Samsun Son Haber

HASAN MEZARCI VE PSİKOLOJİK OPERASYON İKİLEMİ

Samsun Son Haber

Bir Çin atasözü "Yüz savaş kazanmak hüner değil, hüner savaşmadan güvenliği sağlamaktır." der. Bazen açık yollardan değil, gizlilikle işi görmek maharet olandır der. Bunu zihin yıkama faaliyetleri için de diyebilir miyiz peki? Nitekim birilerinin çarkına çomak sokarsanız, bazen karşılığında ölür, bazen de yaşarken öldürülürsünüz.

İşte bu zihin yıkama faaliyetlerinin doğru olduğunu iddia eden ve arkadaşının da buna kurban gittiğini ileri süren eski Rize milletvekili Şevki Yılmaz, şöyle anlatıyor hatıratını. “Emniyet görevlilerine sordum ne zülüm yaptınız ona? Eski emniyet görevlisi arkadaş ağlamaya başladı. Bilal Habeşi’ye yapılan zulmün 2 katını Hasan Mezarcıya yaptılar! dedi.” Ve şu itirafı yapıyor arkasından: “Ben de o günlerde yurt dışına kaçmasaydım, ben de Konya’da Musa olarak ortaya çıkardım” Nitekim Hasan Mezarcı da Şevki Yılmaz’ın iddiasına göre her bir mahkemesinde “Bana burada ilaç verip zehirliyorlar, kurtarın beni” diyerek medet umuyordu etrafındakilerden. İşte böyle acı bir işkence döneminden geçmişti ona göre ve pek çok arkadaşına göre…

Bu psikolojik operasyonlar sadece filmlerden gördüklerimizden mi ibaret yoksa ruhumuz duymadan beyin yıkama faaliyetleri hala sürdürülüyor mu? Aslında tarihte zaten var olan bu acımasız tekniğin en büyük örneği Haşhaşi tarikatı önderi Hasan Sabbah. Kişiler haşhaşın etkin maddesi eroine sistemli bir şekilde maruz bırakılıyor ve öyle bir benliklerini unutup adam öldürmeyi cihat sanıyorlar, öyle bir hocalarına itaati ibadet sanıp intihar etmeyi şeb-i arus görüyorlardı ki, işte bugün bu tarz örgüt zihniyetleri hala devam ediyor ve kurbanlarını ideolojilerine kurban ettiriyor.

İkinci Dünya Savaşı’nda Adolf Hitler askerlerine ‘Amphetamin’ kimyasal maddesini vererek savaş gücünü arttırmayı ve hareket kabiliyetlerini çok daha hızlı hale getirmeyi hedeflemişti. Bu tarz operasyonlar aslında hep vardı. Ancak teknolojinin ilerlemesi ile, kişilere belli uyuşturucu maddeler verme geleneği, yavaş yavaş gözden düşmeye başladı. Artık son dönemlerde hedef; beyine yerleştirilen elektronik implantlar ile kişinin beynini uzaktan kumada ile yönetmek. Kim bilir belki başlamıştır da!

O zaman tam bu iddiaların ortasında parlayan Hasan Mezarcıyı, acaba delirttiler mi? dedirten eski Refah partisi milletvekilini, kendi deyimiyle İSA MESİH’i anmaya başlayalım!

Kendisi 11 Mayıs 1954’de Düzce’de doğdu. İlkokuldan sonra hafızlığını yaptı, İmam-Hatip’e girdi, Ankara Üniversitesi İlahiyat fakültesini kazandı. Ardından müezzinlik, imamlık, müftülük derken 1991’de eski Refah Partisi’nden milletvekili oldu. Kendisi fikirlerini ateşli bir şekilde savunan mizacı, korkusuz ve kendinden emin oluşu ile kısa sürede fark yarattı, göze battı ve çok tepki topladı.

İddialara göre kendisini hapis hayatına düşüren ve Mesihlik iddiasında bulunmasına zemin hazırlayan olay ise, Amerika’nın Nato ile ilgili çok gizli bazı bilgilerini Meclis’e önerge olarak sunması ile başladı. İddiaya göre Erbakan hoca bile kendisini uyarmış ve meclise bu önergeyi asla vermemesi gerektiğini söylemiştir. İşte ne olduysa bu önergeden sonra oldu ve hemen ardından hakkında 150’ye yakın dava açılarak hapse düşen Mezarcı, kendi anlatımına göre, hapiste bir aydınlanma yaşadı ve Allah tarafından peygamberlikle müjdelendi ve İsa Mesih olarak hapisten çıktı.

Hasan Mezarcı Mesihlik iddiasını şöyle anlatıyor: “Cezaevinden çıkıp buraya geldim, hemen gelip Allah göstermiş birilerine, gelip söylemeye başladılar. Mesela 99 da daha Mesih olduğumu açıklamadan, eşim Şule hanım 3 gece üst üste rüyada görüyor beni. Sabahleyin kalkıyor, ‘Sen Mesihsin ben gördüm’ diyor, anlatıyor. Ben açıklamasaydım bile Allah açıklıyordu zaten. Nitekim dünyanın pek çok yerinde benim mesih olduğumu Allah’ın onlara vahyetmesi ile bulan havariler var. Allah çevreme göstermeye başladı oysa ben daha açıklamamıştım.”

11 tane Havarisi var Hasan Mezarcı’nın. Havari İbrahim, Havari Yakup vs. Twitter hesaplarından aktif şekilde paylaşım yapan havariler, sadece Türkiye’de değil, pek çok ülkede bulunuyor. Nitekim Mezarcı da: “Ashabı keyf… İçinde Yuhanna var, Meryem var, Petrus var. Önceki dönemimdeki havarilerim, benimle birlikte tekrar diriltilerek dünyaya gelmişler, dünyanın çeşitli ülkelerinde bunlar…” diyerek havarilerinin pek çok ülkede olduğunu dile getiriyor.

Peki havarileri Mesih bizzat kendi mi seçiyor, yoksa müridler kendi iradeleri ile mi havari oluyor? Havari İbrahim şöyle açıklıyor bu durumu: “Nasıl diğer peygamberlere peygamber oldukları gösterilmiş ise, ben de havari İbrahim olduğumu aynen o şekilde öğrendim.”

Leonardo Da Vinci’nin şu çok önemli eseri, ‘Son Akşam Yemeği’ freski geliyor akıllara. Ne de olsa tabloda Hz.İsa ve 12 havarisi bir yemek sofrasında. İşte tam bu resimle ilgili Mezarcı şunları itiraf ediyor: “Cenabı Allah haça asılacağımı, işkence yapılacağını hepsini bildirmişti bana. Bu son akşam yemeğinde konuşulanlar bunlar, tekrar dünyaya gelme konusu konuşuluyor, tekrar dünyaya gelince dünyada nasıl buluşulacağı konuşuluyor”

Camiye, kiliseye, havraya gitmeyen, ‘benim mabedim bulunduğum yerdir’ diyen, tesettürü, namazı artık zorunluluktan kaldıran, ‘tüm dünya kiliselerindeki Hz. İsa resimleri tahminler üzere yapıldı. Ama artık Hz. İsa olarak ben buradayım ve bu nedenle resimlerin tümünün düzeltilmesi gerekiyor.’ diye isyan eden, ‘Bana saldıran, Allah'a saldırmış oluyor. Bunu herkes böyle bilsin ve günaha girmesinler. Bu konuda Türkiye'yi ve Türk halkını uyarıyorum.’ diye hepimizi ikaz eden Hasan Mezarcıyı andık bugün. Gülsek mi ağlasak mı dedirten şu hali için yorum sizin…