Muradiye Ergin

HEPİMİZİN MİDESİNE DEVLETTEN BİR HORTUM

Muradiye Ergin

Kamuda çalışan sayısının nüfus artış hızından daha fazla arttığı yegâne ülkelerden biri olduk. İnternetten yaptığım kısa bir araştırmaya göre, 2000’ li yılların başında iki milyonlu rakamlarla ifade edilen kamu çalışanı sayımız,  yaklaşık on yıl sonra, üç milyonu aşmış ve günümüzde ise dört buçuk milyonu aşan ve beş milyona yaklaşan devasa bir toplama yaklaşmış gibi görünmektedir.

 

Muazzam ve istikrarlı bir şekilde sürekli artankamu çalışanı sayımız, her geçen sene daha da bir genişlemekte ve her yıl kamu bütçesinden daha fazla bir payı, personel maaşlarına ayırmak zorunda kalmamıza sebep olmaktadır.

 

      Maalesef ki, okumanın ve Üniversite mezunu olmanın doğal ve tek neticesinin devletin bir çalışanı olmak, bir memur olmak gerektiği algısı toplumda yerleşmiş durumda

 

      Bu anlayış, son yıllarda hızla artan kamu ve özel Üniversitelerin verdiği mezunlardan dolayı, devleti yönetenlere karşı, büyük bir,“kamuda işe alma”  baskısını da beraberinde getirdi.

 

       Çocuklarının kamuda işe girmesi için, oluşan bu toplumsal baskı, doğal olarak sonuç verdi ve belki de, 120 milyonluk nüfusa hizmet verebilecek büyüklükteki bir kamu çalışanı sayısı, seksen milyonluk Türkiye’de istihdam edilmeye başlandı.

 

Devlet büyüklerimizin dediği gibi devlet, her Üniversite mezununa iş bulmak zorunda değil, yok öyle bir dünya. Ancak her Üniversite mezununun kendini sadece diploma sahibi yapması yetmez, kendini nitelikli ve piyasada aranan donanımlarla donatması zorunluluğu vardır.

 

Bir ülkeyi kalkındıran devletleri değil, o ülkenin insanlarıdır. Ülke insanımızın nitelikli olması, özellikle Üniversite mezunlarımızın sadece diploma sahibi değil, aynı zamanda vasıflı ve beceri sahibi olması hem ekonomimizin gelişmesi ve hem de büyümemiz için olmazsa olmaz şarttır.

 

        Devletin hayatın merkezinde olduğu toplumlarda, bilim gelişemez, teknoloji gelişemez, kültür ve sanat gelişemez, en nihayetinde de ekonomi gelişemez.  İnsanımızın ilgisini devletten koparıp, özel sektöre ve girişimci bir konsepte yönlendirmemiz gerekmektedir.

 

Eğer Üniversitelerimizin, mesela edebiyat bölümünden mezun olmuş bir gencimiz devlet tarafından atanmadığında, aldığı eğitimle para kazanamıyorsa, eğitim sistemimizi de sorgulamamız gerekmez mi?  Bu gencimiz bir roman yazıp yayınlamayı aklına bile getiremiyorsa, bir senaryo yazıp pazarlayamıyorsa, bir tiyatro oyunu metni üretemiyorsa, özel okullarda kendine bir iş bulamıyorsa, ya eğitim sürecini boş geçirmiş demektir yada eğitim aldığı okul, verdiği eğitimi,günün şartlarına göre akort edememiş demektir.

 

 Makine mühendisliğinden mezun bir gencimiz, sektörde asgari ücretle işe başlayıp, mesleki gelişimini ve aldığı ücret skalasını geliştirmeye başlamayı tercih etmeyip, yıllarca sürecek bir KPSS macerasına atılması aldığı mühendislik eğitimine güvenmemesinden mi, yoksa toplumumuzun kılcallarına kadar yayılmış olan memur olma zihniyetinin bir sonucu mu, yoksa her iki faktöründe payı var mıdır? Bunu iyi tahlil etmemiz gerekiyor.

 

Devlet memurluğunun en parlak işlerden biri olduğu Yunanistan, Avrupa Birliğince serumla hayata tutunan komalık bir hastaya dönüşmedi mi? Bir zamanların en güçlü ticari gemi filolarına sahipken, tüm dünyanın akın ettiği turizm işletmelerini işletirken, memurluk akımına kapılan ülke, memurlara mesaiye zamanında gelme ödeneği bile ödemeye başlayınca, toplum kamu çalışanı olmaya yöneldi ve girişimci ruhunu kaybetti.

 

Özel sektör deneyimi olmayanların mümkün olduğunca kamuya alınmaması, tüm kamu çalışanlarının sözleşmeli yapılması, kamuda ilk işe başlayanların ücretlerinin kademeli olarak ve deneyim sürecine göre artırılması, eğitim sistemimizin girişimci ruh verecek şekilde dizayn edilmesigereklidir.

 

        Eğer birtakım ciddi tedbirlerle insanımızın ve gençlerimizin yönünü özel sektöre ve girişimciliğe kaydıramazsak, çok yakın bir gelecekte, devletin hepimizin midesine bir hortum takıp beslemesi gerekecek, benden söylemesi…