Yrd. Doç. Dr. Ertuğrul TAŞ

Aşkı kalıcı kılmanın sırları

Yrd. Doç. Dr. Ertuğrul TAŞ

“Aile toplumun temelidir” cümlesi “evlilik ve aileye”  kurumsal bir rol yükler. Aile kurumu akrabalık bağı, ekonomik boyut, ahlaki rol ve aileler ve eşler arasında karşılıklı ödevleri içerir. Bu bakış günümüzde geçerliliğini sürdürmekle beraber son yıllarda “aşk” kavramı ve “aşk” üzerine kurulan evlilikler önem kazanmıştır. İnsanların aşk evliliği yapmaları onların evliliklerinde kendilerini iyi hissetmelerini sağlamakta, karşılıklı duygusal ve cinsel doyumu artırmaktadır. Bununla birlikte “aşk” kadın ve erkeğin karşılıklı yaşadıkları bir duygudur ve iniş çıkışlar içerir. Dolayısıyla aşk üzerine kurulmuş bir evlilik aşk sürecinde olan iniş çıkışlardan etkilenir.

Aşk karşılıklı yakınlaşma, vücutta fizyolojik uyarılma, aşık olunanı arzulama ve onunla birleşme, onunla birlikte yaşama arzusu içerir. İlk başlarda karşılıklı uyarılma çok yüksektir ve alınan haz tutku olarak tanımlanır. Fakat tutku sürdürülebilir bir durum değildir. Birlikte yaşama süreci başladığında ve eşler birbirine alıştıklarında tutku önemini yitirir. Eşlerden çoğunlukla “ilk başlardaki gibi birbirlerini arzulamadıklarını, heyecanın kaybolduğunu” duyarız. Eşlerin evliliklerinde can sıkıntısı başlar. Bazen ayrılıklar ve yeni aşk arayışları gözlemlenebilir. Buna bağlı olarak duygusal ve cinsel hayatta içinde kısa süreli evlilikler,  ayrılıklar, tekrar evlilikler, evlilik olmaksızın birlikte yaşama, aynı anda birden fazla partnerle birlikte olma gibi durumlar gözlemlenmektedir. İlk bakışta çekici gelse de uzun vadede ilgili kişiler duygusal ve cinsel hayatlarında tatminsizlik yaşayabilirler.

İlişkinin veya evliliğin uzun süreli olması için kişinin aşk ve evlilik hayatında kendisini nelerin beklediğini bilmesi önemlidir. Aşkın  kırılganlığı üzerine kurulan birliktelikler veya evlilikler dört etaptan geçer.

Birincisi “füzyon” veya “bir olma” etabıdır.  Aşıklar bir birlerini idealize ederler ve karşılıklı aşırı uyarılma yaşarlar. Cinsel hayatları zirve yapar. Fiziki ve ruhsal olarak bütünleşme arzusu yaşarlar. Bu etabı “1+1=1” olarak tanımlayabiliriz. Yaklaşık 1-3 yıl arası sürer. Karşılıklı birbirlerinin narsisizmlerini beslerler. 

İkinci etap “farklılaşma” etabıdır. Birbirlerini karşılıklı olarak daha iyi tanıma “ayrışmaya”, “farklılaşmaya” götürür. “1+1=2” olarak tanımlanır ve ilk kriz yaşanır. Diğerinin aslında tam olarak hayal ettiği kişi olmadığını fark eder. Karşılıklı anlaşmazlık ve tartışma yaşanan konular gündeme gelir. Bir birine uyum sağlayarak sorunu aşmaya çalışırlar.

Üçüncü etap “sürtüşme” etabıdır. İlk başlardaki enerji kaybolur. Bireysellik ön plana çıkar ve “füzyon” veya “bir olma” ile çatışır. Eşin veya sevgilinin bazı davranışları rahatsızlık ve bazen çatışma doğurur. Biri diğerine kendi isteklerini dayatır. Tek çıkış karşılıklı konuşma ve pazarlıktır. Artık aşk başlardaki gibi değildir. Çift hayatı devam etme veya kopma arasında gider gelir.

Dördüncü etap “saygı veya ayrılık” etabıdır. Birlikte yaşamak için eşler karşılıklı saygı ortaya koymak zorundadırlar. “1+1=3” olarak yeniden tanımlanır. Eşler evlilikte veya ilişkide “ben”, “sen” ve “biz” olduğunu kabul ederler. Kendilerini rahatlıkla ifade ederler, bir birlerini karşılıklı dinlerler. Aralarında iyi bir iletişim kurarlar. Karşılıklı sürtüşmeden “mahrem” hayata geçerler. Eğer sürtüşme artar ve çözüm üretemezlerse sorunlu bir çift hayatı veya ayrılma kaçınılmaz olur. 

Bu süreçte eşlerin evliliklerini sürdürebilmeleri için karşılıklı saygıyı, kendisi ve diğerinin varlığını ve beklentilerini dikkate almayı, kendilerini bir birlerine açarak mahrem hayatlarını pekiştirmeyi, cinsel hayatlarına önem vermeyi ihmal etmemeleri gerekir. Çift olmada zorlandıkları hissettikleri zamana vakit geçirmeden bir uzmana danışmaları önem arz eder.

Yrd.Doç.Dr.Ertuğrul Taş

Klinik Psikolog-Cinsel Terapist