Muradiye Ergin

HADDİ AŞAN ZIDDINA DÖNÜŞÜR

Muradiye Ergin

Hepimiz biliriz ki, hayatta kalabilmemiz için yememiz gerekir. Yemek yiyerek beslenir, kuvvet bulur ve yaşamımızı sürdürürüz. Çoğu ölümcül hasta, ölmeden önce yemekten kesilir, takati tükenir ve ömrünü noktalar. Ancak yemek yemek gibi bizi hayatta tutan ve olmazsa olmaz bir işte bile, eğer haddi aşarsak, yediklerimiz bize aşırı kilo, yüksek kolesterol, diyabet ve hatta kalp krizi gibi bizi hayattan koparabilecek neticelerle karşılaşmamız muhakkaktır.

 

      Buraya dikkat etmenizi isterim değerli okurlar, bizi hayatta tutmaya yarayan yeme fiilinde bile, eğer haddi aşarsak, durmamız gereken yerde durmazsak, burası artık benim kırmızı çizgim demezsek, o yeme fiilimiz artık tamamen zıddına dönüşmekte ve bizi hayatta tutması gerekirken,  maksadının tam zıddı olarak ölümümüze sebep olabilmektedir.

 

     Bireysel, toplumsal ve ekonomik yaşantımızın her deminde, mutlaka ön planda tutmamız gereken bir düstur olarak, haddi aşmamaya dikkat etmeli, eğer sınırı geçersek maksadın tam aksi istikametinde bir sonuçla yüzleşeceğimizi, asla unutmamamız gerekmektedir.

 

     Ülke olarak ekonomide, tüm ağırlığımızı inşaat sektörüne vererek bu alanda bazı sınırları zorlamak gibi bir hataya düştük. İnşaat sektörünün saman alevi gibi bir anda parlayan ve ekonomiyi canlandıran ardından da hemen sönen o, parlak ateşine aldandık.

 

Evet, barınma elbetteki bir ihtiyaçtır, hepimizin başımızı sokacak bir eve ihtiyacı mutlaka vardır. Ancak, bu sektöre haddi aşan bir zihniyetle, plansız, programsız bir şekilde yüklenince, imalat sanayine olan ilgi azaldı, inşaat ile yüksek kar marjının peşinde koşma furyası başladı. Sanayicilerimiz bile kendi işlerini ikinci plana atıp veya tamamen kapatıp, beton dökmeye başladılar.

 

İlk zamanlarda her şey iyi gitti, kazanan çok kazandı, iki tahta arasına çimento harcı dökerek, değeri üç kuruş olan arazilerin değeri milyonlara çıktı, vatandaşın yastık altındaki tüm birikimleri hızlıca ev ödemelerinde kullanıldı, yetmeyince krediler çekildi, yetmedi ikinci bir ev daha alındı, yıllar sürecek borç ödeme serüveninin, bir türlü sonu gelmez oldu.

Evet geldiğimiz noktada, hane halkı olarak yüksek borç stoku, kafi oranda büyümeyen bir imalat sanayi, elde kalmış ve satılamayan yüz binlerce daire, sanayinin yeterli büyümemesinden kaynaklanan, yükselen işsizlik oranlarıyla, kendini yine hatırlatan bir prensiple karşı karşıya kaldık,haddi aşan zıddına dönüşür.

 

     Ülkemizin gelişmesini, büyümesini sağlayabilecek bu inşaat sektöründe, sınırları aşınca, ekonomik sorunların cenderesine kapıldık. Gelişmemizi sağlayacak olan bu sektör,amacının tam zıddı olarak, ekonomik sorunların içine çekti koca ülkeyi…

 

    Zamana yayarak, planlı ve akıllıca yapmamız gereken konut inşaat projelerini,sınır tanımadan birer birer aceleden hayata geçirmenin neticesi olarak, insanımızın girişimsel sermaye gücü daraldı.  Küçük ve orta ölçekli iş kurma motivasyonuazaldı.

 

Hâlbukişunu unutmamamız gerekirdi, büyümek ve zenginleşmek topyekûn tüm sektörlerde gelişmeye bağlıdır. Bir sektörde ilerlemek hiçbir zaman yeterli olamaz.

 

Türkiye büyük bir ülke, elbetteki bu sıkıntıları da aşacaktır. Yaşadığımız tüm süreçlerden dersler çıkararak ve aynı yerden tekrar ısırılmayarak, attığımız her adımda, haddimizi aşıp aşmadığımızı her daim kontrol ederek, zıddımıza dönüşmekten korkarak,  geleceğimizi yeniden inşa edebiliriz.

 

Sağlıcakla kalın…