Mustafa Altun'un kaleminden: Modern Mecnun'un Manifestosu

Mustafa Altun'un kaleminden: Modern Mecnun'un Manifestosu

28 yaşındaki yazar Mustafa Altun'un kaleme aldığı 'Modern Mecnun'un Manifestosu' isimli kitabı raflarda yerini aldı. 'Modern Mecnun'un Manifestosu' büyük beğeni topluyor.

28 yaşındaki yazar Mustafa Altun'un 4 farklı hikayeden oluşan "Modern Mecnun'un Manifestosu" isimli kitabı büyük beğeni topladı.

 

Aşk, yalnızlık ve ölüm gibi kavramlar üzerinden insanların hayata tutunma çabalarını anlattığını ifade edem Yazar Mustafa Altun, "Kitapta insanların parayı özgürlüklerine tercih edip parayı özgürlüklerini vererek satın alan bir toplum sorununu ele aldım. İnsanların para yüzünden hem özgürlüklerini hem de insani duygularını kaybetmesini anlattım. Bir yandan insanın gençliğiyle çatışması bir diğer yandan da teknolojinin bağımlı kullanımıyla insanlar üzerinde nasıl olumsuz etkiler oluştuğunu edebi bir siz değerleri takipçilerimle paylaşmak istedi. Yetişkinler kadar gençlerinde okumasını tavsiye ettiğim kitabımı herkese şiddetle tavsiye ederim. Şimdiden iyi okumalar diliyorum" dedi.

 

Kitabı Kitap Yurdu'ndan satın alabilirsiniz.

 

MUSTAFA ALTUN KİMDİR?

 

Genel hatlarıyla kısa yaşam öykümden bahsedeceğim ama bu yazıyı daha ziyade gerçekte kim olduğumdan, düşüncelerimden bahsetmek için yazıyorum.

 

Şanlıurfalıyım, 12 ağustos 1994 doğumluyum 28 yaşındayım. Aslan burcuyum, yükselenim Koç. Babam işçi emeklisi, annem ev hanımı. Altı kardeşiz ben beş numarayım. Lise dahil öğrenim hayatımı Şanlıurfa'da tamamladım. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Kuyumculuk ve Takı Tasarımı mezunuyum.

 

Beni benden daha iyi kim anlatabilir? Tabi ki annem. Beni annemden dinleyene kadar benimle idare edeceksiniz. On yedi yaşına kadar abime benzemeye çalıştım. Onun gibi düşünüp onun gibi yaşamaya çalıştım. Sonrasında bu yaptığımdan dolayı kendime çok kızdım. Kendi doğrularım için yaşamam gerektiğine ikna edince kendimi özgürlük, tümüyle özgür olma hastalığına yakalandım. Uzunca bir süre ailemden uzak yalnız başıma kendi doğrularımla yaşadım. Yalnızlık bana çok iyi geldi, kendimi daha yakından tanıma fırsatım oldu. Her insan hayatının belli bir dönemini yalnız geçirmeli. Bugünlerde yalnızlığımı özlemiyor değilim. Her insan bir parça yalnızdır, yaşam alanımızda kendimizle kalabileceğimiz bir köşemiz olmalı. Tabi her zaman iyi olmuyor yalnızlık, insan başlarda uçurtma misali yavaş yavaş göğe yükseliyor. Kendini geliştirdiğini, daha donanımlı olduğunu düşünüp insanlara tepeden bakıyor. Ama insan tümüyle özgür ve yalnız olmak için yaratılmamıştır. Ayaklarımız bu sonsuz evrene gezenler, yıldızlar kadar sağlam basmıyor. Aşağılarda bir yerlerde birinin o ipi sıkıca tutması gerekiyor. O ipi tutan olmayınca biz yükseldiğimizi düşünürken aslında çoktan rüzgarda savrulmaya başlamış oluyoruz. Zamanla yolumuzu, yönümüzü şaşırıp kayboluyoruz.

 

Bir ağaç ile benim aramdaki tek fark ağacın sabit kalmasıdır. İnsanı ayakta tutan ona güç veren kökleridir. Ailemiz, dostlarımız bizi biz yapan değerlerdir. Onlardan bağımsız uzun süre ayakta kalamayız. Geride bıraktığım 11 yılda bunu çok iyi anladım. Aile her şeydir.

 

Geride bıraktığım yıllarda kim olduğumu, bu dünyadaki yerimi ve misyonumu da çok sorguladım. Kendimi hiçbir zaman bir yere veya olguya tümüyle ait hissedemedim. Uzunca bir süre kendi içimde bunun sıkıntısını yaşadım. Ama sonradan anladım ki insan öyle beylik laflardan ibaret değilmiş. Bizim kendimizi tanımamız bile yıllar sürerken, bir görüşe veya bir şehre ait olmamız mümkün değil. Sürekli bir değişim halindeyiz bundan dolayı da yeri geliyor doğup büyüdüğümüz şehre bile yabancılaşıyoruz. Ondan kaçıp başka hayatlar kuruyoruz sonra tekrar kurduğumuz hayattan kaçıp ona sığınıyoruz. Yıllar boyunca göçebe bir hayat sürünce belayı çektiğimi, sorunun bende olduğunu ve bu yüzden de hiçbir yere uyum sağlayamadığımı düşündüm. Fakat sonraları fark ettim ki bela diye nitelendirdiğim şeyleri ben çekmiyorum onlar zaten her yerdeler. Zulüm, haksızlık ve adaletsizlik artık bu dünyanın bir parçası olmuş ve insanlar onları teğet geçtiği için sessiz kalmayı seçiyor. Ben haksızlığa karşı sessiz kalmadığım için dokuz köyü de ardımda bıraktım. Daha kaç köy ardımda kalır bilmiyorum ama artık bu hayattaki misyonumu biliyorum. Ben bu dünyaya haksızlığın karşısında durmak için geldim. Bedeli ne olursa olsun son nefesime kadar da karşısında duracağım.