Muradiye Ergin

BİR PARMAK BAL 

Muradiye Ergin

Toplumsal cinsiyet eşitliği diye bir furya başladı. Cümleyi ilk duyduğunuzda oldukça masum; demokrasi ve özgürlük adına son derecede sempatik gelebiliyor insana...
 
 
Ama aslında işin iç yüzünü derinlemesine düşündüğünüzde  bunun  hiç de masum olmadığını görebilirsiniz.
 
 
Cinsiyet faktörü denilince hemen hemen hepimizin aklına Kadın, erkek gelir. Bizim gibi çoğunluğu müslüman olan bir ülkede başka türlüsü düşünülmez. -Her ne kadar kimse kimsenin din adına yaşama şeklini sorgulamasa da müslüman kimliğini red etmiyor.- Dolayısıyla başka türlüsü ilk etapta düşünülemiyor. Oysaki “su uyur, düşman uyumaz.” atasözünde olduğu gibi emperyalist güçler hiç uyumuyor.
 
 
Öyle ince öyle derinden, ilmek ilmek başımıza çorap örüyorlar ki; hiç farkında değiliz.
 
ya da küçük hesaplarla ağzımıza çalınan bir parmak bala tav oluyoruz.
2010’lu yıllarda Kadın-erkek fırsat eşitliği kavramı oldukça yaygındı. Bilenler bilir -ki şahsen ben de bu kavramın içini doldurmak adına oldukça gayret gösterdim.- Birçok mecrada Kadın hakları ve kadına yönelik önceliklerin olması konusunda gayret gösterdim.
 
2022’lere gelindiğinde ise 2010’lu yıllarda Kadın-erkek fırsat eşitliğinin sağlanması ile ilgili çalışmalarda yer alan birçok kişi ve sivil toplum örgütünün şimdilerdeki söylemi ve eyleminin değiştiğine şahit oluyorum.
Şimdilerdeki söylem, toplumsal cinsiyet eşitliği...
 
 
Yaradılış gereği cinsiyet Kadın ve erkekten oluşur. Bunu kimse red edemez. Ne inanç ne yaradılış ne kural ne kaide bilmeyen kişiler var ki “lgbt” diye tanımlanan cinsel ya da cinsiyet tercihlerini kendilerinin belirleyip şekillendirdiği kişiler de kendilerince ciddiyet kavramı oluşturmaya çalışıp yeni cinsiyet varmış zihniyetini meşrulaştırma ve toplumda normalleştirme çalışmaları yapıyorlar.Bu konu sağlık sorunu,engelli sorunu,ruhsal sorun gibi birçok başlık altında konuşulabilir ama toplumun genel kaidelerinin şekillenmesinde etken olmaması gerekir.
 
 
AB Fonlarını kullanmak konusunda akıllı ve duyarlı olmak zorundayız. AB bize alın bu parayı kullanın demiyor, yıllardır bizim verdiğimiz paraları bize geri veriyor. Kırsal kalkınma, çevreye duyarlılık, engellilere yönelik çalışmalar gibi toplum yararına birçok konuya destek verirken diğer taraftan da bizim değerler ve inanç faktörlerimizin altına dinamik koyuyor. Bizler de bunun ayırımını iyi yapmak zorundayız. AB Fonlarını kullanalım ama üç kuruşa beynimizi yıkamalarına da müsaade etmeyelim...
 
 
İnsanlık değişime ve dönüşüme çok çabuk uyum sağlıyor. Bir bakmışsın ki onların istediği gibi düşünmeye ve onların istediği gibi yaşamaya başlamışsın ve iş işten geçmiştir.
 
Hedefe ulaşmışlar...
 
Hedef aile bütünlüğünü yok etmek çünkü...