Muradiye Ergin

OYUNU KAÇIRMA

Muradiye Ergin

1700’lü yılların sonunda görülmeye başlanan sanayi devrimiyle ilk süreç başlamış oldu. O zamana kadar hemen hemen daima önde olan medeniyetimiz, bu endüstriyel devrimi görmezden gelmenin bedelini koskoca bir cihan şümul devletin elimizden kayıp gitmesiyle ödedik.


Öyle ki, sanayi devriminin başlamasından yaklaşık 150 yıl sonra, Çanakkale sahillerine gelen demirden gemilerin karşısına çıkaracak küçük bir deniz filomuz bile yoktu. Belki de denizde başlayıp denizde bitebilecek bir savaşı ancak 250 bini aşkın şehidimizin kanıyla durdurabildik.


Milletler için, Teknolojiye kulak tıkamanın bedeli her zaman için yıkıcı olmuştur. Milli mücadelemizin sembol gemilerinden küçük bir taka sayılabilecek Bandırma gemisinin bile, İskoçya’da imal edilmiş olması, zamanın teknolojisine maalesef, ne kadar bigâne kaldığımızın bir delilidir.
Dile kolay yaklaşık 150 yıl devam eden birinci sanayi devrimi yani endüstri 1.0 sürecinde ülke olarak incir çekirdeğini doldurmayacak işlerle meşgul olmamız, dışarda ne oluyor ne bitiyor, el âlem neler yapıyor, neler icat ediyor diye bakmamamız yüzünden, çekmediğimiz çile kalmadı.
Sanayi devrimi 1.0 biteli 100 yılı çoktan geçti. Şu anda endüstri 4.0 sürecini yaşıyoruz. Uzay madenciliği diye bir süreç doludizgin yol almaya başladı. Kömürün etkisini yitirmesiyle endüstri 1.0 dönemi bitti, şimdilerde ise petrolün etkisi kaybolmaya başladı. Dünya bir dönüşüm içerisinde ve bu dönüşümde en önemli değer olarak, teknolojik üstünlük sağlayabilecek yer altı kaynakları öne çıkmaya başladı.


Eğer Lityum madeniniz yoksa, artık sizin ne cep telefonunuzun, ne bilgisayarınızın ne de elektrikli aracınızın elektriğini depolayacak bataryanız da yok demektir.

Dünyada yaklaşık otuz yıl yetecek lityum rezervi kaldı. Gelişmiş ülkeler otuz yıl sonrasında da, hala önde olabilmek için UZAY MADENCİLİĞİ çalışmalarına son sürat devam ediyorlar. Geçenlerde Japonya ve Hindistan uzayda dolaşan ve değeri trilyonlarca dolar olabilecek bazı asteroidlere sondaj uyduları gönderdiler.


Geleceği görmek aslında çokta zor değil, sadece sizi yönlendirmek istedikleri algıdan biraz farklı bakmaya çalışmanız yetiyor. Yani Marsta yeni koloniler kuracaklarmış da, Mars bizim yeni yuvamız olacakmış da, geçin bunları efendim. Mars macerasındaki tek amaç uzay madenciliğidir. Yıllardır Mars yüzeyinde birçok inceleme ve araştırmalarda bulundular. Artık sıra orada maden ocakları açmaya geldi. Şüphesiz ki, orada bulacakları yeni elementler veya dünyada tükenmek üzere olan madenler, bu ülkeler için, dünyada tartışmasız üstünlük ve zenginlik sebebi olacaktır.


Bu sürece gözünü kapatan milletlerin nasibine düşen ise, o madenlerde işçi olarak çalışmaktan başka bir şey olmayacaktır. Yıllık birkaç yüz bin dolara Mars için işçi aranıyor deseler ne kadar talep toplayabileceklerini düşünebiliyor musunuz? Mars’a gidiş altı ay sürüyor bir de dönüşü var tabi, oraya gidecek işçiler resmen köleliğe imza atmak zorunda kalacaklar, öyle ya, patronlarına kızıp ben ayrılıyorum dediğinde dünyaya nasıl dönecek o adam, yürüyerek mi?


Yapamadıkların, yapabildiklerine engel olmasın diye bir Çin atasözü vardır. Ülke olarak gerçekleştirmek zorunda olduğumuz teknolojik devrimin temelinde muhakkak, yazılım teknolojisi olmalıdır. Sermaye gerektirmeyen, sadece bir Laptopla bile geliştirilebilen yazılımlar, ülkemizdeki teknolojik hamlenin temel direklerinden biri olmalıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı’mızın son yıllarda robotik eğitimine verdiği önem, geleceğimiz için büyük umutlar vadetmektedir. Ancak bu açılımın Oyun Geliştirme alanında da ciddi seviyelere gelmesi elzemdir.


Bilgisayar teknolojisi ülkemize doksanlı yılların başında çok yanlış bir algıyla girdi. Bilgisayarlar önceleri daktilonun ekranlısı olarak ve bir çıktı alma aracı olarak değerlendirildi. Her ne kadar son zamanlarda bu teknolojinin önemi hem devlet hem de toplum tarafından kavranmış gibi gözükse de, bu sefer de oyun teknolojisi, aynı yanlış algının kurbanı olmuş gibi gözükmektedir.


Oyun teknolojisini sadece bir eğlence enstrümanı gibi görmek son derece yanlış bir yaklaşımdır. Çünkü oyun teknolojisi, yazılım sektörü piramidindeki üst katmanlardan biridir. Grafik, animasyon, efekt, video, 3d model, senaryo ve yazılımın en hatasız ve mükemmel bir şekilde harmanlanmasıyla ortaya çıkan muazzam yazılımlardır.


İnsansız bir hava aracının kontrolünün yapıldığı yazılımların, dayandığı temel ilkelerini bünyesinde barındıran oyun teknolojisi aynı zamanda, yapay zekâ ve öğrenen makinalar gibi günümüzün en üst seviye yazılım içeriklerini de kendi yapısında barındırmaktadır.


Uzun yıllardır işimden kaynaklanan, bilişim ve görsel tasarım alanındaki uğraşlarımdan edindiğim deneyimlerimden şunu söyleyebilirim ki, oyun geliştirme teknolojisi, hem işsizlik sorunumuza ve hem de teknolojik gelişimlerimize ciddi pozitif katkılar sağlayacaktır.

Sürücüsüz arabaların yazılım ve test süreçlerinde oyun teknolojisinin kullanılmaya başlandığını biliyor musunuz?


Hemen her evde bir bilgisayar veya laptopun olması, toplumsal bir oyun geliştirme devrimini geliştirmemiz için büyük fırsatlar sunmaktadır. Bu işin tek sermayesi bilgidir.


Dünyada 140 milyar doları çoktan aşmış olan, muazzam bir pazar olarak, büyüklü küçüklü her türlü oyunun rağbet gördüğü bu oyun üretimi sektörüne, hak ettiği ilgiyi göstermek zorundayız.


Bazı zararlı oyunlardan çocuklarımızı ve gençlerimizi korumanın yolu, gençlerimizi işin mutfağıyla tanıştırmaktan geçmektedir.


Belki birinci endüstri devrimini kaçırdık, belki o zamanlar çok meşguldük! Bari bu sefer, bu oyun teknolojisini kaçırmayalım derim…