Haftanın Kitabı... Bozkırda Altmışaltı

Haftanın Kitabı... Bozkırda Altmışaltı

Bu hafta sizlere tanıtacağımız kitap Mustafa Çiftçi'nin Bozkırda Altmışaltı adlı eseri olacak.

İsminden de anlaşılacağı üzere mekanYozgat!Bozkırda Altmışaltı, yedi uzun hikayeden müteşekkil bir kitap. Çocukluk ve ilk gençliğini memleketi Yozgat’ta geçirmiş olan Mustafa Çiftçi’nin kaleminden çıkmış ve hepsinde de Yozgat’ın yer bulduğu hikayeler…

Ama öyle leziz, öyle nefis ki… Yanlış anlaşılmasın, Çiftçi, hikayelerinde memleket güzellemesi yapmıyor, cennet Anadolu türküleri söylemiyor. Yörenin insanını olduğunca veriyor; eksiğiyle fazlasıyla… İyisi, kötüsüyle.

İlk hikaye Handan Yeşili… Yozgatlı bir esnaf gencin, kara sevda hikayesi. Dükkanına gelen yeşil gözlü bir genç kıza vurulmasını tahkiye etmiş yazar. Ancak o kadar hoş bir dille yapmış ki bunu, kalbiniz farklı atıyor. Gelgelelim, gülünçlükle hüzün bir arada yer bulabiliyor. Aşk da öyle değil midir aslında, bazen komik bazen mahzun… Şahane bir hikayeydi bence, çok sevdik. Yeşilin bir tonunu daha öğrendik.

İkinci hikayemiz olan Kara Kedi, cami önlerinde satıcılık yapan Yozgatlı bir emminin hikayesi. Belediye başkanının, cami avlusunu ferahlatmak için oradaki köhne dükkanları kaldırma kararı almasıyla başlayan, kokulu mokulu bir hikaye. Dokunaklıydı doğrusu…

Ancak üçüncü hikaye olan Ensesi Sararmış Adamlar, en dokunaklısıydı sanki. Tabii hüzün anlamında. Aslında çocukluk arkadaşı olsalar da yıllarca ayrı düşmüş, iki ihtiyarın Yozgat’ta tekrar bir araya gelmeleri üzerine kurulmuş, çok başarılı bir hikayeydi. Özellikle çay içen, meydanda dolaşan gariban ihtiyarlar paragrafı muhteşemdi…

Dördüncüsü olan Ankara’daki Evlatlar, taşra olan Yozgat için Ankara’nın manasını, küçük yerde okuyan çocukların ailelerini gururlandırmasını işleyen bir hikayeydi. Bir de dinmek bilmeyen, yıllar sonra ansızın ortaya çıkıveren bir gönül yangını…

Bir İğne Bir Kuyu, yine esnaf olan bir Yozgatlı babanın ki, terzidir kendisi, oğlunu evlendirme çabasını merkezde tutan bir hikayeydi. En iyimserlerden biriydi diyebilirim.

Elif, Tina, Tolga ise ilk hikaye olan Handan Yeşili gibi bir aşk öyküsüydü. Tolga adlı gencin, ilkokulda aşık olduğu ve ömrünce bir daha hiç görmediği Elif’i hayatından bir türlü çıkaramamasını konu eden, son derece güzel bir anlatıma sahip, 'incecikten bir kar yağdırıp, Elif diye tozduran' bir hikayeydi. Ne de güzel anlatmış Mustafa Çiftçi. Türkiye sosyolojisine, oryantalizme falan da girmiş hikayede. Unutulmayan Elif imgesi vardı. Kitaplar ve türküler metaforu fevkaladeydi.

Piç Sevi ise Yozgatlı bir gencin futbolcu olma şansı üzerine yazılmış bir hikayeydi. Taşra dolu bir hikaye…

Özetle, şahane bir hikaye kitabıydı.