Mustafa BİLİK

Havza'nın yılan hikayesi

Mustafa BİLİK

Dün whatsap ihbar hattımıza gelen bir ihbarla Havza İlçesi’ne doğru yola çıktık.İhbarda Havza Kaymakamlığı önünde yapılan bir eylem anlatılıyordu.

 

Samsun Havza arası 81 KM. Ben geçtiğimiz yaz Ege ve Akdeniz’de 4 Bin KM yol yaptım. Bu 81 KM’lik mesafedeki kadar radar uygulaması görmedim. Sanırsın Samsun tek başına devletin tüm cari açığını kapatacak.
Biz bu yolu devamlı gidip gelmediğimizden radar yerlerini ezbere bilenlerden değiliz. Dolayısı ile gayet yavaş bir biçimde yolculuk etmek zorunda kaldık.


Havza’ya vardığımızda Kaymakam Metin Yılmaz’ın açıklamaları sonrası eylemin sona erdiğini öğrendik.


Efendim işin aslını astarını iyice bir araştıralım; Ne eylemi ola ki bu dedik? Bir dokunduk bin ah işittik.


İşin kısa özetini de sizlerle paylaşayım;


Havza’da da tüm ülke genelinde olduğu gibi taşımalı eğitim sistemi hakim.


Malum 2012’de çıkan Büyükşehir Yasası ile Türkiye’deki köylerin yarısından çoğu mahalleye çevrildi. İşte bu yasa ile birlikte köylükten çıkan ama Havza İlçe merkezine de 3-5 KM mesafede bulunan mahallelerdeki öğrenciler var. İş burada tam bir yılan hikayesi.


Taşımalı eğitime girmeyen bu çocukların velileri kendilerinin de dar gelirli olmalarından ötürü bir araya gelerek kendi mahallelerindeki öğrencilerin tamamı için minibüsü olan bir kişiden ricacı olmuşlar ve cüzi ücretler ile çocuklarının okula gidip gelmelerini sağlamışlar.


Kentlerde çocuğunuzu verdiğiniz servislerde hostesine varıncaya kadar çok ağır şartlar ve düzenlemeler mevcut. Taşımalı eğitimde işler biraz daha gevşek. Türk zekası ile kurulan bu sistemin ise servis yönetmeliklerinin hiç birisine uymadığını söylemeye gerek yok.
Kaymakamlık sene başında bu işe göz yummuş. Öğrencilerin eğitime devam edebilmeleri sağlanmış.


Ancak, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün de minik yavruların nizami biçimdeki araçlarla okullarına ulaşmalarını sağlamak amacıyla servis araçlarına yönelik denetimlerin arttırılmasını istemesi mülki amirleri de iki arada bir derede bırakmış.


Şimdi ikinci dönemin başlaması ile birlikte bu minibüslerin gerçek birer servise dönüştürülmeleri isteniyor.


Bir minibüsün servise dönüşmesi öyle kolay değil. Şartlar ağır. Önce araçlar yeni olacak. Güvenlik paketleri yer alacak. Yani en kısa özeti para gerekiyor. Bunca masrafı yapan minibüsünü gerçek bir servis aracına dönüştüren kişi de taşımayı eski ücretler ile yapmayacak elbette.


İşte tam da bu noktada minibüsçülerin veryansını bitip velilerinki başlıyor. Malum köylümüz için ‘Milletin efendisi’ deriz ama modern kölelerin gelirine sahip olmalarını görmezden geliriz.


Dar gelirli köylü çocuğunu okula göndermekte zorlandığı için sistemin mevcut haliyle devam etmesini istiyor. Hele ki Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 çocuk çağrısına uyanlar daha da dertli.


Yani Kaymakamlık minibüslerin kanuna nizama uygun olmamasından şikayetçi. Servis şoförleri velilerden daha fazla para alamayacaklarından şikayetçi. Veliler hepsinden şikayetçi.


Ben ise objektif bir gözle olayı değerlendirmeye çalışayım.


Sayın Kaymakam Bey, senenin başında neredeydiniz? İkinci döneme kadar bu uydurma kaydırma servislere neden müsaade ettiniz. Allah göstermesin bu çocukların başına bir iş gelse hesabını nasıl vereceksiniz?


Sayın servis şoförleri size sezon başında göz yumulup sezon ortasında sıkıştırılmanız konusunda son derece haklısınız. İşi baştan sıkı tutup size daha sezonun başında müsaade edilmemesi gerekirdi. Burada devlet zafiyeti söz konusu. Yaza kadar bu durum böyle gideceğe benzer. Bir sonraki eğitim öğretim dönemine kadar eksikliklerinizi tamamlayın.

Madem bu işi yapacaksınız kanuna nizama uygun yapın. Bir sonraki okul döneminde gereken ücreti ona göre belirleyip bu şekilde öğrenci taşıyın. Araçlarınızdan kaynaklanacak olası bir can kaybı, hele ki okula gitmeye çalışan minicik bir yavrumuza zarar gelme ihtimali bile korkutucu.


Gelelim velilere. Daha doğrusu bir dahaki sene çocuklarını yeni ücret tarifeleri ile okula göndermekte zorluk çekecek velilere. Ne yalan söyleyeyim sizler için bir çare bulamadım. Allah yardımcınız olsun.

 

Tavsiyem alışın. Büyükşehir yasası ile birlikte nasıl su faturası ödemeye ahırlarınızı köy dışına taşımaya alışmanız gerekiyorsa okul servislerine de yüksek meblağlar ödemeye alışın.


Şehirdeki asgari ücretli nasıl bu işlerin altından kalkmak durumunda ise sizler de öylesiniz.

 

Kısacası kentlinin hayallerine konu olan köylerde de durum öyle düşünüldüğü gibi değil yani.