Prof.Dr. Hüseyin Kalkan

Evrenin Gizemli Dünyasına Yolculuk -13

Prof.Dr. Hüseyin Kalkan

Galaksimiz adeta yaşam için gerekli yedek parçaların bulunduğu devasa bir ambarmış gibi görünüyor.

James Lovelock, FRS

Vücudumuzdaki her bir atom çok uzaklardaki yıldızların patlaması sonucu oluşmaktadır. Muhtemelen sağ elimizin bir atomu bir yıldızdan gelirken sol elimizin bir atomu farklı bir yıldızdan gelmektedir.

Lawrence M. Krauss

 

Çoğu insanın, yaşadığı yeri belirleyen kalıcı bir adresi vardır.

Bu adres; sırasıyla bina numarası, cadde, şehir, eyalet ve ülke isimleriyle belirlenir. 

Posta taşıyıcısının postalarımızı teslim ettiği yerdir burası.

Ama bir an için düşünsel görüşümüzü evrenin derinliklerine hatta sınırlarına kadar genişlettiğinizi düşünün.

Tabi ki,  muazzam büyüklükte bir evrenin içinde bir yerde yaşadığımızı da biliyoruz.

O zaman, evrensel adresimiz, bir başka ifadeyle,kozmik adresimiz neresi?

Hiç düşündünüz mü?

Milyarlarca galaksi, trilyonlarca yıldız, trilyonlarca gezegen ve trilyonlarca diğer gök cisimleri içerisindeki adresimizi nasıl ifade edebiliriz?

O halde"kozmik adresimiz"ne anlama geliyor?

Bir düşünce deneyi yapalım.

Phoenix galaksisindeki bir yıldızın etrafında dolanan bir gezegen üzerinde gelişmiş bir medeniyetten bir uzaylı size bir mesaj yazıyor.

Mesajında, sizi evinizde ziyaret etmek istediğini ve bulunduğunuz yerin adresini istiyor.

Şaşkınlık içinde mesajın bir uzaylıya ait olduğuna inanamıyorsunuz.

Fakat mesajı biraz incelediğinizde her yönüyle hiç karşılaşmadığınız bir mesaj türü olduğu için yine de merak edip araştırma isteği duyuyorsunuz.

Arama motorunuzaPhoenix galaksisi yazıyorsunuz.

Phoenix galaksisinin, İlk galaksilerden ve bize yaklaşık 13.1 milyar ışık yılı  uzaklıkta olduğunu okuyunca heyecanınız biraz daha artıyor.

"Ne kaybederim?"

diye düşünüyorsunuz ve adresinizi yazarak gönderiyorsunuz.

Cumhuriyet. Mah. 186. Sok. Yıldız Sitesi A-Blok Kat 6, Daire 14, Atakum, Samsun TÜRKİYE

Yeni bir mesaj geliyor;

"Eksik adres."

Hemen, evrendeki yeriniz ile ilgili çok geniş bir araştırma yapıyorsunuz ve doğru adresi;

Cumhuriyet Mah. 186. Sok. Yıldız Sitesi B-Blok Kat 1 Daire 1, Atakum, Samsun TÜRKİYE, Dünya Gezegeni, Güneş Sistemi, Orion kolu, Sagittarius Ana Kolu, Samanyolu Galaksisi, Yerel Gurup, Başak Üstkümesi, EVREN,

olarak yazıp gönderiyorsunuz.

 "Doğru adres alınmıştır."

 "En kısa zamanda sizleri ziyaret edeceğiz."

Çok şaşkınsınız.

Fakat aklınıza takılıyor.

En kısa zaman ne zaman?

Ve düşünmeye başlıyorsunuz.

Tüm bilgi birikiminizi gözden geçiriyorsunuz.

Bu galaksi bizden yaklaşık 13.1 milyar ışık yılı uzaklıkta.

Phoenixliler, evrenin en hızlı aracını yapmış olsalar dahi,Einsteinin Özel İzafiyet Teorisine göre, aracın  maksimum hızı saniyede 300.000 kilometreyi aşamayacağından, Dünyamıza en erken 13.1 milyar yıl sonra gelecekler.

 "Bu çok saçma" diye düşünüyorsunuz.

Yani benim yaşadığım süre içerisinde asla Dünyamıza ulaşamayacaklar.

Hatta, Dünyamızın yaklaşık 5 milyar yıllık bir ömrü kaldı için onlar buraya geldiklerinde artık Dünyamızı da bulamayacaklar.

Çünkü, yaklaşık 5 milyar yıl sonra Güneşimiz hidrojen yakıtını tüketecek,

Dış katmanları genişlemeye başlayacak,

Öyle bir genişleyecek ki, 150 milyon kilometre uzaklıktaki dünyamız artık Güneşin ateş topu içerisinde kalacak,

Ve artık, birPhoenixliiçin Dünya gezegeninde bir yaşam anlamsız hale gelecek.

Bu durumu üzülerek te olsa,  Phoenix galaksisinde yaşayan uzaylı dostunuza iletiyorsunuz.

 "Merak etmeyin."

"Biz sizin yaklaşık 7 milyar yıl sonraki geleceğinizi yaşıyoruz."

Phoenixli bizler, sizlerin şu an (Dünya zamanı) zaman ve mekan konusunda hayal dahi edemeyeceğiniz bilgi birikimlerine sahibiz."

"Siz henüz daha bu işin başındasınız."

"O nedenle, hiç merak etmeyin."

"Sizin yaşam süreniz içerisinde oraya geleceğiz."

Gelebilirler mi, gelemezler mi? Bilemiyoruz.

Fakat, Uzay gemimizle yapmış olduğumuz 8 milyarlık uzun bir yolculuktan sonra;

Başak Üst Kümesi, Yerel Gurup,  Samanyolu Galaksisi, Sagittarius Ana Kolu, Orion Yan Kolu, Güneş Sistemi, Dünya Gezegenikozmik adresimize daha henüz yeni ulaştık.

Artık herkes kozmik adresini rahatlıkla yazıp isteyen uzaylıya gönderebilir.

Kozmik adresimizle ilgili bilgilerimizi edindiğimize göre uzay ve zamandan bağımsız hayal gücü uzay gemimizle varoluşun muhteşem anlarına tanıklık ettiğimiz heyecan dolu yolculuğumuza kaldığımız yerden devam edebiliriz.

Big-Bang'den bu yana yaklaşık 8 milyar yıl geçti.

Evren soğumaya devam ederken hızla genişlemeye de devam ediyor.

Zamandan bağımsız uzay gemimizSamanyolu Galaksisinden sadece 1 milyon ışık yılı uzaklıkta.

Bu uzaklıktan bakıldığında, merkezinde yaklaşık 400 milyon Güneş kütlesine sahip birkaradelik bulunduran Galaksimiz, kendi ekseni etrafında dönüş hareketi yaptığı gözlemleniyordu.

Kendi merkezi etrafındaki bir tur atmasını yaklaşık 225 milyon yılda tamamladığını gözlemledik ve bu süreyi;

1 Galaktik Yıl  olarak isimlendirdik.

Bir düşünün;

Yelkovan kendi ekseni etrafında 1 dakikada döner,

Akrep 12 saatte,

Dünya 24 saatte,

Dünya Güneş'in etrafında 1 yılda,

Güneşimiz ise galaksimizin merkezi etrafında tam tamına 225 milyon yılda bir tur atar.

Acaba bir sonraki turda biz insanlar burada olacak mıyız?

Büyük ve ilginç bir soru!

Yolculuğumuz esnasında bilim ekibimiz, birçok hesaplamalar ve yorumlar yapıyor.

Bunlardan bir tanesi de kendi yıldızımız olan Güneşimizin bulunduğu yerin nerede olduğuyla ilgili hesaplamalar.

Yapmış olduğumuz hesaplamalara göre Güneşimiz galaksi merkezinden yaklaşık 25.000 ışık yılı uzaklıkta olmalı.

Bu uzaklık tam daOrion (Avcı) Koluüzerine denk geliyor.

Yapılan araştırmalara göre;Samanyolu Galaksisi, 4 ana koldan oluşuyor:

Perseus (Kahraman),

Cygnus (Kuğu),

Scutum-Crux (Kalkan ? Güneyhaçı),

Sagittarius (Yay).

Güneş, bu kollardanSagittarius ana kolunun yan kolu olanOrion (Avcı)Kolu'nda yer alır.

Varış hedefimiz yavaş yavaş netleşmeye başladı.

Artık evimize yaklaşmanın heyecanını yaşıyoruz.

O bölgenin bulunduğu alana tam 1 ışık yılı yaklaşmıştık ki biricik yıldızımız, Güneşimiz, o zamanlarda henüz daha yeni ortaya çıkıyordu.

Devasa küresel bir toz bulutu şeklindeki Güneşimiz,kütleçekimi etkisiyle merkezine doğru çökerken, açısal momentumun korunumuna bağlı olarak da kendi ekseni etrafında dönmekteydi.

Zaman ilerledikçe, Güneşimiz, nükleer reaksiyonunu başlatarak kendi enerjisini üretmeye başladı.

Bu küresel ateş topu kendi ekseni etrafında dönmeye devam ederken ekvator bölgesinden, dönmenin etkisiyle, farklı büyüklüklerde dev gaz ateş topları kopuyor ve belli uzaklıktaki yörüngelerine oturuyordu.

Aslında bu,Güneş Sistemini meydana getiren gezegenlerin nüveleriydi.

Başlangıçta bu ateş toplarından yüzlerce vardı, fakat zaman içerisinde bunların bir çoğu tekrar Güneş'in içerisine düşerken diğerleri de birbirleriyle çarpışarak sayıları 8'e kadar düşmüştü.

Tabi, bu nüve halindeki 8 gezegenin aralarındaki birçok yere irili ufaklı küçük gaz topu parçaları da yerleşiyordu.

Artık sistemin gezegenleri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.

Tabi ki uzay gemimizin pruvasını Dünya gezegenine doğru çevirmiştik.

Heyecanımız doruk noktasındaydı.

Evimiz henüz bir ateş topu şeklinde.

Oraya hemen gitmemiz imkânsız.

Biraz zamana ihtiyacımız var.

Yolculuğumuz, evimiz olan ateş topuna doğru devam ederken, çok ilginç bir olaya tanıklık ediyoruz.

Unutmayın ki 3 milyar yıl önce bir Süpernova patlaması sonucu ortaya çıkan ve hemen hemen bütün elementlerin açığa çıktığı devasa büyüklükteki bir bulutsuyla birlikte yolculuk ediyoruz.

Biz, zaman zaman bu bulutsudan örnekler alıp onları inceliyor ve bu elementler arasında etkileşimler olup olmadığına dair araştırmalardan elde ettiğimiz bilgileri de kayıtlarımıza geçiriyoruz.

Yine, olağanüstü heyecan verici bir bilgiyle karşılaştık.

Aslında bizlerle 3 milyar yıldır yolculuk yapan elementler, yolculuk boyunca birbirleriyle de etkileşime girmişler.

Kütleçekim Kuvveti evrenin makro düzenini kurarken,Elektriksel Çekim Kuvveti olanCoulomb Kuvveti de hiç boş durmamış ve elementlerin çok farklı kombinasyonlarda etkileşime girmesini sağlayarak, yaşamın da temellerini oluşturan olası yapıları inşa etmişler.

Bu bizi çok heyecanlandırdı.

Bu hikayede başrol karbon atomları.

Çünkü, karbon atomları dört bağ yapma özelliği sebebiyle diğer atomlarla reaksiyona girilmesi için olası bütün durumların denenmesine olanak veriyordu.

Karbon atomlarının bir seferde diğer karbon atomları da dahil diğer dört atoma bağlanma gibi olağanüstü bir yeteneği var.

Bunu zihinde canlandırmanın en kolay yolu, bir karbon atomunun yüzeyinden dört kancanın çıktığını ve bunların her birinin bir kimyasal bağ kurmak üzere diğer atomları kavradığını hayal etmek.

Yaşamın karmaşıklığını ve çeşitliliğini mümkün kılan karbon kimyasının bu zengin potansiyelidir.

Gemimizdeki biyolog ve kimyagerler yaşamın temel yapı taşlarını oluşturan karbon ağırlıklıamino asit veşekergibi molekülleri yolculuk ettiğimiz uzayı kaplayan bulutsuların içerisinde keşfetmişlerdi.

Bu kadar da değil? Bilim insanlarımız DNA'nın temel yapı taşları olan ribozların yapı taşı olan  (H2COHCHO) glikolaldehiti de tespit etmişlerdi.

Yine, canlılığın temel yapı taşları proteinlerin alt birimleri olan amino asitlerin de temellerini oluşturan,

Etil Format; (C2H5OCHO),

n-propil siyanür: (C3H7CN)

gibi bileşiklerinin de moleküllerinin bulutsu içerisinde bulunması gerçekten çok heyecan vericiydi.

Yaşamın başlangıcı henüz daha Dünyamız oluşmadan önce mi başlamıştı?

Veya yaşam çok daha evvel oluşmuş, farklı yöntemlerle Dünyamıza mı taşınmıştı?

Araştırmaya devam ediyoruz.

Bu karbon temelli organik moleküller, proteinlerin temel kısımları olanglisin,alanin veserin yapılarını içerirler.

Bu olağanüstü keşfimiz; yaşamın bazı içeriklerinin uzayda oluştuğu ve uzun zaman önce Dünya'ya çok farklı elementlerle dolu bulutsularla, göktaşlarıyla, kuyruklu yıldızlar ve diğer gök cisimleriyle taşındığı düşüncesini kuvvetlendiriyor.

3 milyar yıldır birlikte seyahat ettiğimiz moleküler bulutsular içerisinde canlılığın temel yapı taşlarının oluşması ve bu moleküler bulutsularının Dünya'mızın bulunduğu bölgeye doğru yol alması birçok sorunun olası cevaplarını tartışmak için olağanüstü bir fırsat yaratıyor.

Evet, birlikte hareket ettiğimiz yaşamın tüm olası malzemelerini taşıyan moleküler bulutsu, Güneş'in dekütleçekim etkisiyle yanı başımıza kadar ulaşarak yaşamın bütün malzemelerini gezegenlere dağıtıyordu.

Gezegenler de kütlelerine bağlı olarak oluşanKütleçekim Kuvvetleriyle bu molekül bulutsusundan çekebildikleri kadar yaşam malzemesi çekerek olası yaşam formları için malzeme topluyor olabilirler.

Artık yaşam için her şey hazırdı.

Sadece olası şartlar ve zamana ihtiyaç vardı.

"Nereden geldik?" sorusunun cevabı netleşiyor.

Çok uzaklardan, uzayın derinliklerinden, çok uzaklarda bir süpernova patlaması sonucu ortaya çıkan elementlerin milyonlarca hatta milyarlarca yıl yolculuk yaparak Dünyamıza gelen yaşam malzemelerinden oluştuğumuzu söylemek hiç de yanlış olmayacaktır.

Aslında şu soruyu sorma zamanı.

Bizler uzaylı mı, yoksa Dünyalı mıyız?

Ne fark eder ki.

Lawrence M. Krauss'un söylediği gibi;"Vücudumuzdaki her bir atom çok uzaklardaki yıldızların patlaması sonucu oluşmaktadır. Muhtemelen sağ elimizin bir atomu bir yıldızdan gelirken sol elimizin bir atomu farklı bir yıldızdan gelmektedir."

Her bir atomun yapmış olduğu uzun ve meşakkatli yolculuğun hikayesini henüz daha bilmiyoruz.

Aslında her atomun birer manyetik disk özelliği taşıdığını biz fizikçiler çok iyi biliyoruz.

Bedenimizi meydana getiren yaklaşık 7 oktilyon atomun her birinin bu uzun ve meşakkatli yolculuk hikayesini kaydetmediğini nereden biliyoruz ki?

Bizler bir gün bu küçük manyetik diskler üzerindeki bilgileri okuma yeteneği geliştirdiğimizde bambaşka bir hikayemiz olacak.

Yaradılış ya da varoluş bilebildiğimiz kadarıyla evrende hiçbir canlının sahip olmadığı olağanüstü zekayı insana bahşetmiş..

Bize kullanması kalıyor.

Çok değerliyiz.           

Sadece biz değil, bu gezegen üzerindeki bütün canlılar çok değerli.

Her birisinin hikayesi 13.8 milyar yıl öncesinden başlıyor.

Değerli olması için bu yeterli değil mi?

İnsanlık bir gün bunun farkına vardığında belki de çok daha farklı bir yolda emin adımlarla yürüyeceğiz.

Heyecanla uzay gemimizden incelemeye ve hikayemizi yazmaya devam ediyoruz.

Kendimize giden gizemli yolda adım adım ilerliyoruz.

Zamanda yolculuğumuz devam edecek.

Saygılarımla.

Prof. Dr. Hüseyin KALKAN

Not: Değerli okurlarım, yayıncı gazete editörünün, yazılarımızın okunma sayılarını tarafıma bildirdiğinde çok mutlu oldum.  Hepinize sonsuz teşekkür ediyorum. Toplumumuzdaki bilimsel kültürün gelişmesine katkı vereceğine gönülden inandığım bu yazılarıma zaman zaman sizlerde sorularınız ve yorumlarınızla beni bir kere daha mutlu ediyorsunuz.

Bu nedenle, bu haftadan sonra bazı okur soru ve yorumlarına da yazının altında yer vereceğim. Geçmiş veya yayındaki yazım için değerli soru ve yorumlarınızı heyecanla bekliyorum. Saygı ve sevgilerimle?

Okuyucu Yorumları:

  • Merhaba Hüseyin bey,

Öğrencinizin size gönderdiği bilimsel mektubu zevkle, heyacanla okudum.

Öğrenim hayatımda öğrendiğim çok kısıtlı bilgileri ve bilim insanlarını hatırlamak beni mutlu etti.

Gerçi bu duyguyu sizin Evrenin Gizemli Dünyasına Yolculuk yazılarınızla da yaşamaktayım. İsterdim ki, yazılarınıza öğrencinizin bilgi dolu mektubu gibi bir yazıyla yorum yapabileyim.

Şu an o derecede bilgiye sahip değilim.

Ama izninizle öğrencinizin mektubuna bir bilgiyi eklemek istiyorum, yanlışım varsa kusura bakmayın.

Şöyle; MS 300-400 yıllarında İskenderiye'de yaşamış Yunan asıllı Hypatia adlı musevi bir bayan filozof, Matematik, felsefe, astronomi gibi bilim dallarında araştırmalar yapmış.

Agora adlı bir filmde hayatı anlatılıyor.

Hatırladığım kadarıyla, gezegenlerin yörüngeleri ve yörüngelerin şekli ile ilgili araştırmalar yapıyor ve hatta Kepler in bu kadının bilgilerinden ilham aldığı filmin sonunda belirtilmişti. Ayrıca yanlış hatırlamıyorsam dik açılı bir üçgende hipotenüs bağlantısını buluyor. Araştırmalarını kum üzerinde yapıp sonradan yazılı hale getiriyor.

Ama ne yazık ki bağnaz hiristiyan kilisenin iftiraları neticesinde vahşice öldürülüyor.

Çok küçük bir bilgi, paylaşmak istedim, çorbada benimde tuzum olsun misali.

Hoşçakalın Hüseyin bey, saygılar.

  • Sayın hocam,

Akıllara takılan merak edilen konuları ilmek ilmek işliyorsunuz,

Öğrencilerimin en çok sorguladığı iki konu kara delik ve evrenin büyüklüğüdür.

Önümüzdeki eğitim öğretim yılında  öğrencilerime bu yazı dizisindeki merak ettikleri konuların olduğu bölümleri okumalarını isteteceğim.

Çünkü gayet anlaşılır bir yazı dizisi.

Sonrasında anladıklarıyla ilgili tartışma yaptırmayı düşünüyorum.

Belki gelecekte bu alanda çalışma yapma hevesi doğar.

İkinci sırada merak edilenler ise uzaylı canlı olup olmadığı ve insanların diğer gezegenlerde yaşayıp yaşayamayacağı.

Belki bu konular da yeni yazılarınızda size fikir olur.

Kaleminize, emeğinize sağlık değerli hocam

  • Merhaba Hüseyin Hocam,

Son zamanlarda biz sade vatandaşın,  sadece basından öylesine duyduğu '" kara delik " hiç de öylesine duyulması gereken şey değilmiş, yine şakrakları açan, sorgulayan muhteşem bir yazı. Emeğine sağlık dostum...Selam ve Sevgilerimle..

  • Merhaba Hocam,

Hep kendi kendime sordum; nereden geldik nereye gidiyoruz, nasıl niçin var olduk, evrende bizden başka birileri var mı, bütün bu soruları siz ve sizin gibi bilim insanlarının bilimsel yöntemleri ile araştırıp öğrenmeye cevap almaya çalışıyoruz.

  • Merhaba Hüseyin Hocam,

Her sabah yatak odasının penceresinden güneşin doğuşunu ve gökyüzünün aldığı o muhteşem renk cümbüşünü merak ve hayretle izlemeye çalışıyorum, bu doğa mucizesi daha ne kadar devam edecek acaba?

  • Çok Sevgili Hüseyin hocam,

Yazınıza yine harika bir girişle hepimizin içindeki  araştırma dürtümüzü adeta  kamçilyarak harekete gecircek çarpıcı bir sözle başlamışsıniz.

 "Ne olduğumuza dair anlam, bizim tarafımızdan  keşfedilmeyi bekliyor"

...Şu ana kadar yazdiklarınız bize gösteriyorki insan kendini keşfetmek üzere yola koyulmuş aslında.

Neyseki aramızda  bu keşfe başkoymuş  bilimle uğraşanlarımız var.

Umarım sayıları giderek artan bir insan nesli bu uğurda mesai harcamaya devam eder ve bu mucizevi varoluş biraz daha gün yüzüne çıkar.

Ancak tam olarak sırra vakıf olabileceğimiz pek mümkün görünmüyor gibi.

Oğlumla geçenlerde sohpet ederken enterasan bir soru sordu bana.

Anne Cennete gidersen ilk  ne  isterdin?

Her istediğinin olacağını soyleseler dedi.

Önce şaşırdım her istediğimin olacağı bir yerde dileklerde anlamsızlaştı sanki birden.

Oğluma dedim ki  hiçbir şey bana şu sorunun cevabını öğrenmek kadar haz veremezdi.

"Tanrım ..

Evreni nasıl, insanı neden yarattın"

Bu sorunun cevabını birlikte yorumlamaya başladık sonra.

Elbette sorunun cevabı ancak gerçek muhatabının yanına gittiğimizde mana bulacak gibi..

İnsanın   bu soruya cevap arama serüveninde  hangi bilgilere ulaşabilecek ancak onun gayretiyle mümkün olacak gibi duruyor..

Yazı diziniz muazzam...

İgiyle ve merakla takip ediyorum.

Belki içinde, oğlumun sorusuna karşılık cevap aradığım soruma yanıtlar bulabilirim.

Bir sonraki yazınızda nelere cevap bulacağız merakla bekliyorum sayın hocam.

Size  çalışmalarınızda kolaylıklar diliyor saygılarımı sunuyorum.

 

SORULARINIZI VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM

 

Not: Her türlü eleştiri ve sorularınızı 05333465800 numaralı WhatsApp tan veya kalkanh@omu.edu.tr adresinden yazabilirsiniz.