Akın Üner

PAKİSTANLAŞMAK

Akın Üner

Batılılaşmayı yılbaşında hindi yiyip cadılar bayramında kabak oymak zanneden züppeler var...

 

Tıpkı Müslümanlığı Ortadoğu mitolojisinin masallarına inanıp Arap kültürünü benimsemek zanneden başka bir cenah olduğu gibi.

 

                                                      *** 

Bulsalar bir kaşık suda boğacak kadar birbirinden nefret eden bu iki kafa arasındaki fark,  aslında turuncuyla yavruağzı kadardır.

 

Türk kültürünün Avrupalılar ya da Araplar tarafından asimile edilmesine gönüllü razı olanlar hakkındaki hükmüm bellidir: İkisi de aynı habis hastalığın mikrobunu bulaştıran taşıyıcılar!

 

                                                        ***

 

Yakın zamana kadar bu iki zihniyet arasında tuhaf bir kavga vardı... Biri diğerini suçlarken, 'Siz Türkiye'yi kâfirleştiriyorsunuz!' diyordu. Öteki de cevaben 'Siz Türkiye'yi İranlaştırıyorsunuz.' diye çamur atıyordu.

 

Bizim Ortadoğu heveslileri, İran'ın sosyoekonomik olarak geriliği ve aradaki mezhep farklılığı nedeniyle İranlaşma konusunda hiçbir zaman gönüllü olmamıştır. Bunun yerine bir ara Türk ekonomisinin ralli yaptığı, yüksek büyüme rakamlarına ulaştığı 2005-2010 döneminde Malezyalaşmak hevesi vardı. Son yıllarda bizim ekonominin nefesi kesilince Malezya da pek konuşulmaz oldu.

 

                                                               ***

 

1990'larda revaçta olan Avrupa Birliği ve 2000'li yıllarda giderek onun yerini alan İslam Birliği hayalleri kaybolup gitti. 2020'lere girmek üzere olduğumuz şu dönemde en çok benzediğimiz ülke, bu gidişle Pakistan olacak!

 

                                                                     *** 

Kişi başına milli geliri 1600 dolar olan, insani gelişmişlik endeksine göre 147. sıradaki dost ve kardeş ülke Pakistan, ne yazık ki fakirlikten bir türlü kurtulamıyor.

 

Bütün bu fukaralığa karşın Pakistan halkı, nükleer silah sahibi bir ülke olması ve bölgenin en güçlü ordularından biri kabul edilmesiyle övünüyor.

 

                                                                      ***

 

Bundan elli yıl önce komşusu Hindistan, dünyanın en fakir ve geri kalmış ülkesi sayılıyordu. Hatta yılan oynatanlara 'Hint fakiri' denildiğini duymuşsunuzdur.

 

Bugün Hintliler 1,4 milyarı bulan devasa nüfusu nedeniyle kişi başına düşen gelir bakımından 1950 dolar mertebesinde kalsa da yüzde 4 enflasyon, yüzde 7,7 kalkınma hızı ve yüzde 8'deki işsizlik oranı ile canlı bir ekonomiye sahip... Son altı yılda gayrı safi milli hasılasını 6 katına çıkartan Hintliler, aynı dönemde özellikle bilgi işlem, uzay, makine gibi yüksek teknoloji gerektiren sektörlerde atılım yaptı. Şu anda dünyanın en büyük beşinci ekonomisi ve böyle giderse on yıl içinde ABD ve Çin'den sonra üçüncü sıraya oturacak!

 

                                                                  ***

 

Peki, yarışa aynı geri kalmışlık düzeyinde başlayan iki komşu ülkeden Pakistan kaplumbağa gibi ilerlerken Hintlilerin tavşanlaşmasını neyle izah edeceğiz?

 

                                                                 ***

 

Pakistan'da şu anda 1,7 milyon civarında Afgan kökenli mülteci yaşıyor. Geçmiş yıllarda bu sayı 5,5 milyona kadar çıkmıştı. Bu ülkedeki siyasal gelişmeler ve çatışmalara bağlı olarak milyonlarca Afgan göçmen aralıklarla Pakistan'a girip çıkıyor.

 

Aradaki dağlık bölgeler nedeniyle yüzlerce kilometrelik sınırın kontrolü zorlaşıyor. Afgan kökenliler yüksek doğurganlık oranına sahip. Son derece fakir ve eğitimsiz olan bu insanların arasında terörle bağlantılı guruplar bulunuyor.

 

Size bir şey hatırlattı mı?

 

                                                                 ***

 

Türkiye, başta Suriyeliler olmak üzere mülteciler ve terör gibi iki büyük prangadan kurtulamadığı için hızla Pakistanlaşma tehlikesiyle karşı karşıya!

 

Suriye ve Irak'ta emperyalist güçler petrol yataklarına çökerlerken bize komşu ülkelerin fakir, eğitimsiz ve biçare insanlarının barınma, beslenme, sağlık ve diğer insani dertleriyle ilgilenmek düşüyor...

 

Terör örgütleri ile mücadele için harcamak zorunda kaldığımız milyarlarca dolar ve yüzlerce şehit evladımız da işin cabası...

 

Bu yüklerden bir an evvel kurtulmamız gerekiyor!

 

Yoksa Pakistan ile sadece dostluk ve kardeşlikte değil, fakirlik ve geri kalmışlıkta da birlikte anılmaya başlarız.