'Şaka Yahut Kâbus'

'Şaka Yahut Kâbus'

Samsunspor konulu yazıları ilgiyle okunup takip edilen köşe yazarımız Emre Seven, 'Şaka Yahut Kâbus' başlıklı yeni yazısını Samsun Son Haber okuyucuları için kaleme aldı.

Şaka Yahut Kâbus

Dün tarihler 1 Nisan'ı değil 1 Şubat'ı gösteriyordu fakat sahada şaka gibi bir Samsunspor vardı.

Hem de öyle hiç de komik olmayan, tam aksine acı bir şaka.

Hakikaten oyuncularımız ikinci yarı başında kameralara "şaka şaka" deyip gülümseyerek o bilindik oyununa geri dönüp Başakşehir'i darmadağın etseler dünkü performansa göre çok daha inandırıcı olurdu.

Fakat gördüklerimiz ve sahadan ayrıldığımız sonuç maalesef gerçek.

Bu sezonun, hatta birkaç sezonun belki de, en kötü oyununu oynayarak, ödevini yapıp gelmiş Başakşehir deplasmanından büyük bir hezimetle döndük.

Öyle ki, bu sabah uyandığımda dün gece bir kabus mu gördüm diye düşünmedim değil.

Evet, takımın her maça birkaç değişiklik dışında neredeyse aynı kadroyla çıkmak zorunda olmasının yorgunluğu, Başakşehir'in oyuncu kalitesi, Çağdaş Hoca'nın ilk yarıdaki mağlubiyetin rövanşına dair motivasyonu, Emre ve Dimata'nın olmayışı gibi pek çok durumdan dolayı büyük bir galibiyet umudu taşıdığımı söyleyemem.

Fakat bu senaryoyu hiçbir renktaşımın ve hatta Başakşehir'in bile hayal ettiğini düşünmüyorum.

Oyuna dair söylenecek neredeyse hiçbir şey yok, çünkü sahada oyun namına bir şey mevcut değildi.

Neyi konuşacağız?

Daha birkaç maç önce Beşiktaş karşısında adeta etten duvar ören ligin en az gol yiyen takımının  halı sahalarda bile eşine rastlanmayacak basitlikte goller yemesini mi konuşalım - hadi itiraf edelim orada Piatek değil Marius bile olsa o gollerin hepsini atardı! -  yoksa tek ama tek bir gollük pozisyonumuzun dahi olmayışını mı?

Oyunu sağdan sola soldan sağa istediği gibi yönlendirerek rakip takımların başını döndürmesi ile meşhur takımımızın özellikle Schindler'in olduğu kanattan herhangi bir organizasyon kuramayıp yarı sahadan çıkamayışını mı,

Oyuncu değişiklikleri ile maçların kaderini döndüren Reis'ın ikinci yarıya Satka yerine Yunus Emre ile başlayıp ? ki daha geçen yazımda övdüğüm bizim Çarşambalı da 'maşallah dediğimiz üç gün yaşamıyor' sözünü hatırlattı bana - onun üç pozisyonda adamını kaçırıp gole sebebiyet vermesini mi, ya da kurtarıcı olarak Ercan Kara'yı içeri atmasını mı, Soner Gönül'ün sol açık oynamak zorunda kalmasını mı?

Bu sezon ligin ikinci yarılarının tartışmasız en iyi takımı ikinci yarıda resmen dökülmesi olsa olsa bir kâbus olabilir. Kabus deyip geçelim fakat çıkarılacak pek çok dersi de unutmayalım.

Örneğin ve en başta yan toplardaki zafiyetimiz. Bu sene yediğimiz gollerin yarısından çoğunu yan toplara vurulan ve bir türlü durduramadığımız kafalar attı.

Örneğin hafta başında Beşiktaş'ın göz koyduğu söylenen oyun kurucumuzun Ntcham'ın kaç maçtır formsuzluğu ve isteksizliği ve bunun tüm oyunu etkilemesi. Elbette bu formsuzluğun ardında salt kendi rolü değil oyun kurgumuzda onu yeterince topla buluşturamamamızın etkisi de var. Fakat ben özellikle, Noel tatilinden sonra moral/motivasyon olarak toparlanamamış bir Ntcham görüyorum sahada.

Örneğin elimizdeki tek santrafor olan Marius'un ayarsızlığı. Son toplardaki bitiremeciliğini biliyoruz da, dağ gibi adamın en ufak bir şarjda kendini yere atıp faul beklemesi, kendisinin ise diğer oyuncularla olan temaslarındaki gereksiz faulleri hücumlarımızı başlamadan bitiriyor.  Ve fakat kulübede Ercan'ın hareketlendiğini görünce Marius'a rahmet okumaktan başka çaremiz olmadığını görüyoruz.

Bu ve buna pek çok sıkıntıyı Reis'ın da gördüğüne eminim. Nitekim maç sonundaki açıklamaları her zamanki gibi son derece samimiydi.

Bu sezonun tartışmasız en başarılı teknik adamını tek maçta silecek halimiz yok. Onun ve tüm takımın bizim gönlümüzde kredisi sonsuz. Kendisine her şekilde sonuna kadar güveniyoruz. Popüler tabirle biz ondan razıyız.

Fakat masal gibi başlayan bu hikâyenin sonu da güzel olsun istiyoruz.

Bunun için kenetlenmek, takımımıza her şekilde güvenmek, destek olmak ve elbette gördüğümüz yanlışları da usulünce iletmek biz Kırmızı Beyaz Kara sevdalıların bir taraftarlık görevidir de bir bakıma.

Çünkü inanıyoruz ki yolun sonu Avrupa!

 

EN ÇOK OKUNAN HABERLER