Yusuf Demircioğlu

EKONOMİ UÇUYOR MU, KAÇIYOR MU

Yusuf Demircioğlu

Hava durumunu izliyorsunuz. Sunucu şöyle diyor. Yarın Samsun ve çevresinde kar bekleniyor. Yollar kapanabilir. Dikkatli olun. Siz, yazlık giysilerinizi giyiyorsunuz, aracınızda kar lastiği ya da zincir yok.

 

Yola çıkıyorsunuz. Üzerinizde yazlık giysiler. Soğuktan titremeye başladınız. Aracınızda yazlık lastikler. Yolda kalıyorsunuz. Şöyle der misiniz? “Hava durumu sunucusu söylediği için kar yağdı. Onun yüzünden üşüdük ve yolda kaldık?”

 

Demezsiniz, demezsiniz… Bilirsiniz ki; kar, sunucu söylediği için yağmadı. Sunucu, meteoroloji uzmanlarının eldeki veriler ile yaptığı tahmini söyledi. Kar yağmasında sunucunun hiç suçu yok.

 

Hah işte tam da bu nedenden dolayı ekonominin kötü olmasında, ekonomistlerin hiç suçu yok. Ekonomistler, söylediği için ekonomi kötü olmaz. Dünya üzerinde bu kadar güçlü bir ekonomist yok. Ekonomistler, eldeki veriler ile tahmin yapar. Veriler kötü dolayısı ile tahminler kötü.

 

Türkiye’de işsizlik oranı 13,9. Çalışma gücüne sahip ve iş arayan her yüz kişiden on dördünün işi yok. Hiçbir gelire sahip değil. Temel ihtiyaçlarını karşılamak için anasından, babasından, eşinden, dostundan borç almak zorunda.

 

Hiçbir konuda olmadığı gibi bu konuda da hükümetimizin kusuru yok!!! Onlara işsizlik oranı neden bu kadar yüksek? sorusunu sorduğunuzda cevap belli. “İş beğenmiyorlar!!! “

 

İcralık olan vatandaş sayısı her geçen gün artıyor. İcra mahkemeleri, davalara yetişemiyor. Karşılıksız çekler, ödenemeyen senetler…  Kapanan firmaların haddi hesabı yok.

 

Üç beş kazanan firmalar da yeni yatırım yapmak yerine nakitte kalmayı tercih ediyor. Ekonomiye güven yoksa yatırım yok.

 

Kişi başına düşen milli gelir, sürekli düşüş içinde. 2007 ile 2019 yılı kişi başına düşen milli gelir hemen hemen aynı seviyede 9.600 dolar. Ekonominin nispeten iyi olduğu dönemlerde elde ettiğimiz gelirler, avuçlarımızın içinden kayıp gidiyor. Her geçen gün daha fazla fakirleşiyoruz.

 

Sonuçta; siyaset matematik bilmeyen herkesi ikna etmek için çözüm yolu arayacaktır. Kişi başına milli gelir düşüyorsa, söylenecek söz belli. “Türkiye, Dünya’nın en büyük yirmi ekonomisinden biri.”       2001 krizinde 17.büyük ekonomiye sahiptik.

 

Toplam büyüklük, nüfusla doğru orantılıdır. Nüfusunuz arttıkça toplam büyüklük için gerçekleştirmeniz geren üretim miktarı düşer. Basit matematik.

 

Yunanistan’ın bizimle aynı ekonomik büyüklüğe ulaşabilmesi için, her Yunan’ın, her Türk’ten sekiz kat daha fazla üretmesi gerekir.

 

Toplam büyüklükte doğru kıyaslama yapmanız için gereken; aynı nüfusa sahip ülkeler ile tartıya çıkmak. Almanya dünyanın en büyük 3.ekonomisi.

 

Bütçe açığı her geçen sene büyüyor. Bütçe açığı, gelir gider arasındaki dengesizliktir. Kasaya az para giriyor, kasadan çok para çıkıyor. Ülke ekonomisinin; kişi ya da firma ekonomisinden farkı yok.            Az kazanıp çok harcıyorsanız önünüzde iki yol var. Ya geliri artıracaksınız ya da borçlanacaksınız. Devlet babanın bir tek gelir artırma yöntemi var. Vergi. Vergiyi de siz ödeyeceksiniz, biz ödeyeceğiz.

 

Rakamlar böyle iken “Türk ekonomisi uçuyor, kaçıyor, arkasından tazı bile yetişemiyor.” demek zor.

 

Diyenler yok mu? Elbette var.

 

Ama unutmayın. “Türk ekonomisi uçuyor, kaçıyor, arkasından tazı bile yetişemiyor.” diyenler, bir zamanlar “dolar 1 TL olacak.” diyordu.