Haftanın Kitabı / Geleceği Yenilemek

Haftanın Kitabı / Geleceği Yenilemek

Bu haftanın kitabı Aliya İzzetbegoviç'ın kaleminden Geleceği Yenilemek

Geleceği Yenilemek, merhum Aliya İzzetbegoviç’in muhtelif tarihlerde muhtelif kişilere verdiği röportajların bir derlemesi. Yani, bir bakıma vefatından sonra, onun adına Türkçeye kazandırılmış, yeniden yazılmış bir kitap da diyebiliriz.

İzzetbegoviç, İslam dünyası için ümitsizliğe düştüğümüz anlarda yaptıkları ve fikirleriyle bize ümit veren nadir kişilerden birisidir. Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte iki büyük Balkanlıdan biridir…

Aliya İzzetbegoviç kişisel hayatında dindar bir Müslümandır. Ancak onun ötesinde bir demokrat, bir özgürlükçü ve bir aydındır. Nitekim röportajlarında bunu görebiliyoruz. Nasıl bir Bosna-Hersek istediğini gayet net anlatıyor. Bir İslam devleti istemiyor ancak İslam’ın o toprakların en önemli gerçeği olduğununu reddedenlere de karşı duruyor. O, Bosna topraklarında yaşayan herkesin din, dil, millet, görüş ayrılığı olmaksızın eşit ve özgür bir ülkede yaşamalarını arzu ediyor. Zaten bu antitotaliter yapısı nedeniyle Yugoslavya döneminde farklı zamanlarda 10 yıla yakın hapis yatıyor.

Kitapla ilgili eleştiri şu olabilir; röportajların yapıldığı tarihleri sona değil de başa ekleseler iyi olurmuş. Çünkü kitaptaki az sayıda ama doyurucu röportajlar 1989 ile 2002 yılları arasını kapsıyor.

O tarihler Bosna-Hersek tarihi ve tabii Başkan Aliya’nın hayatında da çok kritik yıllar. Mesela 1989’da halen Yugoslavya yaşıyor, 1992-95 arasında katliamlar ve savaş var. 2002 ise Aliya’nın vefatından sadece bir yıl önce…

Aliya İzzetbegoviç’i tanımak ve okumak isteyenler için çok ideal bir başlangıç kitabı olduğunu söyleyebiliriz. Aliya’nın röportajlarına sinen önemli görüşleri var.
Mesela Müslümanların beklediği ve bir dönem adeta propaganda bombardımanı yapılan bir fikre dönüşen, “Batı çözülüyor, Batı çöküyor, çoğu Müslüman olacak” propagandasına hiç katılmadığını ifade ediyor. Aliya’yı farklı bir Müslüman lider yapan şeylerden birisi de ondaki özeleştiri faktörüdür. Sürekli ağlayan, “biz çok iyiyiz, gavurlar kötü, suç falancada” diye mazeret üreten İslam dünyasının aksine o hep özeleştiri yapan ve eksikleri söyleyip, çözüm önerileri getiren biriydi. Buradaki röportajlarda da bu var. Yani İslam kimliğini sonuna kadar savunmakla beraber Müslümanları yeriyor. “Kutsal olan İslam’dır, Müslümanlar değil” diyebiliyor.

Belli çevreler tarafından ona yöneltilen II. Dünya Savaşı’nda sözde Nazilerin safında yer aldıkları ( sadece onun değil Boşnakların da ) iddiasını ise örneklerle çürütüyor. Zaten 1925 doğumlu Aliya’nın kişisel tarihi Boşnak tarihinin son yüzyılına da denk geliyor.

Bulgaristan Türkleri’ne 80’lerin sonlarında yapılan baskılar ve zulüm ile ilgili 1989'daki tespitlerini ilk defa okudum. Bulgar faşizmini tenkit ediyordu. Benzer bir durumun Bosnalı Müslümanlara da yapılabileceğini ise düşünmediğini söylüyordu. ( Bulgaristan’da baskın bir Bulgar kitle olduğunu, Bosna’da ise Boşnakların, Bulgaristan Türklerinin durumunda olmadığını söylüyordu ve kağıt üstünde haklıydı. ) Nitekim orada yanılmıştı. Zaten sonrasında yanıldığını da ifade edecek.
Notlarımızı o yanılgısını anlattığı cümlelerle bitirelim:

"Burada açıkça şu hususu da belirtmeliyim; her ne kadar muhtemel bir savaşa karşı halkımı uyarsam da, Sırpların Müslümanlara karşı bir katliama başvuracaklarını hiç beklemiyordum, içinde yaşadığımız zaman ve mekandan dolayı bunu beklemiyordum.

Üzerinde bulunduğumuz coğrafya Avrupa, yaşadığımız zaman 20. yüzyılın sonuydu. Bulunduğumuz mekan ve zamandan dolayı bunu beklemiyordum.

Kim Avrupa’nın ortasında, 20. yüzyılın sonunda bir halkın diğer halka karşı soykırım uygulayacağını düşünebilirdi? Ne yazık ki bu gerçekleşti ve benim 1991 Aralık’ında ifade ettiğim öngörü en korkunç biçimde uygulamaya kondu."