Akın Üner

Şaman Selenge'den 2020 Kehanetleri

Akın Üner

Altay Dağlarındaki otağına yıldırım düştüğünde on yaşındaymış, bizim Selenge...  O vakitler kendi halinde bir Uygur ailesinin çekik gözlü, küçük, sevimli kızıymış. Yıldırım çarptıktan sonra yedi gün yedi gece kendisine gelememiş. Uyanığında küçük Selenge'ye bir haller olmaya başlamış. Artık gaipten haberler veren, türlü otlardan kardığı ilaçlarla şifa dağıtan, büyülü türküler söyleyen garip birisine dönüşmüş.

 

Bazıları ona cinlerin musallat olduğunu rivayet etse de Selenge, "bedenime üç bin sene önce yaşamış Umayca isimli bir şamanın sırları üflendi." diye izah etmiş olan biteni. Duy da inanma.. Güya Altay Türklerinin Tanrıçası Ayızıt'ın kızıymış, bu Umayca... Haliyle büyüyü, şifacılığı, efsunu bilirmiş!

 

                                               ***

 

Selenge, benim her sene sonu kendisine uğrayıp gelecek yıl olup bitecekleri sormama alışık. Eskiden, bulunduğu yeri, on beş - yirmi gün evvel bir mektupla haber verirdi. Lakin artık o da teknolojiye ayak uydurdu. Son yıllarda cep telefonu taşımaya başladı.

 

Yılbaşı yaklaşınca "neredesin?" diye sormak için cepten aradım. O da "dur sana konum atayım" dedi. Baktım whatsapp'a, bizimki Vezirköprü Kunduz Dağlarında bir yerleri mesken tutmuş. Hemen atladım arabaya, iki saat sonra ormanın içinde ahşap bir kulübenin önünde çam ağacı süslerken buldum onu.

 

                                                 ***

"Hayrola Selenge? Noel Baba'yı mı bekliyorsun? Nerden çıktı bu çam süsleme?" diye takıldım.

 

Tuğunu yere vurarak cevapladı: "Dün gece dolunay vardı Kâtip!" dedi.

 

Dudaklarımı büktüm. "Dolunay mı? Ee, n'olmuş?" diye sordum bu defa.

 

"21 Aralık, en uzun gece... Sonraki gün artık geceyle gündüzün arasındaki kavgayı güneşin evlatları kazanmaya başlar. Onun için ki bizim Atalar, her sene 22 Aralıktan sonra dolunaylı ilk geceyi bekler. Sabaha da nardoğan bayramını kutlar."

 

Şaman Selenge, ahşap kulübesinin yanındaki bir çam ağacını gelinlik kız gibi süslemiş, altına küçük hediye paketleri koymuştu. Bu haliyle bir şamandan çok Noel kutlayan rahibeleri andırıyordu. Birden kaşlarını çattı: "Aklından ne geçtiğini biliyorum Kâtip, ama çam süsleyip Tanrı Ülgen'e hediye gönderme işi, Altay Türklerinden türeyip dünyaya yayıldı. Yoksa Hazreti İsa'nın doğduğu çöllerde çam ağacı ne gezer? Hıristiyanlar, asırlar sonra bizim Nardoğan bayramını kendi dinlerine uydurdu!"

 

                                                 ***

 

Her neyse... Biraz sonra Selenge, yerden bir avuç toprak aldı. Üzerine kahve telvesiyle biraz mayalı hamur ilave etti. Karıştırıp üçünü bulamaç yaptı. En sonunda karışımı avucunun içinde ezdi, yufka gibi yaydı, yere serdi. Kuşağından biraz kurşun çıkardı. Eritip yerdeki karışımın üzerine döktü. Bir yandan da bilmediğim bir dilde ilahiye benzer bir şeyler söylüyordu.Karışımın üzerine kurşun eriyiği düştükçe garip şekiller oluşuyordu.

 

Ve nihayet, "Dinle bakalım Kâtip..." dedi. "Gelecek seneye neler olacak, öğren..."

 

Ben de bastım cep telefonumun kayıt tuşuna...

 

                                                  ***

Yaşlı kraliçenin kalbi ziyadesiyle yoruldu / Hüzünlü bir merasim var, gökyüzü ona ağlarken.

 

                                                  ***

 

Camiye atanmış zangoç susacak. / Ayak altından çekilmesi lazım. / Yoksa yeni oyunu nasıl kursun / Uzun burunlu kovboy?

 

                                                   ***

Bozkurdun burçları boş kalacak / Yüreğindekikanlı irin akacak.

 

                                                   ***

 

Beyaz sarayın duvarı ile Kremlininki aynı / Paylaşmışlar bizden habersiz dünyayı. / Karşı çıkmak zor gelir. / Beraber dayamışlar boğazımıza palayı.

 

                                                     ***

 

Suriye'de barış yolda / Sevinecek Mezopotamya fareleri / Çık buradan diyecekler Mehmet'e / İstersen gerigönder bizimkileri

 

                                                      ***

 

Afrika'da macera kısa sürecek / Ruslar ile hainler omuz omuza / Hallerinden pek memnun / Mösyö ile Çizme konmuşlar hazıra

 

                                                      ***

 

Samsun'da bir reis / İyi değil sağlığı / Unutmaya başlamış / Hatırlamaz olanları

 

                                                      ***

 

Almış bir rivayet, sarayı / Güya dolaşırmış her yanı / Eski günlerden bir hayalet / Beklermiş meğer karanlık yarınları

 

                                                       ***

 

Para yok millette / Alamaz artık istediğini. / Fakir fukara alışık ama/ Gün görmüşlerçıplak kalacak.

 

                                                    ***

 

Amin demek sanki / Olmayacak dua edenleri. / Yollar değişmeyecek, istikamet aynı / Bildik yoldan İstanbul gemileri

 

                                                  ***

 

Akıl nicedir tatilde, dönmez geri. / Gerçeklerden kopanlar sevindirir yenileri

 

                                                  ***

 

Sağda yeni  birileri / Millet hazır değil / Yorgun eskileri / Değişimin duyulur ayak sesleri

 

                                                  ***

 

Yer sarsılacak ileri geri / Yıkılacak memleketin bir yerleri.

 

                                                    ***

 

Şaman Selenge ve ben deniz Kâtip, tüm okuyucularımın yeni yollarını kutlarız.