Muradiye Ergin

YALAN SÖYLEYİNCE AYNA

Muradiye Ergin

Hepimizin çocukluğunda bilgisiyle güncelliğini hiçbir zaman yitirmemiş hikâyelerden birisidir Pamuk prenses ve yedi cüceler...
 
Hikâyeler masallar filmler tiyatrolar gerçek hayat hikayelerinden esinlenerek yazılır ve uyarlanır aslında. Ders çıkarmamız, hayatta rota belirlememiz için belki?
 
Yıllar sonra yazarların hikâye bulmakta oldukça zorlayacaklarını düşünüyorum. Çünkü doğruyu söyleyen aynalar hemen kırılıyor yok ediliyor. Ya da aynalar yalan söylüyor... 
 
Dünyanın en muhteşem, en mükemmel insanı sensin diyor aynalar. Doğru söyleyince de hemen kırılıyor, paramparça yapılıyor. Hikâyede ise; devrin yöneticisi, prensese doğruyu söyleyen ayna kırılmıyor, doğru olup olmadığının üzerine gidiliyor sonra değerlendiriliyor.
 
Günümüzde hepimiz kendi hayatlarımızın birinci yöneticileriyiz aslında ama dışardan gelen ilk olumsuz değerlendirmede hemen restimizi çekiyoruz.
Dost dediğin doğruyu söyler durumu rafa kalkınca da herkes kendisini muhteşem ve mükemmel ötesi görmeye başlıyor.
 
Ve yalan söyleyen aynalarla çirkinliğin farkına varmadan güzelim diye dolaşıyor insanlar?
 
Yıllar sonra pandemi belki de sinema filmlerinin konusu olacak o dönemin çocukları "Gerçekten böyle bir süreç mi yaşandı?" diyecekler. Covit virüsü gibi dünyayı çepeçevre saran ölümcül tehlikeyi atlattık.Hep o süreçlerde sağlıktan başka önemli bir şey yok derken, o günleri unuttuk yine hayıflanmaya güzeli gazele çeviren bir toplum olmaya başladık.
 
Pandemi de ciddi anlamda sarsılan devletlerden olmadık. Herkes her yerde bir şeyler söylese de ülke olarak beklentinin üstünde, süreci müsbet geçirdik. Kayıplarımız oldu, acılarımız çok taze ama devlet olarak güçlü bir devlet olduğumuzu gördük. Ve akabinde hemen unuttuk.
 
Şimdi de sürekli pahalılık kontrol edilemeyen faiz oranları yükselen dolar, altın hesapları hayat pahalılığı ve benzeri serzenişler?
 
Haklı da olabiliriz, küçük, kendi dünyamızın penceresinden baktığımızda. Ama işin özü şu ki sürekli şikayet ve muhalif bireylerin etraflarına saçtıkları negatif enerji, büyüyor ve domino taşı yıkımı gibi en başa kadar yapılanı yıkarak gidiyor.
 
Sürekli bardağın boş tarafından bakarak söylenen kişiler; şöyle aynaya bakıp "Ben bu ülke için ne yapmışım?" deseler ya! Ayna ayna söyle bana deseler ve iç seslerine kulak verseler ya! Evet, hepimiz yüksek gelen faturalardan rahatsızız. Pazara gidince her şey iki-üç katı pahalı. Alışılagelmişin üstünde olmasından dolayı mutsuzuz. Bizim hiç mi kabahatimiz yok? "Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir." zihniyetine sahip ecdadın nesilleri olarak nerede kaldı insani değerler?
 
Pazarda soğan bulunmaz hale geldi, ya da çok pahalı satılmaya başlandı. Bir baktık ki soğan stoklardan çıkmaya başladı. pazarda "almayanı dövüyorlar" modunda fiyatlar yerlere indirildi. Bir baktık ki saklanan soğanlar filizlenmiş... Aynı şekilde pandemide limon ihracatı yapanlar iç piyasaya ürün vermediler. Ülke olarak ne zaman yurt dışı limon ihracatına kota koyuldu, piyasaya efsane limonlar çıkartıldı.
 
Demem o ki; aynaya bakıp ben nasıl bir insanım, kendime, aileme, etrafıma ne kadar faydalı işler yapıyorum diye sormak lazım? Doğru söyleyen de dile gelen de vicdanınızın sesi...
 
Ayna ayna söyle bana!
 
Aynanız vicdanınız,
 
Vicdanınızın sesine kulak kapatmayın!
 
Emin olun ki; insani değerleri zedelenen her toplum bireyleri önce kendi ahlâkını düzeltmekle mükelleftir.
 
Kişi düzelirse toplumlar da düzelir..