BİR İFTİRANIN ANATOMİSİ: İFK HADİSESİ!

BİR İFTİRANIN ANATOMİSİ: İFK HADİSESİ!

Ayşegül Asal'ın kaleminden BİR İFTİRANIN ANATOMİSİ: İFK HADİSESİ!

Hz.Aişe’nin ‘Müreysi’ seferi sırasında başına gelen ‘İfk Hadisesi’ni yanizina iftirasına kurban gittiğini hemen hepimiz biliriz. Bir sahabe ile Peygamber hanımı Hz.Aişe’nin dedikodusu sefer sırasında başlatılmış, kafile Medine’ye döndüğünde bu haber iyice ayyuka çıkmış ve kısa zamanda şehrin sokaklarına hızla yayılmıştır. Sonunda münafıkların çıkarttığı ve bazı Müslümanların yangına körükle gidip bu iftirayı yaymaları Aişe validemizin de kulağına gelmiştir. Kendisi üzüntüden günlerce ağlamış ve yaklaşık bir ay hasta yatmıştır.

Hz.Muhammed(s.a.v) eşine‘Sen masumsan Allah bunu ortaya çıkaracak, şayet bu günaha bulaştıysan Allah’tan af dile’ dediğinde Hz.Aişe ağlamayı bırakıp‘Allah benim suçsuz ve günahsız olduğumu biliyor.’ diyerek kendi durumunu Hz.Yusuf’a benzetmiş ve onun duasını ederek kırgın bir şekilde odasına çekilmiştir. Bu dua sonucunda ise hemen orada Hz.Peygamber’e Nur Suresi 11-20.ayetleri nazil olmuş ve Hz.Aişe aklanarak suçlu olmadığı ortaya çıkmıştır. Böylece bu iftirayı yayan Müslüman ve münafıklar ise sert bir ihtar alarak yüzleri kararmıştır.

Peki Aişe validemizin yaptığı, Hz.Yusuf’un yakarışı olan o dua neydi?

‘Artık (bana düşen) güzelce sabretmektir. Anlattığınız karşısında, yardım edecek olan ancak Allah’tır’ (Yusuf/18)

Hz.Yusuf da Züleyha tarafından zina iftirasına uğratıldığında, yıllarca sürecek zorlu ve işkence dolu bir zindan hayatına çarptırılmıştı. Her ne kadar kendini savunmuş ve zina işlemediğini söylemiş olsa da, akıbeti suçlu muamelesi görüp toplumdan tecrit edilmek olmuştur. Kendisi ise tek çıkış kapısının Allah’a sığınmak olduğu bilinci ile bu duayı yapmış ve sabretmiştir. Binaenaleyh ateşten gömlek giymesinin neticesinde ise Mısır’a sultan olmuştur.

İfk hadisesi her ne kadar dayanılması zor ve bir hayli çetin olsa da, pek çok fayda ve hikmetin saklı olduğu da gözlerden kaçmamalıdır. Nitekim Allah: ‘Bunu kendiniz için kötü sanmayın, aksine bu hakkınızda hayırlıdır.’ (Nur/11) diyerek bu olayın şer gibi görünse de hayırlı olduğunu bildirmektedir.

Bu hayırlardan biri dedikodu duyduğumuzda nasıl bir tavır takınmamız gerektiğidir. Nur Suresi’nde Allah, böyle bir durumda önce hüsn-i zan yapmamızı yani iyi düşünmemizi ve ‘bu apaçık bir iftiradır’ dememizi öğütlemektedir. Ardından ithamda bulunanların iddialarını diretmesi halinde dört şahit getirmeleri gerektiği, şayet getiremezlerse asıl yalancıların bizzat kendileri olacağı söylenmektedir. İftiranın kendi katında basit değil aksine çok büyük bir vebal olduğunu söyleyen Rabbimiz ihtarına şöyle devam etmektedir:‘O kulağınıza geldiğinde "Bunu konuşmak bize yakışmaz, fesübhanallah, bu apaçık bir iftiradır" deseydiniz ya!’ (Nur/16)ve ekler: ‘Müminler arasında ahlaksızlığın yaygınlaşmasını isteyenlere dünyada ve ahirette can yakıcı bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.’ (Nur/19)

Bu ağır olay hiç şüphesiz Hz.Aişe’nin babası Hz.Ebubekir’i de derinden yaralamıştır. Çünkü kendisi bir yandan kızı için üzülürken bir yandan da bu iftirayı yayan bazı kişilerin kendi yakınları olduğunu öğrenmiş ve derin bir teessüre kapılmıştır. Zira bu yakınlarından biri yıllarca maddi destek verdiği ve kol kanat gerdiği halasının oğlu Mistah’tır. Kendisi bu olay üzerine öfkelenip artık bu nankör yakınına yardım etmeyeceğine dair yemin etmiştir. Ancak Allah’ın affediciliği ve merhameti kendini göstermiş ve Hz.Ebubekir şu ayetle hoşgörülü olmaya davet edilmiştir:‘İçinizden yardım sever ve zengin olanlar akrabaya, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere artık bir şey vermeyeceğiz diye yemin etmesinler. Bağışlasınlar, hoş görsünler; Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz?’ (Nur/22)

Bu ayet Allah dostu Hz.Ebubekir’i o denli etkilemiştir ki,‘Vallahi Allah’ın beni bağışlamasını arzu ederim, bunu her şeye tercih ederim’ demiş ve yardımına devam etmiştir.

Kötülüğe karşı iyilik, yanlışa rağmen doğru ve zorluğa rağmen cesaret hasletlerini kalplerimize yerleştirebilmek dileği ile…