Mustafa BİLİK

Şimdi şehirde yaşayanlar düşünsün

Mustafa BİLİK

Seçim gündemi arasında heba olmamasını istemediğim bir konudan bahsedeceğim yazımda.
Aslında 13 Şubat 2019 tarihli genelgeye dayanan ve orman köylüsünü yakından ilgilendiren bu konu CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygün tarafından yeniden gündeme taşındı.
Aygün, Orman Genel Müdürlüğü’nün, 13 Şubat 2019 tarihli genelgesi ile odun dışı orman ürünleri olan reçine, çıra, defne, kekik, ada çayı, çam fıstığı ve mantar toplayarak geçinen orman köylülerine Kasım 2019’a kadar “Mesleki Yeterlilik Belgesi” zorunluluğu getirildiğini açıkladı.
Böylece, geçimini mantar, kekik toplayarak sağlayan binlerce orman köylüsü, belge almadan bunları toplayamayacak. Üstelik bu belge olmadan toplarlarsa 500 TL idari para cezası alacaklar.
Belge almak için yapılacak sınavda orman üretim işçisi için bin 120 TL, otsu ve diğer bitkiler ile mantar gibi odun dışı ürünleri yerden toplayanlar için 670 TL, odun dışı ürünleri yüksekten toplayanlar için ise 885 TL sınav ücreti istenecek.
Şimdi genelge üzerinde yorum yapmak için orman köylerinin demografisine bakalım. Orman köylüsünün geniş toprakları olmadığı için geçimini reçberlikle değil ya hayvancılıkla yada orman ürünleri sayesinde kazanır. Çiftçilik yapamadığı için gelirinin az olması sebebi ile en çok göçü de orman köylüsü vermiştir. Şimdi bu köylerde kalan sadece 60 yaş üstü ihtiyarlarımız. Yaşlı bir karı koca çift. Çocuklar çalışmak için büyükşehirlerde.
Bu insanlar köyde mantar toplayacak ya satıp bir ihtiyacını görecek yada kendi tüketecek veya büyükşehirdeki çocuklarına gönderecek. Siz devlet olarak bu insanlara ‘Para ver sınava gir öyle topla ne toplayacaksan’ diyeceksiniz.
Öte yandan orman köylüsünün topladığı, bildiği mantarlar konusunda sınav yapacaksınız. Bu sınavı orman köylüsü size yapsa hayatta kazanamazsınız.
Belki de hiçbir literatüre girmemiş bitkileri tanıyor ve biliyorlardır da kimse farkında değildir.
Tamam, diyelim her şey iyi güzel sistem işliyor. Köylü dedi ki; “Madem benden sınav ve para isteniyor. Ben uğraşamam. Ben de artık ormandan bir şeyler toplamayı bırakıyorum”
O zaman orman meyvelerinden binbir derde deva o reçelleri pekmezleri şehirde nasıl yiyeceksiniz? Köylü getiriyor pazara sizler de zahmetsizce üç beş kuruş verip, onu da pazarlıkla alıyoruz. Çocuk hasta oldu ‘Aman yavrum şu pekmezden ye’ peşinde koşuyoruz. O köylünün isteği ne? Ürünlerini satıp eline üç beş kuruş geçmesi. Onunla da yine esnaftan ihtiyaçlarını görecek. Para yine şehirdekinin cebine girecek.
Peki, o tatsız tuzsuz kültür mantarları yerine duvaklıca, kanlıca, kuzu göbeği, geyik, cicile, mercan, fesleğen mantarı yeme fırsatını bir daha bulabilir misiniz?
Yani köylü üç beş kuruş için bu zahmetleri çekiyorken, onlara destek olmak gerekiyorken hatta ormandan bu ürünleri toplayıp ekonomiye kazandırıyor, doğal kaynaklarımız heba olmuyor diye destek ödemesi yapılması gerekirken siz bir de köylüden sınav parası isteyeceksiniz öyle mi?
Benim doğup büyüdüğüm ilçe ormanlarla çevrili bir yer. Mantar toplama zamanı veya kestane mevsimi olduğunda o ilçenin esnafına orman köylüsü nefes aldırır.
4 bin nüfusu olmayan bu ilçeye 4 milyon TL gelir kazandırır o orman köylüleri. Çünkü kestane mevsiminde kestaneler orman köylüleri tarafından pazara indirilir. Şehirde yaşayan aracılar tarafından köylüden alınır. Türkiye’nin dört bir yanına satılır.
Mantarların orman zeminini kapladığı eylül ayında aynı köylü tarafından toplanan mantarlar da ilaç ve kozmetik sanayinde kullanılmak için başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkeleri tarafından gelinip alınır. İhracat yapılmasından daha önemlisi o dünya devi uluslar arası kozmetik ve ilaç firmalarının kendi TIR’larını o küçücük ilçeye kadar göndermeleridir. Ama o dev firmalar da köylüden doğrudan ürün almaz. Aracılar köylüden toplar mantarları temizler ve güzelce kurutur.
Bu işlemler için de aracıların işçi çalıştırmaları gerekir. Köylünün topladığı mantar ilçedeki vatandaşa birkaç aylığına da olsa iş imkanı doğurur kısacası.
Demem o ki orman köylüsü zaten bir avuç yaşlı insan. Çok zorda kalırsa bahçesindeki otu yolup yer karnını doyurur. Hayvanını sağar karnını doyurur. Biz şehirdeki insanların zannettiğinin aksine onlar bize değil biz onlara muhtacız.
Onları küstürmeyin.