Çocukken, okulda “Yerli Malı, Yurdun Malı, Her Türk Onu Kullanmalı” şeklinde bir sloganı olan “Yerli Malları Haftası” kutlanır ve bu haftada yerli malın önemi anlatılırdı. 1990’lardan itibaren ortaya reklam gücü yüksek yabancı firmaların malları ve hizmetleri ile dolu bir piyasa çıktı. Yerli mal ve hizmetler ise gerilemeye başladı. Öyle ki Türk mallarının yabancı mallara karşı rekabet edebilmesi için İngilizce marka isimleri kullanılmaya başladı.
Özetle; serbest Piyasa ekonomisi ve arkasından gelen gümrük birliği, Türk piyasasında yabancı malların liderliğini yarattı ve sağlamlaştırdı. Bireysel tüketimin yanı sıra kamu sektörü de bu yabancı mallardan (mesela bilgisayar ve yazılımlar) payını aldı.Ancak, son yıllarda ülkemizin son dönemde dış güçlerin ekonomik saldırısına maruz kalması ile yerli malı tekrar gündeme geldi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile başlatılan yerli üretim seferberliği Türk sanayicisine de büyük umut oldu.
Son dönemde içinde bulunduğumuz kriz Türk halkını yerli ve milli üretim konusunda hassaslaştırdı. “Ürettiğimizi tüketelim” ve “ithal ürün kullanmayalım” çağrıları karşılık buldu. Krizin tek iyi yanı ülke olarak silkelendik ve “üretim” konusunda ne kadar geri geldiğimizi gördük. Dışa bağımlı yaşadığımız zaman, bağımlı kaldığımız ülkelerin ülkemiz ekonomisinde nasıl etkiler yaratacağını gördük.
2010 yılında Valilik ile birlikte Samsun Ticaret ve Sanayi Odası (STSO)’nın başlattığı Samsun'da Var Samsun İçin Al kampanyası yerel bazda üreticiyi desteklemeye yönelik olarak düşünülmüş fakat fazla uzun ömürlü olamamıştı.
Yerli üretim seferberliği ile birlikte bu proje tekrar akıllara geldi. Biz de Medya Son Haber olarak Samsun’da yerli üretim yapan sanayicilerimizin kapısını tekrar çalarak yerli üretim ve tüketim seferberliği konusunda görüşlerini aldık.
