Akın Üner

Asarağaç Tepesinde Bir Fil Hikâyesi

Akın Üner

Bir varmııış, bir yokmuuuuş.

Karadeniz'in masmavi sularına nazır, Asarağaç diye çok güzel bir köy varmış.

Bu köyde, vakti saatinde Balkanlardan mübadele edilmiş Evladı Fatihanlar yaşarmış.

Günün birinde köyün olduğu memlekette Timur isminde bir zatı muhterem, köyün sırtını verdiği zümrüt yeşili Asarağaç Tepesi ormanlarına iki tane iş makinesi göndermiş. "Siz işinize gücünüze bakın, biz bu dağın taşını toprağını alıp satacağız" demiş.

Köylüler önceleri pek aldırış etmemişler, ancak sonra bakmışlar ki iş makinelerinin geçtikleri yerler yoluk ördek gibi dımdızlak kalıyor, bir çare bulmak için köyün meydanında toplaşmışlar.

Hiç kimse, Timur'a gidip iş makinelerini çekmesini söylemeye cesaret edemiyormuş.

Hele mahalledeki "salih" kullardan birisi, "Timur'un bir bildiği vardır, neme lazım, kızarsa bütün köyü dümdüz eder" diye ahaliyi korkutuyormuş.

Nihayet birisi, "Bu işi bizim Abacık yapar" diye atılmış. "Abacık, Osmanlı kadındır. Bir cesaret çıkar Timur'un karşısına, senin bu iş makineleri ormanlarımızı, topraklarımızı bozuyor." der. "Yap bir âlicenaplık da bizden al, başka bir yere götür bu zımbırtıları!"

Gerçekten de Abacık, pek cesurmuş. Ataları Balkanlardan evvel Karamanoğulları yurdunda, Akşehir Gölüne yoğurt çalan Hoca Nasreddin'e dayanırmış.

Köylüler Abacığın kapısını çalmışlar. "Hal böyleyken böyle" demişler.

Abacık düşünmüş taşınmış. "Çıkalım dağa, çağıralım gastecileri, alalım elimize istemezuk yazan afişleri, bağırıp çağıralım, sesimizi duyuralım!" demiş.

Bir kenarda olan biteni izleyen "Mahallenin salih bir kulu" hemen itiraz etmiş. "Timur'u kızdıracaksınız, bu defa iş makinelerini köye getirip bağınızı bahçenizi kafanıza geçirecek!"

Köylüler ürkmüş. "Te bu gızancığı sesleştirin, başımıza iş almayalım be aganın" diye mırıldanmaya başlamışlar.

Velâkin Abacık akıllı kadın, hemen bir çare bulmuş. "İyi o zaman, biz de dağa çıkarız piknik yaparız. Bayram günü bayramlaşırız. Timur ona da kızacak değil ya!" demiş. "Sonra hep beraber toplaşırız, iş makinelerinin yanına gidip gene yapacağımızı yaparız."

Bayram günü gelip çatmış.

Evladı Fatihanlar iş makinelerine itiraz edeceğiz diye bekleyedursun.

Evladı Salihanlar davul zurna çaldırıp şenlik yapmışlar. Fotoğraf çekip Timur'a whatsapptan göndermişler. "Bakınız efenim, ahali sizin gönderdiğiniz iş makinelerinden o kadar memnun ki davul zurna çalıp, hora dönüyor" diye yazmışlar.

Günün sonunda Abacık, "hadi iş makinelerinin başına gidip itirazımızı gastecilere söyleyelim. Onlar da yazarlar, çizerler. Bunu gören Timur belki insafa gelir." demiş.

Ne çare ki Abacık'la beraber iş makinelerinin yanına sadece üç çevreci ile birkaç muhalif gitmiş. Köylülerin hepsi ortalıktan kaybolmuş.

Abacık, onlardan erkek çıkmış. Diyeceğini demiş. Atası Nasreddin Hocası gibi "Timur, bize iki üç iş makinesi daha göndersin" dememiş.

Bu hikâyenin sonunda gökten üç elma filan da düşmemiş. Çünkü elma ağaçlarının hepsi kesilip odun yapılmış.

Salih kullar ermiş muradına, Asarağaçlılar çıkmış kerevetine.

Bundan sonrası Timur'un vicdanına kalmış tabii!