Sümeyra ÜSTÜNEL

Sabrın Hikmetine Eren Şifa Bulur Her Dem

Sümeyra ÜSTÜNEL


Sabır kelimesi Türkçeye Arapçadan geçmiş olup’’sabera’’kökünden gelmektedir.”Sabr”darlıkta kendini tutmak demektir.
İnsanoğlu ömrünü ellerine alır, bir dantela gibi işler durur. Hüzün ilmeğini görünce korkar,iğneyi aceleci bir tavırla bir oyana bir buyana batırır. Güzel yapayım derken delik deşik eder ,sonunda neden böyle oldu diye kendi kendini yer.
Halbuki her sıkıntı ,güçlük sabırla ortadan kalkar..
Hayatımızın can suyu ellerimizdedir. Damla damla dök ki gönül toprağını gülistana çevir.
Sabra da sabretmeyi öğren, acelen ne kadarsa o kadar yok olur zaman. Karanlıktan aydınlığa kavuşturan güneş gibi ol, bedenindeki kurtları sabrıyla döken Eyüp peygamber gibi ol. Lakin onun bedenindeki kurtlar senin kalbinde yer eder ,beklemeyi bil ki kelebek oluverir, sonunda senden uçup gider. Hz .Yakup gibi ol gözlerini kaybedene kadar ağla ama onun gibi“bana güzel bir sabır düşer”de .Vakti gelince ağma gözlerine beklenen eller dokunsun, karşında sabrının suretini bulursun.Sabrın hikmetine eren şifa bulur her dem.
Sana dokunan acılara dert deme ,tahammülün ile beklersen yolunu aydınlatan bilgen olur.Küçük sıkıntıların büyük belalarına mani olur .Hele gel gönül terbiyecisi Mevlana’ya kulak ver sabrın sırrına er.
Bir adam Hz. Mûsâ"dan kendisine hayvanların dilini öğretmesini ister. Hz. Mûsâ, bu isteğin tehlikeli olduğunu, herkesin buna tahammül edecek gücü olmadığını söylerse de adam ısrar eder. Bunun üzerine Cenab-ı Hak"tan, Hz. Mûsâ"ya onu üzmemesi, dileğinin hiç olmazsa bir kısmının yerine getirilmesi için vahiy gelir. Hz. Mûsâ adama yalnızca evindeki köpekle horozun dilini öğretir. Bir sabah adam hevesle bu hayvanların konuşmasını dinlemek için bahçeye çıkar. Evin hizmetçisi sofra örtüsünü bahçeye silkerken bir parça ekmek yere düşer ve horoz hemen bu parçayı kapar. Köpek, horoza onun kırıntıları da yiyebileceğini, o parçanın kendisine münasip olduğunu söyler. Horoz, köpeğe üzülmemesini, o gün ev sahibinin atının öleceğini ve köpeğin bol yiyeceğe kavuşacağını söyler. Bunu işiten adam derhâl pazara gider, atını satar. Ertesi sabah aynı hadise tekrar eder. Köpek, horozu yalancılıkla suçlar. Horoz; atın satıldığını, ev sahibinin ziyanı başkasına yüklediğini, ancak o gün katırın öleceğini ve bütün hayvanlara ziyafet olacağını söyler. Bunu duyan adam katırı da satar. Üçüncü gün hadise tekrarlanır, horoz bu kez de evdeki kölenin öleceğini, yoksullara, köpeklere bol ekmek dağıtılacağını söyler. Adam köleyi de elden çıkarır. Diğer yandan üç belâdan da kurtulduğu için sevinmektedir. Dördüncü gün gelir. Açlıktan hâlsiz kalan köpek sitemde bulununca; horoz ev sahibinin her üç ziyanı da savuşturduğunu, ancak bu defa sıranın ona geldiğini; atın, katırın ve kölenin ölümlerinin kendisine gelecek kazayı def etmek için olduğunu fakat hırsa kapılan sahiplerinin bunu kabullenmediği için öleceğini, birçok yemeklerin yapılacağını, kurban kesilip yoksulların, hayvanların doyurulacağını dile getirir. Adam pişmanlık ve korkuyla Hz. Mûsâ"ya gider, canının bağışlanmasını ister. Hz. Mûsâ, atılan okun geri dönmeyeceği gibi, kazaya mani olmanın da imkânsız olduğunu anlatır, elinden gelen tek şeyin onun imanla ölmesi için dua etmek olduğunu bildirir. Adamcağız durumun ciddiyetini anlayınca korkusundan hastalanır ve ölür.
“Sen burnunu kanatmak istemezsin ama burnun kanar. Bu kanayış sana sağlık verir.” (Mesnevî, III:3438)