Samsun Son Haber

UYGUR TÜRKLERİ VE MASLOW'UN İHTİYAÇLAR HİYERARŞİSİ

Samsun Son Haber

Amerikalı psikologAbraham Maslow, 1943 yılında beş katmandan oluşan bir piramit sundu bilim dünyasına. Her birimizin piramitteki bu beş basamağı inip çıkmakla geçirdiğimiz hayatımızı resmeden‘İhtiyaçlar piramidi’, insanların kişiliklerini geliştirmek ve öz benlikleriniarttırıp zenginleştirmekiçin belli merhalelerden geçmeleri gerektiğinden bahsetti. Bu piramit‘Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’ olarak nam saldı ve büyük ölçüde kabul gördü.

 

Bugün bu piramitle, Çin’deki Sincan Özerk Bölgesinde insanlık dışı muamelelere sistematik bir şekilde katlanmak zorunda olan ve bir soykırıma ya da onlar için tasarlanmış özel devşirme politikasına maruz bırakılan Uygur Türklerini bir analım!Müslüman kardeşlerimizi vahşice asimile etmek için kurulan 1300 toplama kampından söz edelim. Üç milyon mahkuma maddi manevi eziyet edildiğinden bahsedelim. Yetimhanelerde ne amaçla tutulduğu  belli olmayan(!) yüzbinlerce çocuğu da unutmayalım. Mesela Uygur Türklerinin yaşadıkları o küçük bölgedeki bir çocuğu yazalım bugün!

 

Bakalım o çocuk dünyanın gamsızlığı altında her gün dayaklar ve işkenceler ile büyürken, her gece kabus mezarlığında tek başına inleyip, özgürlük hayalleri vahşet ile karartılırken, döktüğü o gözyaşları umursanmaz, attığı çığlıklar duyulmaz ve vücudundaki o siyaha dönmüş morartılar görülmezken bu ihtiyaçlar hiyerarşisi bize hangi mesajı verebilecek ve ne öğretecek?

 

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisini simgeleyen piramit 5 katmandan oluşur. En alttaki büyük katman‘Fizyolojik Gereksinimler’,nefes almak, yemek, su, uyku gibi en temel ihtiyaçlarımızı içerir. Hemen bir üstünde bedeni, mülkiyeti, aileyi, sağlığı korumayı içeren‘GüvenlikGereksinimi’katmanı bulunur. Bu katmanın bir üstünde bulunan‘Sevgi Gereksinimi’ ise arkadaşlık, aile, aidiyet gibi psikolojik ihtiyaçları barındırır. En az bu katman gibi önemli olan bir diğer üst katman ise‘Saygınlık Gereksimi’dir. Piramidin bu seviyesinde özsaygı, özgüven, başkaları tarafından saygı görmek duyguları yer alır. Ve en üst katmana geldiğimizde‘Kendini Gerçekleştirme Gereksinimi’ ile karşılaşırız. Bu son katman insanın yeteneklerini fark etmesi, başarılı olması, tatmin olması ve hayattan zevk almasını karşılayan katmandır ve son duraktır.

 

Bu piramide son zamanlarda eklemeler yapıldıysa da bu 5 temel ihtiyaç hiç değişmedi ve hemen herkesçe kabul edildi.

 

Şimdi gelelim Uygur Türklerine ve oradaki küçük çocuklara… Bu ihtiyaçlar hiyerarşisinde onların güvenlik ihtiyacı ya da sevgi gereksinimi karşılanıyor mu? Peki ya fizyolojik gereksinimleri görülüyor mu? Ben saygı aşamasına hiç geçmiyorum bile!

 

Haberlerde karşıma çıktı yakın zamanda o üç tane kız çocuğu!!! Onları tüm gücüyle döven yetişkin bir adam! Ve içlerinden birinin ‘anne’ diye ağlamasıyla daha fazla çıldırıp var gücüyle yumruğuna yüklenen o adam(!). Ben şahsen ona şeytan demeyi yeğlerim. Çünkü bu canlı, insanlıktan çıkalı ve bir canavar halini alalı belli ki çok zaman oldu. Bir insan ahsen-i takvim suretinde yaratılmışken, esfel-i safilin’e kolay kolay dönüşmüyor ve kilometrelerce aşağılaraçakılıpbir şeytanolmuyor.İşin trajik yönü ise maalesef bu şeytanlardan orada daha çok var!

 

Lime lime oluyor insanın içi, lanet okuyor, kan ağlıyor. Ya kendi çocuğumuz, kardeşimiz, yeğenimiz, şeytanın darbelerinden en fazla bir iki adım kaçabilen ve minik kollarıyla o küçücük sırtını darbelerden korumaya çalışan o üç kız çocuğundan biri olsaydı yıkmaz mıydık evlerimizi, cinnet geçirmez miydik, aklımız başımızdan gitmez miydi ya da bir daha yaşayabilir miydik?! O orada her bir darbenin altında son nefesini verir gibi çığlık atarken ‘anne’ diye,  biz de burada zifiri çaresizliğimizi yırtan çığlıklar atmaz mıydık?

 

İşte onlar bizim kızlarımız, oğullarımız değil. O yüzden bırakın çığlık atmayı, bilmiyoruz bile… Sadece kendi dünyamızdayız ve başımıza gelen küçük büyük dertleri dramatize etmekle, karalara bağlanıp isyan etmekle ve lanet okumakla meşgulüz kaderimize…

 

Sessiz çığlıklar bir gün ete kemiğe bürünüp bir ses olursa, ancak o gün bitecek bu vahşet! Şimdi soruyorum:Maslow, ihtiyaçlar hiyerarşisini insanlar için tasarlamadı mı? Peki ya oradakiler? Peki ya çıkmaz sokaklardasıkıştırılarak, sapkın emellere alet edilen diğer melekler?

 

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi şöyle bir yanımızda dursun. Ancak‘Aşk’duygusundan bile daha güçlü şu‘Merhamet’ duygusunu kaybettiğimizden beri, dünya artık çocuklar için, bilhassa onlar için bir ‘vahşethane’. Bizler içinse bir utanç diyarı.

 

İyi ki bizler büyüdük, biraz kurtardık kendimizi, ya ardımızdakiler?!