Yine kafamda insani davranışlarla alakalı deli sorular... Yine cevabını bildiğim ama inanmakta güçlük çektiğim insan davranışlarındaki yakışıksız gerçekler...
Nasıl ki dünyaya geldikten sonra anne karnında geçen zamanı hatırlamıyoruz. Ebedi âleme geçtikten sonra (yâni öldüğümüzde) dünya âlemini de hatırlamayacağız...
İnanan ve Müslüman insanlar olarak biliyoruz ki dünya hayatında yaşadığımız ve yaşattıklarımız ile yüzleşeceğiz.
Bu gerçekleri bile bile tabiri caizse şu üç günlük dünyada ya da yarına çıkmaya senetimizin olmadığını bildiğimiz halde, bir saniyeyi dâhi geri getiremediğimiz şu âlemde neyimize güvenerek Allah’ın selamını vermeyi esirgiyoruz? Oysaki Selam vermek, selam almak, selam göndermek; duadır, rahmettir, berekettir, güvendir, saygıdır, barıştır, dostluktur, muhabbettir, gönül almaktır.
Belki çok basit gelecek sizlere ama hiç de hafife alınamayacak kadar önemli bir konu aslında. Selam vermek...
Allahın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun anlamına gelen (Selamunaleykum) iletişimin ilk kapısıdır. O Kapıyı açtığınızda içindeki kazanımlara da ulaşmanın yolunu bulmuş olursunuz. Büyükten küçüğe, yaşlıdan gence, zenginden fakire, müslümandan gayrimüslime selâm vererek iletişimin ilk kapısını açmış ve ortama girmiş olursunuz...
Merhaba demek ise iletişimi daha özele çekmek algısı verir. (kişiye, benden sana zarar gelmez anlamına gelmektedir merhaba...)
Verdiğiniz bir selâm ile gönülleri feth edebilir, yine esirgediğiniz bir selâm ile âlemleri yıkabilirsiniz...
Malın, mülkün, makamın, verdiği güç ile bazı insanlar dünyevi değerlere o kadar kapılıyorlar ki burunları havada, masumu, mazlumu görmekten âciz; selamlaşmayı sadece mevkidaşları ile iletişim kurmak için ya da menfaatleri doğrultusunda kullanıyorlar.
Oysaki, Selamlaşmada selam verdiğin kişiye gövdeni de dönerek, ona saygı duyduğunu hissettirerek selâm ve merhaba demek gerekir.
Selamlaşmada ana mantık, zenginin fakire, alimin mazluma, yaşlının gence, yöneticinin kapısına, başkanın bekçisine selâm vermesidir en kıymetlisi.
Yaşama şeklin, yaşama standartın her ne olursa olsun senin yanında kendisini küçük hissedeceğini zannedecek herkese ilk selâm vermek, hal hatır sormak senin insani değerinin ifadesidir aslında...
Kimse kimseden üstün değildir. Üstünlük sadece ilim ve bilim sahibi insanlar, onlar da selâmı veren iletişimin anahtar cümlelerini bilen taraftalar...
Bir de görüp de görmezlikten gelen cehaletin pik yaptığı kişilikler var ya! Görmeleri ve gitmeleri gereken yer psikologlar aslında çünkü iletişimi konuşarak çözemedikleri olayların altında başka sorunlarla mücadele ediyorlar...
Dürüstlük ve insan olabilme olgusu o kadar saf yaşanılabilir bir şey ki hem çok kolay hem de çok zor. Öyle olduğunuza inanıyorsanız, etrafınızda dost, arkadaş, yoldaş sandığınız insanlar dürüst değillerse sizden yavaş yavaş dökülüyor, kopuyorlarsa üzülmenize hiç gerek yok. Çünkü sizin, onların hayatında yeriniz kalmamıştır.
Çünkü sizin arka-plan düşünceleriniz yoktur. Olanlar karşısında net ve şeffafsınızdır bu da sizden kopmalarını sağlar.
Bazen de insanın aynası olursunuz. Doğruyu ya da yanlışı yansıttığınızda da düşerler koparlar sizden... Böyle durumlarda en adil mahkeme kalbiniz en doğru kararı veren hâkim vicdanınızdır...
Atalarımız çok güzel söylemiş “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.”
Hiç önemli değil insan olmanın erdemini bilenlerin yaşadığı onuncu köy var...