Hilal Genç

Güle Güle Git

Hilal Genç

Aslında bu hafta farklı bir konuyla sizlerle birlikte olacaktım fakat bir sabah yok ki kötü bir habere, acıya uyanmayalım.

Bir anne olarak arkasından el sallayarak peşinden sular dökerek türkülerle, halaylarla, gururla bir otobüse bindirip vatani görevini yapmak üzere uğurladığımız evlatlarımızın acı haberlerini duymak yüreğimizi yakıyor.

Ateş elbette düştüğü yeri yakıyor ama o ateş tüm ülkeyi sarıyor.

Böyle bir acı üzerinden siyaset yapmak pirim toplamaya çalışmak bir yerlere yaranmaya birilerine sevimli görünmeye çabalamak yapılabilecek en büyük ayıptır.

Ve bir diğer büyük ayıpta kendisi yapmadığı gibi evladına da kıyıp askere gönderememiş ama evlatları bayrağa sarılı tabutlarla evleri önüne gelmiş anne babaları avutmaya çalışmak, bol keseden konuşmak ve şehit annesi babası oldunuz diye sevinin deme hadsizliğinde bulunmaktır.

Ben köşe yazılarımda çok fazla gündem ve siyaset yazmamayı tercih ediyorum çünkü her yerde yeterince konuşuluyor ve yazılıyor fakat dediğim gibi öncelikle bir anne, bir kadın ve bir insan olarak yitip giden bu gencecik evlatlarımızla ilgili birkaç satır yazmak istedim. Şehitlerimizin her acı haberinden sonra yayınlanan video ve görüntüler insanın yüreğini bir kere daha yaralıyor. Fakirliğin ve kimsesizliğin şehit olmada bir mertebe olması insanın yüreğini acıtıyor.

Eskilerin bir sözü vardır Devlet Baba derler. Ana kucağından, baba ocağından gururla gönderdiğimiz bu vatana bu millete bu devlete emanet ettiğimiz evlatlarımızın hepsi devlet babaya emanettir. ve baba dediğin evladını zengin, fakir,  nüfuslu,  nüfussuz diye ayırmaz. Her şehit haberinden sonra yükselen acının sesi,  kimsesizliğin, fakirliğin sesi oluyor.

Ve yıkık dökük bir ev içinde, odun ateşinde evladına ağlayan, gözünden süzülen yaşları yemenisine silen, evladının tek kazağını sarılıp koklayan bir annenin acısını; ne mikrofonlardan yükselen teselliler, ne yazılan çizilenler, ne verilen vaatler dindirmiyor.

O anne her şehit haberinde ömrü boyunca evladına ağlıyor.

Bu acıyı kimse azaltamaz, anlayamaz ve hafifletemez.

Konu üzerine söylenecek çok söz var ama bu acıyı anlatacak ne söz ne yazı olabilir.

Benim de diyeceğim şu ki

Uzaktan Ateşin düştüğü yerin sıcaklığında ısınanlar bilsinler ki bir gün o ateş onları da yakar.

 

BEN ÖLMEDİM ANNE
Vuruldum bir hain pusuda sebepsiz
Ben ölmedim anne sen sakın ağlama
Vatan sağ olsun dediler musallaya koyup
Ben ölmedim anne sen sakın ağlama
Tabutumun üzerine Al Bayrak serdiler
Güllerle, karanfillerle süslediler.
Büyükten küçüğe bana selam verdiler
Ben ölmedim anne sen sakın ağlama.
Vatan için canım feda bin kere ölürüm
Şerefsiz, kahpelere mahşerde görünürüm
Yaşayamadığım günlere sessizce üzülürüm
Ben ölmedim Anne sen sakın ağlama
Kevser ırmağının yanındadır, şimdi benim yerim
Elimde Al Bayrağım seni beklerim.
Cennet kapısında şefaatcinim
Ben ölmedim Anne sen sakın ağlama

H.GENÇ