçinebiliyor musun? diye sormuş. 'Ek iş yapıyorum efendim' diye yanıt vermiş işçi; mobilya satıyorum.
Bunun üzerine, 'Peki işler nasıl?' diye sormuş Başbakan. 'İyi sayılır efendim' demiş işçi; ama evdeki mobilyalar bittikten sonra ailece ne yaparız bilemiyorum.
Fıkra böyle.
Bizim memleketteki işçinin durumu, bu fıkradakinden farklı mı?
Herkes bu soruyu sormalı kendisine.
Geçinebiliyor muyum?
Geçinebiliyor muyuz?
Asgari ücret belirleme komisyonu, canhıraş bir çalışma içinde.
Bu komisyonun tarafları var elbette. Bir tarafı hükümet, diğer tarafı ise işçi örgütleri.
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ile bir araya gelmişti, hatırlayın. Atalay, mikrofonları kapalı zannedip 'Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle' demiş ve işçiden yana değil, patrondan yana olduğunu ortaya koymuştu. Şimdi bu yöneticilerden, işçi lehine aktif mücadele bekliyoruz.
Ne olacak bizim bu halimiz?
Türkiye'de, gelir dağılımında eşitsizlik var mı? Var.
Son 17 yılda, millete din iman, kendilerine han hamam kaptıkaçtı siyaseti ile semirenler oldu mu? Oldu.
Millet biteviye oyalanıyor, sömürülüyor mu? Evet.
Milletin çocukları açlıktan ölüyor, kiminin çocukları ise milyonluk törenlerle takdis ediliyor mu? Edilmez mi!
O halde kavgamız bunlarladır.
Kavgamız, ülkeyi sömürü düzeni hâline getirenlerledir.
Her kimse onlar, oy vermeyeceğiz, verdirmeyeceğiz.
Başka türlü düzelmez ki sevgili kardeşim. Oy verip, sen getiriyorsun başımıza. Ki başımıza ne geliyorsa böyle böyle geliyor.
Şimdi, işçinin gözü kulağı asgari ücretin ne olacağına odaklanmış durumda.
Sadece işçi mi merak ediyor, patron çok mu memnun bu durumdan?
İşçi, köylü, patron..
Kim varsa, adaleti ayaklar altına almış bir hükümetten, adil bir asgari ücret bekliyoruz.
Bekleyelim bakalım..
Ha bu arada, Türk İş Başkanı, şartlarımız gerçekleşmezse o masada oturmayız demiş.
Olsun, başka masa verirler, oraya oturursunuz!
