Av. Hakan AY

Özümüzü bulabilmek için bizlere düşen...

Av. Hakan AY

Kentlerimiz betona boğuluyor, ruhunu çoktan teslim etti, edecek. Bizler bu kara tabloda işimize geldiği sürece ses çıkarmıyor, işimize gelmediğinde de kendimiz hariç sorumlu gördüklerimizi, idarecilerimizi kıyasıya eleştiriyoruz.

Ruhumuz karmakarışık olmuş, bu karmaşayı görmezden gelip şehirlerimizde düzen intizam arıyoruz.

Bu şehirde birçok varlıklı insan var (Allah hepsine daha çok versin) ancak kaç tane göze hoş gelen, mimari değer taşıyan bir bina inşa edildiğini gördük son zamanlarda. Ha ben kaçırmış olabilirim, gönül kırmak değil derdim. Derdim çevreci duyarlılığa uygun, kültürel olarak zengin, mimari değer taşıyan şehirler talep ediyoruz ancak biz bunu ne kadar hak ediyoruz veya bunun için yeterince bir şey yapıyor muyuz diye sormak, iğneyi biraz bizlere yani vatandaşa batırmak...

Öyle ya belediye başkanı, vali veya yetkili gördüğümüz kişiler bir yere kadar şehrin nizam intizamına müdahale edebilir ancak her binayı bu yetkililer tasarlayıp yapamayacağına göre; kullanılacak malzemeden tutun bir çok ayrıntısına bu kişiler karar veremeyeceğine göre tüm sorumlulukları bu yetkili kişilere atmak ne kadar doğru? Burada birazcık da olsa üzerimize sorumluluk almayacak mıyız hala? Evimizde bir metre dahi olsa yeşil alan ayırmadan ev inşaa edip, cm’sini dahi ‘heba etmeyelim derdinde iken’ belediye neden park bahçe yapmıyor diye, samimiyetsiz bir şekilde ne kadar daha bağıracağız. Park bahçe isteyenlerin, iyi ve düzenli şehirler talep edenlerin mevzu bahis kendi arsaları, tarlaları, binaları olduğu zaman ne kadar da açgözlü davranabildiklerini hepimiz biliyoruz. Tabi istisnalarıda vardır.

Öylesine yapılan her şey sıradan olmak durumundadır. Üzerine düşünülmeden yapılan sıradan tekrarlanan autocat’ten öylesine dökülen yapıların öylesine dizildiği bir kent de dolayısıyla sıradan olmak durumundadır. İster bu sıradan binalar nizam intizam içinde bulunsun, isterse düzensiz olsun, sonuç hep aynı olacaktır; sıradan ve sıkıcı...

İncelik milletinizin sahip olduğu bir haslet olmasına rağmen kullanmaya kullanmaya körelttik mi nedir bilmem ama incelikten yoksunluk, kabalık, basitlik şehirlerimize öylesine çöktü ki. Eskiden bahanemiz vardı, fakirdik, kafamızı sokacak bir çatımız olsun yeterdi ama şimdi kabul edelim imkânlarımız var çok şükür.

Aslında güzel binalar, mimari değer taşıyan yapılar yapmak için çok paraya da ihtiyaç olduğunu zannetmiyorum. Benimkisi bir garip avuntusu ise işi bilen dostlar beni lütfen uyarsın. Bana sadece birazcık özümüze dönmek, özgünlük, birazcık incelik, daha fazla sevgi ve saygı işi görecekmiş gibi geliyor. İnsana, hayvana, doğaya yaşadığın yere, her şeyden önemlisi insanın kendisine duyduğu sevgi saygı olduğu sürece işler rayına girecektir diye düşünüyorum. Özümüzde olan ve tarihi bir çok binalarımızda bolca örneği bulunan kuş evleri, garip gureba için gizlice bağış yapılabilecek bölmeler, günümüz matematiğinin yetmediği mimari tasarımlar yapmayı akleden inceliklere yani ESKİ RUHUMUZA DÖNMEYE ÇOK ÇOK İHTİYACIMIZ VAR...

Hakan Ay