Av. Kürşat Orhan Şimşek

AVUKAT

Av. Kürşat Orhan Şimşek

Ülkemizde her yıl 5 Nisan “Avukatlar Günü” olarak kutlanır. Yargının üç temel unsurundan biri de avukatlıktır.

Her ne kadar yargının üvey evladı muamelesi yapılmış olsa da savunma olmadan adaletin tecelli edemeyeceği artık hepimizin kabulündedir.
Ancak adalete ulaşmaya çalışan meslek olan avukatlığın önüne her devirde engeller çıkarılmıştır.
Avukatlığın önündeki engeller sadece bugünün sorunu değildir.
Bu binlerce yıllık insanlığın hikayesidir.

Tarih boyunca insanlığın en büyük mücadele alanlarından biri gerçek anlamda adalete ulaşmakta yaşanmıştır.
Öyle ki tüm inanç ve siyasi sistemlerde adalete ve hakka ulaşmanın savaşı vardır.
İşte bu savaşta en ön cephede avukat vardır.
Homeros, ölümsüz eseri İlyada’da Litai’leri (Avukatları) şöyle anlatır:
Gün olur yanılır, suç işler insanlar,
Güzel adaklar, sunularla yalvarırlar,
Kurban yağlarıyla yumuşatırlar tanrıları
Ulu Zeus’un kızlarıdır Litai’ler,
Topal, yüzleri buruşuk, gözleri şaşı,
Koşarlar Suç’un arkasından dertli dertli,
Ama güçlüdür, çevik ayaklıdır Suç,
Litai’lerden çok önde koşar,
İnsanlara kötülük ede ede dolaşır yeryüzünü,
Litai’ler ise yetişir, kötülüğü düzeltmeye kalkarlar,
Dinlerler kendilerine saygı gösterenleri,
Onlara yardım ederler canla başla,
Kulak asmayan olursa, yalvarırlar Zeus’a,
Suç takılsın ona, ettiğini bulsun derler.

Tarihçiler gerçek savunmanın Sokrates ile başladığını yazarlar.
Sokrates'in yargılandığı Atina Halk Mahkemesi'nde yaptığı savunma, savunma tarihinin yazılı ilk belgesidir.
Sokrates savunmayı “Balık için su neyse, savunma için de özgürlük odur” diyerek açıklamıştır.

Eski Roma'da avukatlar davaya bakarken "adaletin gerçeklemesini sağlayacaksın, müvekkilin haklarını eksiksiz savunacaksın ve dürüstlük yolundan ayrılmayacaksın" şeklinde yemin ederlerdi.
Gerçek anlamda batıda kurumlaşan avukatlık mesleği Tanzimat’la birlikte Osmanlı Hukuk Sistemine ithal edilen bir meslek olmuştur.

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte kurumlaşan ve yargının kurucu unsurlarından biri olarak kabul edilen Avukatlık, 1136 sayılı yasada KUTSAL BİR GÖREV OLARAK yasa koyucu tarafından açıklanmıştır.

Yine aynı yasa da avukatlık, kamu hizmeti ve yargının kurucu unsuru olarak kabul edilmiştir.

Kurucu liderimiz Atatürk; “Herhalde alemde bir hak vardır ve hak kuvvetin üstündedir” diyerek hakka ve adalete verdiği önemi ifade etmiştir.

İşte bu kuvvetin üstündeki hakkın ortaya çıkmasını sağlamak, güçlü sistem karşısında güçsüz vatandaşın hakkını korumak biz avukatlara düşer.
Avukatlar, savunma hakkının temsilcisi ve mahkemelerin temel unsurlarından biri olarak adaletin tecellisinde hayatî önemdedirler.
Avukat; mesleğinin, adalet hizmetlerinin ve ülkenin sorunları hakkında hukukun, vicdanın, millî ve insanî değerlerin sözcülüğünü yapmak ve bu minvalde bir tavır sahibi olmak durumundadır.
Avukatlar esasında vatandaşın yargı önündeki sesidir.
Ülkemizin son dönemdeki yargıdaki durumu pek iç açıcı değildir.
Yaşananlar adil bir yargı sistemi içinde kabul edilebilecek şeyler değildir.
Yasal olarak herhangi bir eksiğimiz yoktur.
Ancak uygulayıcılardan kaynaklı ve siyasetin müdahalesine açık hale getirilmiş yargı sisteminden adaletin tecellisini beklemek safdillik olur.
Ne var ki; biz avukatlar olarak hakkın mücadelesini vermeye, iktidar sahiplerine direnmeye ve savunma hakkının kutsallığını yerine getirmeye devam edeceğiz.

Molierac'ın o ünlü sözündeki gibi; "Kimseye, ne müvekkile, ne hâkime, ne de iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin var olduğu iddiasında değiliz.
Fakat, hiçbir hiyerarşik üstü de tanımıyoruz. En kıdemsizimizin, en kıdemlimizden veya isim yapmış olanımızdan farkı yoktur.
Avukatlar esir kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı".

Avukatlık; özü itibariyle muhalif bir meslektir.
İtiraz mesleğidir.
Sisteme ve sistemin sahiplerine karşı muhalif duruş sergiler.
Bu muhaliflik tez karşısındaki antitez gibidir. Doğruya ve hakka ulaşmanın aracıdır.
Avukat; en yalnız kaldığınız, çaresiz ve yardım aradığınız bir ortamda dayanabileceğiniz tek dayanaktır.
Şöyle örnekleyeyim. Misal gözaltına alındınız. Nezarethanedesiniz.
İşte o andan itibaren yasal olarak eşinizle, anne ve babanızla, en sevdiğiniz kişilerle sizi görüştüremezler.
O dört duvar arkasında yalnızsınızdır.
Ancak yanınızda size hukuki ve manevi desteğe gelebilecek, sizi dinleyecek, sırdaşınız olabilecek tek kişi avukatınızdır.

İşte bu yalın gerçeği yargılandığı davalarda savunmasını üstlenen avukatına hitaben yazdığı şiirde Nazım Hikmet şöyle ifade eder:
İyi günlerimde çok eller uzanır ellerime
Resmini başköşeye asarlar
Fakat demir kapıların her kapanışında üzerime
Ardında taş duvarların her kaldığım zaman
Ne arayan beni, ne soran
E! Daha iyi be bunun böyle olduğu
Minnetim ve borçluluğum yalnız sana kalsın
İyi günlerimde, benim unuttuğum büyük insan eli
Nasılsın?

Ülkemizin daha adil ve daha özgür olması için, hak ve adalete susamış müvekkillerinin bu taleplerini karşılamak adına gece gündüz demeden yoğun bir çaba içinde olan tüm meslektaşlarımın avukatlar günü kutlu olsun!

Sağlıcakla…