Akın Üner

GÜNEŞ TUĞUMUZ OLSUN, GÖK ÇADIRIMIZ...

Akın Üner

Dünya Koronovirüs salgınıyla yatıp kalkarken biz kalem işçileri ne yapsın? Okuyucularımızla hasbıhal için başka konu arayacak değiliz ya?

                                               ***

Aklı erenler diyor ki, bu lanet virüsü birileri laboratuvarda ürettikten sonra çantaya koymuş Wuhan’daki Çinliler’in üstüne boca etmiş. Oradan da bütün dünyaya yayılmış.

“Hangi manyak böyle bir şey yapar ki?” diye sorarsan, Çin ekonomisini çökertmek isteyen Trumpgiller’i adres gösteriyorlar.

“Bu işin arkasında Yahudiler var, aşısını filan da biliyorlar. İş iyice alevleninceye kadar sütre gerisine çekilmiş bekliyorlar. Günün sonunda raftan indirip herkese aşı satacaklar, bir güzel köşeyi dönecekler” diyenler de var.

Hatta “ihtiyarlardan başlayarak dünya nüfusunu azaltmak isteyen bir güç” diye senaryo üretenler de mevcut.

                                                ***

Virüs doğal mıdır, yapay mıdır aklım ermez. Lakin ortam her türlü komplo teorisine müsait görünüyor. Dünyanın dört yanından panik, felaket, dehşet görüntüleri yağıyor. Olayın mertebesi öyle büyüdü ki bilen bilmeyen herkes “bu işin arkasında ne var?” diye kafa yoruyor.

                                                 ***

Kastamonulu ne güzel demiş: “Daş düşebülü, ayı çıkabülü, her şey olabülü…”

                                               ***

Yirmi birinci yüzyıla girdiğimizden beri, dünya düzenini kökünden sarsan acayiplikler ile sürekli karşılaşıyoruz aslında…

                                                ***

11 Eylül 2001’de New York’taki ikiz kulelere El Kaide adı verilen bir terör örgütü tarafından düzenlenen hava saldırısı bütün dünyayı şok etmişti. 2996 kişinin hayatını kaybettiği bu saldırıdan sonra ABD, terörist avlamak bahanesiyle Afganistan ve Irak’ı işgal etti. İran’ı makasa aldı.

                                                ***

Kasım 2004’te Ukrayna’daki cumhurbaşkanlığı seçimine hile karıştırıldığı iddiasıyla başlayan “turuncu devrim” tanımı, eski Sovyet cumhuriyetlerinin Rus etki sahasından uzaklaştırılmasını amaçlayan renkli devrimlerin tümü için kullanılır oldu.

Gürcistan’daki gül devrimi, Kırgızistan’daki lale devrimi gibi…

Silah sıkılmadığı için “kadife devrim” diye de bilinen bu olaylar, son tahlilde Putin’i makasa almak için planlanmış gibi görünüyordu.

Ruslar da buna tavır olarak Kırım’ı işgal ettiler ve Suriye’de Amerikan oyununa sahada cevap verdiler…

                                                ***

Bir de “Arap Baharı” süreci var tabii… 2010 Aralık ayında Tunus’ta başlayan ve oradan Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da tüm Arap coğrafyasına yayılan olaylara bu ismin verilmesinin nedeni, “sözde” demokrasi talebiyle başlaması idi.

Her biri 20-30 yıllık Arap diktatörlerini adeta yerinden kazıyan ve oluk oluk kan akmasına sebep olan olaylar, domino etkisiyle hala devam ediyor. Tunus, Libya, Mısır, Fas, Ürdün, Umman, Kuveyt ve Yemen’de hükümetlerin devrilmesinin yanı sıra Irak ve Suriye’yi de kan gölüne çevirdi. On milyonlarca insan mülteci durumuna düştü. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri neredeyse İsrail’le kanka olacak kadar Amerika’ya teslim oldu.

                                                    ***

Koronavirüs, sonuçları itibarıyla en az 11 Eylül, Turuncu devrimler ve Arap Baharı kadar dünyayı sarsabilecek potansiyele sahip…

Hatta topla tüfekle değil, ekonomi ve paramiliter  güçler aracılığıyla sürdürüldüğü iddia edilen üçüncü dünya savaşının yeni bir evresi belki de!

Amerika’nın Japonya’ya attığı iki atom bombası gibi bir tesir yaparak süregelen örtülü savaşı bitirir mi yoksa yeni cepheler açarak büyütür mü, bilemem.

                                                    ***

Koronavirüs salgını, Avrupa Birliği’nin kendi içindeki bağların ne kadar zayıf olduğunu kanıtladı. Hiçbir üye ülke, ortak bir politika geliştirmeyi teklif bile etmedi. Hastalığın bir karabasan gibi çöktüğü İtalya’ya tıbbi ve ekonomik yardım yerine balkonlardan “Çav Bella” şarkısı gönderilmekle yetinildi. Bütün sınırlar kapatıldı. Vizesiz Avrupa çöktü, sınırlar kapatıldı. Liderler telekonferansla birbirlerine selam gönderdikten sonra milli sınırlar içinde salgınla mücadeleye devam ettiler.

Koronavirüs salgını sona erdiğinde Avrupa Birliği’nin tartışmaya açılacağı muhakkak… Kıtada milliyetçi siyasi hareketlerin daha da güçleneceği, bazı ülkelerde hükümete ortak olacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok…

                                                  ***

Koronavirüs salgının İran ekonomisini tümüyle çökertip bu ülkede bir rejim bunalımına yol açması ihtimal dâhilinde…

Dünyadaki ekonomik durgunluk nedeniyle kolonya kadar değeri kalmayan petrol yüzünden OPEC ülkeleri sallanacak, bakalım hangileri yıkılacak?

Bu arada Rusya’ya ayrı bir parantez açmak lazım. 1917’de Çarlık Rusyasının yıkılması ve 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ile sonuçlanan iki köklü devrim yaşanan Moskova’da üçüncü bir ihtilal için şartlar, koronavirüs ile olgunlaşır mı dersiniz?

1917’de Birinci Dünya Savaşı ve 1991’de Afganistan savaşıyla birlikte silahlanma yarışı neticesinde çöken ekonomi, Rusya’da köklü değişiklikleri tetiklemişti. Ukrayna, Suriye ve Libya’da süren iç savaşlara müdahil olan Rus ekonomisi düşen petrol ve doğal gaz fiyatları nedeniyle zora girerse, tarih tekerrür eder mi acaba?

                                                  ***

Salgının etkileyebileceği bir ülke de ABD… Yıl içinde başkanlık seçiminin olduğu bu ülke, neo liberalizmin tam anlamıyla kalbi…

Koronavirüs, dünya ekonomisiyle birlikte Amerikan finans sistemini ve bu arada reel ekonomisini çökertir mi dersiniz?

                                                   ***

Peki ya Çin? Sesi soluğu çıkmayan Hindistan? Uzak doğunun kaplanları Japonya, Güney Kore ve Endonezya?

Bu ülkeler, ihracat yaparak büyüdü. Ticaret savaşlarından da en çok onlar etkileniyor. Küçülen dünya ekonomileri, bu ülkelerin üretim kapasitesini boşa çıkaracaktır. İflaslar, kapanan fabrikalar, artan işsizlik…

Koronovirüsün yaratacağı dip dalgası uzun sürerse, bu ülkeler için tek çare kendi iç pazarlarına dönmek olacak. Eğer nüfusu kalabalık bu ülkeler, kendi kendilerine yetecek bir ekonomik reform gerçekleştirebilirlerse orta vadede sıkıntıyı ucuz atlatabilir.

                                               ***

Dünya bir yana, biz bir yana… Türkiye’de neler olabileceğini söylemek için dünyadaki karamsar tabloya bir göz atmak yeterli.

Tahminimi sorarsanız ekonomik etkileri, insan sağlığından daha sert olabilir. Kimse öyle olsun istemez ama IMF ya da benzeri bir ekonomik programa mecbur kalabiliriz.  

                                              ***

Gönlümüzden geçen ne derseniz, Oğuz Kağan binlerce yıl önce Göktürkçe söylemiş: “Kün Tug Bolgıl, Kök Kurukan”

“Ne demek bu?” diye sorarsanız yazımızın başlığına bakınız efendim…

“Koronasız günler” dileğiyle!