Melike Merve ÇETİNKAYA

Hayırlısı…

Melike Merve ÇETİNKAYA

Dilimize dolamış olduğumuz bu temenni sözcüğü sizce sadece anlık bir avuntu mu?

Yoksa kalbimizi yumuşatan, bizi hayata bağlı tutan manevi bir bağ mı?

Hayat, her zaman bize güzel yanını göstermez. Önümüze engeller çıkar, biz de bu engellerle sınanırız ve her seferinde de‘hayırlısı olsun’diyerek kaldığımız yerden devam ederiz. Hayırlısını dilediğimiz an ruhumuz huzur bulur.

Laf arasında söylenecek bir sözünüz kalmadığında ‘hayırlısı’ deriz ama ‘hayırlısı olsun’ sıradan bir söyleyişten öte, hissettiğimizde ve içten hayırlısını dilediğimizde, bize huzur veren bir tevekkül sözcüğüdür.

Öyle şeyler yaşarız ki umudunuzu yitirdiğiniz anda ‘hayırlısı’ diyerek var olanlara şükrederiz.

Bize şükretmenin ehemmiyetini ve ‘Her şeyin hayırlısı’ sözünü anlatan en iyi kıssadan hisse padişah ve vezirin hikâyesi olsa gerek;

Zamanın birinde bir padişah yaşarmış. Padişah avlanmayı çok sever, sık sık avlanırmış. Padişahın aklı selim , `Her şeyin hayırlısı, her şeyde bir hayır vardır.` cümlesini dilinden düşürmeyen bir de veziri varmış. Padişahın başına bir şey gelse vezir hep ;`Padişahım üzülmeyin her şeyde bir hayır vardır.` dermiş. Padişah da vezire bu yüzden çok kızarmış. Yine bir gün padişah vezirine `Bugün ava nereye gidelim `diye sormuş, vezir bir yer tarif etmiş. Oraya gitmişler fakat avlanırken padişah elinden yaralanmış, Padişah vezirine kızmış, `Senin yüzünden oldu` demiş. Vezir yine aynı cevabı vermiş ;`Her işte bir hayır vardır padişahım, üzülmeyin.` demiş. Bunun üzerine padişah vezire çok kızıp, ben elimi kesiyorum, sen bana `Her işte bir hayır vardır` diyorsun deyip veziri zindan attırmış. Vezir zindana giderken yine `Her işte bir hayır vardır` deyip gitmiş. Padişah yine öfkelenmiş, `Adamı zindana attırıyorum adam yine aynı şeyi söylüyor` demiş. Padişah avlanmak için az bir adamla başka insan ayağı değmemiş bir yere gitmiş, avlanırken oranın yerlileri bunları faka bastırıp, esir etmişler. Yerliler her gün bir esiri kendi inançları gereği kurban ediyorlarmış, sıra padişaha gelmiş ama onu serbest bırakmışlar. Çünkü yerlilerin inanıcına göre sakat, yaralı adamdan kurban olmazmış. Padişah vezirini düşünüp ona hak vermiş. Hemen ülkesine dönüp vezirini serbest bıraktırmış. Ama yine soruyu sormuş; `Hadi benim elimin kesilmesini anladık, peki senin zindana girmendeki `hayır` nedir demiş. Vezir de bende zindana girmeyip sizinle gelseydim, yerliler şimdi diğerleri gibi beni de kurban etmiş olacaklardı demiş.

Yaşadığımız tek bir olayla son noktayı koyarak karar vermemeliyiz. Unutmamalıyız ki karar verdiğimiz an düşünmeyi bırakırız. Oysa ki; düşünmeye devam etmeliyiz, elimizden gelen çabayı sarf edip ‘Hayırlısı olsun’ diyerek, umutla yaşamaya devam etmeliyiz.

Av . Melike Merve Çetinkaya