Mustafa BİLİK

Bu haftasonu da yasak var ama marketlere koşmadık

Mustafa BİLİK

Sayın Cumhurbaşkanımız dedi ki maske parayla satılamaz. O saat, bu saat bir daha maske bulamıyoruz. PTT kargonun maske getirdiği var mı aranızda?

 

Ben günlerdir cebimde taşıdığım bir maskeyi atmayarak markete, pazara kısacası maskenin zorunlu olduğu her alana girerken kullanıyorum.

 

Yani maskeyi artık koruyucu amaçla değil giriş kartı olarak kullanıyorum. Sanırım herkes de benim gibi yapıyor. İnsanların yüzündeki o maskelere eskiden aldanırdık, artık hiç güvenmeyin.

 

Maske konusunda durum böyle iken uzmanların en başından beri üstüne basarak söylediği sosyal mesafe ve kalabalık alanlardan uzak durulması daha fazla önem kazanıyor.

 

Mecbur olmadıkça sokağa çıkmayalım diyoruz. Mecburiyetimiz ne? İşe gidenler dışında aklımıza hemen market geliyor.

 

Peki, stok demeyeceğim ama market alışverişlerimizi toptan yapsak da, sık sık markete gidip riskimizi arttırmasak.

 

1 kilo alacağımızı 5 kilo alalım. 1 alacağımızı 2-3 alalım da markete gitme sıklığımızı azaltalım. Şimdi işin ekonomik boyutuna da değinelim. Parası olmadığı, çaresiz olduğu için, belki 1 kilo veya 1 adet ürün almak zorunda olanlar var. Onlara söz söyleyemeyiz elbette.

 

Ama “Bana bugünlük yeter yarın da alırım” diyerek ürün alanlar da var. Evde canı sıkıldığından kendine ertesi günde sokağa çıkma zorunluluğu oluşturanlar yani.

 

Oysa en çok risk bu alanlarda. Alışveriş arabaları, ürünlerin saklandığı buzdolaplarının kolları en bilinen tehlikeli yüzeyler.

 

Marketlerde her ne kadar sosyal mesafe kuralı olan 1-1,5 metre mesafeyi korumaya teşvik edilse de kimi zaman raflardan ürün seçerken diğer müşterilerle, kasada ödeme yaparken kasiyerle ya da reyonlarda reyon görevlileri ile istemeden ya da farkında olmadan anlık da olsa yakın temas kurabileceğimiz alanlar var. Ellediğimiz paketli ürünler, market arabaları, para ya da kredi kartlarımız da birer virüs taşıyıcılığı açısından birer risk unsuru.

 

Üstelik aylık düzeyde yetecek alışverişler yaptığımızda olası bir sürprizde paniğe kapılmamız da gerekmez.

 

Geçen cuma günü saat 22.00 civarı, koronavirüs tedbirleri kapsamında 48 saat için sokağa çıkma yasağı geleceğini öğrenen çoğu insan kendini dışarı attı. Salgını ve sosyal mesafe kuralını hiçe sayan vatandaşlar, açık buldukları market, fırın, manav, bakkal vb. yerlere akın etti.

 

Geçen hafta cebindeki son 5 TL’sinin yetebileceği ürün alma gayesi ile markete giren ekmek bittiği içinde “aç kalacağım” korkusuyla bir büsküvi markasını alan adamı tüm Türkiye konuştu.

 

Aldığımız tüm tedbirleri çöpe atmaya 1 aylık emeği silmeye o bir saat yetti.

 

Bu hafta sonu da sokağa çıkmak yasak. Ama yasak günler öncesinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından duyuruldu. Kimse marketlere saldırmadı.

 

Çünkü herkes hazırlığını ona göre yaptı. Yetecek kadar ürünü evine fazla fazla aldı. Yine herkes farklı zaman diliminde bu ihtiyacını gördüğü için hiçbir sorun çıkmadı. Peki bütün alışverişlerimizi bu mantıkta yapsak nasıl olur?

 

Şu anda alınan önlemler gereği pek çok markette müşteri sınırı bulunuyor. Bu sınır marketlerin metrekaresine göre değişiyor. Aynı anda bir markette belli sayıdan fazla müşterinin bulunmasına izin verilmiyor. O nedenle sizin bir parça ürün almak için markete girmeniz bir başkasının dışarıda beklemesine neden oluyor. Yani marketlere mümkün olduğunca az gitmenin sadece maruz kalma riskinizi azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda mağazadaki insan sayısını azaltmaya yardımcı olduğu bir gerçek