Av. Kürşat Orhan Şimşek

KONKORDATO, İŞÇİLİK ALACAKLARINA ETKİSİ ve ÜCRET GARANTİ FONU

Av. Kürşat Orhan Şimşek

Türkiye’de her ne kadar bazı kesimlerce kabul görmese de son 3-4 yıldır ekonomik bir kriz yaşandığı açıktır.Bu kriz şahıs olarak bizleri etkilediği gibi çokça çalışanı olan şirketleri de etkilemektedir. İletişim araçlarında, hemen her gün, çokça şirketin ödeme güçlüğü yaşadığını, hatta kapısına kilit vurduğunu görüyor, duyuyoruz. İşte bu nedenle şirketlerin bu ekonomik zorlukları atlatmak, borçlarından kurtulmak için başvurduğu ve günlük hayatımızı yakından ilgilendiren bir takım hukuki yollar, kurumlar mevcuttur. Bunlardan biri de konkordatodur.

 

Konkordato, İcra İflas Kanunu 285 ila 309. maddeleri arasında düzenlenmiş olan, vadesi gelmiş ve ödeme güçlüğüne düşmüş borçlunun; alacaklılarının üçte ikisi ile anlaşması ve bu anlaşmanın mahkemeye tasdik ettirilmesi esasına dayanır.

 

Kanun koyucu tarafından iflâsın ertelenmesi yerine ikame edilen konkordato , elinde olmayan nedenlerle (piyasa koşulları ve ekonomik kriz gibi ) mali ve iktisadi durumu bozulan iyi niyetli borçluları korumak amacını güden hukuki bir müessesedir.

 

Borçlu, İcra İflas Kanunu'nda sayılan şartları eksiksik olarak yerine getirirse mahkeme tarafından geçici mühlet kararı verilir ve borçlunun mal varlığının muhafazası için gerekli tedbirler alınır. Bu süre içinde borçlu hakkında hiçbir takip yapılamaz. Başlamış takipler durur.



Konkordato geniş kapsamlı bir müessese olup bu özetle yetinelim ve esas konumuza gelelim. Bu da konkordatonun işçilik alacaklarına etkisidir.

 

KONKORDATONUN İŞÇİ ALACAKLARINA ETKİSİ

 

Öncelikle ifade edelim ki; yasada sayılan haklı fesih şartları oluşmadan, işverenin sırf konkordato kararı alması çalışana haklı nedenle fesih hakkı vermez.

 

Konkordato kararı ile icra takiplerine karşı koruma altına alınan borçluya karşı bunun istisnası yine İcra İflas Kanunu'nda düzenlenmiştir. Buna göre kanunda imtiyazlı alacaklar sayılmış ve bunlar konkordato korumasından istisna tutulmuştur. Bunların ilk sırasında da işçi alacakları yer almaktadır. Çalışanların konkordato ilanından önceki 1 yıl içinde doğmuş imtiyazlı işçi alacaklarının kapsamına; ikramiye, prim, fazla çalışma ücreti, yıllık ücretli izne dair alacak hakkı, kıdem ve ihbar tazminatı, iş kazasından kaynaklanan maddî, manevi tazminat ve işçinin ölümü hâlinde yakınlarının hak kazandığı destekten yoksun kalma tazminatı girmektedir. Bu sayılanlar ve benzeri işçilik alacakları konkordato kararı ile koruma altına alınan borçlu hakkındaki icra takip yasağına tabi değildir.

 

Mahkemenin, konkordato kararını tasdik etmesi de kanunda sayılan imtiyazlı işçi alacaklarının tam olarak ödenmesinin konkordato borçlusu tarafından garanti altına alınması koşuluna bağlıdır.

 

Konkordato kararı alan ve işçinin çalışmış olduğu dönem içindeki maaşlarını ödeyemeyen işveren varsa, işçi ne yapacak? İşçiyi bu durumda koruyan bir kurum yasal olarak düzenlenmiş mi? Bu soruya kısmen evet diyebiliriz. Burada karşımıza çalışanlar tarafından çok da bilinmeyen Ücret Garanti Fonu çıkmaktadır.

 

ÜCRET GARANTİ FONU NEDİR?

 

Ücret Garanti Fonu ,Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) bünyesinde yer almaktadır ve İşsizlik Fonu kullanılarak oluşturulmuştur. Ücret Garanti Fonu; işverenin konkordato ilan etmesi, ödeme acziyetine düşmesi ve iflası halinde hizmet akdine tabi çalışanların üç ay ile sınırlı olmak kaydıyla ücretinin ödenmesi için kullanılan bir fondur.

 

Konkordato kararı alan işverenden ücretlerini alamayan işçiler, bulundukları ildeki İŞKUR’a giderek Ücret Garanti Fonu'na dilekçe ile başvurmalı , dilekçenin ekine konkordato kararını ve işçi alacak belgesini eklemelidir.

 

Ücret Garanti Fonu'ndan yararlanabilmek için işçinin son bir yıl içerisinde konkordato ilan edilen işyerinde çalışıyor olması, ücret alacağı için beş yıllık zamanaşımı süresinin dolmamış olması gereklidir. Ücret Garanti Fonu, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı vb. diğer işçilik alacaklarını kapsamaz.

 

Çalışanlar tarafından henüz pek bilinmese de Ücret Garanti Fonu önemli bir kurumdur. Devletimizin Anayasal görevlerinden biri olan sosyal devlet olma ilkesi ve uluslararası sözleşmelerle uyumlu olarak kurulan bu kurumun, tek geçim kaynağı aylık ücreti olan çalışanlarımızı işverenin yukarıda bahse konu durumlarında koruma altına aldığı bir gerçektir. Gönül ister ki, işsizlik fonunda biriken ve nereye harcandığı konusunda kamuoyunda tartışmaların olduğu kesintilerin işçilere daha geniş oranda kullandırılmasıdır. Bu konuda siyasi iktidarın çalışma yapması elzemdir. İşçi adına kesilen kesintilerin yine işçilere harcanması zaten sosyal devlet olmanın gereğidir.

 

Sağlıcakla…