HAZİRAN GEZİ DEMEK

HAZİRAN GEZİ DEMEK

HAZİRAN GEZİ DEMEK

Livaneli konserindeydim.

Tarih 1 haziran 2013'ü gösteriyordu.
22 suları..
Çakırlar korusundayız.
Atakum'da mükemmel bir açılış var ve harika bir müzik ziyafetinin içindeyiz.
Binlerce insan alana toplanmış ve hep bir ağızdan bağıra bağıra türküler söylüyor.
Hem çakırlar korusu halkın hizmetine açılıyor, hem de bu anlamlı gün, Zülfü Livaneli konseriyle daha da güzel bir hale geliyor.
Zülfü Livaneli'yi canlı dinlemek daha önce hiç mümkün olmamıştı.
Bir keresinde Ankara hipodrom konserine gidecektim; olmadı.
Sonra, yine olmadı ve işte ta ki 2013 yılının Haziran ayına gelene kadar..
Ben gitmedim, bu defa o bana geldi diyelim.
Yıllarca türkülerini söylediğim, ilk saz çalma talimlerimi onun ezgileri ile yaptığım adam, Samsun'da..
Atakum'un CHP'li Belediye Başkanı Metin Burma, Samsun için büyük şanstır.
Yokluğunda bu daha iyi anlaşılıyor.
Bu büyük organizasyon onun eseridir.
Neyse, saat 22.30 gibiydi; bir telefon aldım.
Telefonun karşısında Mehmet Atalay.
Dönemin CHP Samsun İl Başkanı.
İstanbul'da Gezi parkında yaşanan olayların Samsun'a taştığını, bir çok gencin göz altına alındığını söylüyor.
Hemen gidiyorum, gitmem lazım.
Nereye gideceğim?
Gençlerin bir kısmının şimdi yıkılmış olan Yaşar Doğu kapalı spor salonuna doldurulduğunu, yaşı daha küçük olanların ise şimdiki Emniyet Müdürlüğü'nün yerinde bulunan çevik kuvvet şube müdürlüğünde gözetim altına alındığını öğreniyorum.
Saat gece 12 suları..
Önce kapalı spor salonuna gittim.
Çocuklar darp edilmiş ve yerlerde sürüklenmiş..
Hepsinin sağında solunda darp izleri..
Saçlarından tutmuşlar, elbiselerini yırtmışlar..
Baktım, içlerinde bir Avukat bile var.
'Genç meslektaşımı nasıl alırsınız?' diyorum; itiraz edersiniz diyorlar..
Öyle talimat almışlar..
Evet itiraz ediyorum..!!
Size de, sizin kara düzeninize de itiraz ediyorum!
Zulmünüze de baskınıza da itiraz ediyorum!
Ve lanet okuyorum her gün sizin kanun dışı, hukuk dışı, insanlık dışı işlerinize..
Bir Avukat böyle mi göz altına alınır?
Hem ne yapmış gencecik adam, heyecanını dile getirmekten başka?
Bırakın Avukat olmasını, bir vatandaşa böyle mi davranılır?
'Emir var kardeşim, bunların tamamını sabaha kadar burada tutacağız.'
'Kardeşin değilim!' diyorum. Kardeş olsak böyle mi olur? Bu kini, bu nefreti savaşta düşman düşmana kusmuyor.
'Emir böyle, sabaha kadar burada misafirimiz olacaklar'
Bu nasıl misafirlik ve sonra ne olacak?
Sonra, ifade vermeye gidecekler..
Ne yaptı peki bu çocuklar?
İstanbul'daki anarşi olayına destek vermişler..
İstanbul'da anarşi olayı mı varmış?
İstanbul'da ne oldu?
Birilerinin canı ağaç kesmek istedi, birilerinin yüreği de bunu kaldırmadı.
Dayanamadı yürekler buna.
Gezi olayları dediğin olay, bundan ötesi değil ki..!
Hem bu kadar anarşist, nerede saklanıyordu da birden ortaya çıkıverdi?
Livaneli konserinde dinlediğim son şarkı, kulaklarımda..
'Kırılsa da kanadımız, âsiye çıksa adımız..
Duyan duysun bilen bilsin gülüm;
Böyledir bizim sevdamız'
Asiye çıksa da adımız, doğru bildiğimizi söylemek gibi bir hasletimiz var bizim.
Söyleyeceğim, söyleyeceğiz.
Onlar üzerimize gelecekler, biz haykıracağız.
Gezi, doların yeşiline karşı doğanın yeşiline sahip çıkanların haklı mücadelesinin adıdır.
Gezi, bir anarşist eylem değil, bir halk direnişidir.
Haklının haksıza karşı direnişi; merdin nâmerde karşı dik duruşudur.
Sonra gece 2 civarında, çocuk şubeye gittim.
Aman Allah'ım!
Yüzün üzerinde genç, toplanıp getirilmiş.
Yaşları henüz 18 olmadığı için burada, ayrı bir yerde tutuluyorlar.
Onlara moral vereyim diyorum.
Bir kısmı korkudan titriyor.
Yaşça büyük olanları, diğerlerine moral veriyor.
Uzun saçlı bir genç gördüm; kemençesini kırmışlar..
Saçları dağılmış.
Yüzünde, elinde ve sırtında çizikler var.
'Sakın saklama bunları, seni doktora sevk ettiklerinde mutlaka söyle, adli rapora geçsin bu halin ' diyorum..
Oradan bir komiser cevap veriyor:
'Biz yapmadık Avukat bey. O senin çok masum gördüğün bu çocuk bize neler yaptı bir bilsen!'
Bu çocuk...?
Adı üzerinde, bir çocuk..
17'sinde var yok..
Bu cılız çocuk mu size büyük işler etti?
Çocuk susturdu beni ve arkadaşını gösterdi..
Gitar çalan bir arkadaşını, parmağıyla işaret etti.
Kendisinden daha kuru..
Bir postal giymiş ayağına.
Beyaz tişörtü sağ tarafından yırtılmış; diğer eliyle sürekli o tarafını düzeltiyor, omzunu örtmeye çalışıyor.
Ne bana bakıyor, ne arkadaşlarına..
Gözü, kırılan gitarında..
Siz hiç 17 yaşında oldunuz mu?
Peki o yaşta, babanızın maaşından kuruş kuruş artırarak aldığı bir hediyenin kırıldığını gördü mü gözleriniz?
Yanınızdayım diyorum; korkmayın, çekinmeyin..
Siz kötü bir şey yapmadınız ki..!
Ertesi gün, çocukların çoğu serbest kaldı.
Haklarında davalar açıldı, yargılandılar.
Bir çoğu beraat etti.
Ceza alanlarsa, hafif ve erteli cezalara maruz kaldılar.
Biz orada, bundan yedi yıl önce, memleket nasıl sahiplenilir, onu öğrendik..
Çıkarsız, hiç bir maddi karşılık beklemeden ağaçlar, kuşlar, böcekler nasıl sevilir ona şahit olduk..
O çocukların gemicikleri yoktu; kendilerine servet dolu bir yaşam sağlayacak babaları da..
Ancak; akılları vardı, duyguları ve yürekleri..
Ders verdi o çocuklar; bugüne ve geleceğe dair.
Gezi direnişi 7 yaşında.
Unutulmasın ki gezi, güzel ve mutlu günlere olan sağlam bir inancın tezahürüdür.
Kaybettiğimiz gençlerimizi sevgi ve rahmetle anıyorum.